GÖK GÜCÜ
Düşünceli düşünceli, şimşek gibi başıboş bir mayın olarak gezinen düşüncelerle sarhoş, yerde veya önümde duran birşeye bakarken, yavaş yavaş yüzünü yerden kaldırırken ve sonunda iyice yukarı baktığında görecek o kadar çok şey var ki!
Hele göğe baktığında, görünmeyen gök güçlerinin oracıkta, her an elini uzatıp tutacağın kadar yakında olduğunu bilmek...
20 Ağustos 2013 Salı
5 Ağustos 2013 Pazartesi
GÖK RUHU
GÖK RUHU
.....
Rastlantı sonucu unutulmayacak bir uçuş yaşamışsanız ya da fırtınada özellikle konuksever bir yuva bulup sığınmışsanız ya da başka türlü tanıyamayacağınız bir dost edinmişseniz, o dost da uçmakla ilgili sizin bilmeniz gereken birşeyler biliyorsa. ......göklerde bir tür ilkenin varolduğuna , nasıl bazı insanları doğa ve kırlar çağırıyorsa , göklerin de bazı insanlara seslenip onları çağırdığına siz de inanmaya başlayabilirsiniz.
Henüz uçmuyorsanız, belki sokakta başını kaldırıp tepenizden geçen uçağa bakan tek kişinin siz olduğunu gördüğünüzde böyle bir ruhun varlığını sezebilirsiniz........o zaman uçuşlar size gerek kendiniz hakkında gerekse bu gezegendeki yolunuz hakkında çok şeyler öğretebilir.
Eğer gerçekten bu tür insanlardan biriyseniz, sizi bu sayfaya getiren ya da uçmaya iten şey rastlantı değildir. Sizin için uçuş, insan olma misyonunuzun gerekli bir aracıdır. İşte size uçan insanların çoğunun kaba bir şeması. Eğer siz de durup uçaklara bakıyorsanız, bu sizin de şemanızdır.
Uçan insanlar, gitmek istedikleri yere kendilerini başkalarının götürmesine körü körüne razı olmaktan tedirginlik duyarlar.....Uçan insanlar, hareket eden her makinanın komutasının kendi ellerinde olmasını isterler ve o aracığın gideceği yolu da kendileri seçmekten hoşlanırlar.
Uçan insanlar, gökyüzüne bahane uydurulamayacağı gerçeğine değer verirler. Gökteyken önemli olan şeyin konuşmak değil, bilmek ve yapmak olduğunu iyi anlarlar. Her birinin içinde başka bir insan daha vardır, o insan geride durur, ne zaman mutlu olduklarının ve bu konuda ne yaptıklarının farkına varır. İçteki o insan kandırılamaz, ona yalan söylenemez ve pilot da içteki insanın çoğu zaman kendisini kabul edilebilir düzeyde kontrollü bir kişi gözüyle görmesinden memnuniyet duyar.
Uçak satın almanın en kritik anı, kişinin kendi kararını verdiği andır. Yani hayati nokta, kesin kararlar vermek, baş önceliği bir uçak bulmaya tanımaktır.Başka herşey zaten kaçınılmazdır. Ne zaman engel olur, ne coğrafya...çünkü uçak satın almak tümüyle zihinsel bir eylemdir, yaşamak mı yoksa seyretmek mi arasında bir seçimdir. Karar verilince, uçağı ne kadar çok düşünürseniz, o da hayatınızda o kadar çok boy göstermeye başlar. Siz uçağı bulmaktan çok, uçak sizi bulur. ..
......Adam uçağı düşüncelerinde tutmaya başlamış, onu kafasının içinde sık sık, sevgiyle seyreder olmuş. .....uçak onun hayatına önce minyatür olarak girmiş....
Uçak sahipleri, size gözünüz açık olsun diye öğüt vereceklerdir. Rastlantılara hazır olun. Yolunuza tesadüfen çıkan fırsatları görün. Rastlantılar, gökyüzünün o garip ve gözle görünmez ruhunun bir belirtisidir ...
Aramanın sırrı yalnızca elinizden geleni yapmak, bakınmak, o esrarengiz gök ruhunun işleri ayarlamasına izin vermektir. Dikkat etmezseniz, alnınıza yazılan uçağın yanından geçerken kanadına çarpacak gibi olur da görmezsiniz bile. O ruhtan kopmak mümkün değildir. Eğer henüz uçmasını öğrenmemişseniz, ama yine de uçmayı herşeyden çok istiyorsanız, kaç yaşında olursanız olun, nerede olursanız olun, eğer istiyorsanız uçacaksınız demektir. ..Biraz sihir gibi geliyor kulağa...ama mutlaka gerçekleşiyor.
Gök ruhunun arasıra kendi özel insanlarının yoluna birtakım engeller dikmesi onu pek de yürekli göstermiyor. Ama ruh size korkuların, üstesinden gelinmek için var olduğunu da fısıldıyor. Yeni pilotun kendini bulması, uçağa ihtiyaç duyduğu için, bilme yolunda uçakla ilerlemesi şart olduğu içindir. .....gerçek anlamda kendi kişiliğinize kavuşabilmek için...Bunu bilir, uçmayı öğrenmek ve o uçağı almak için elinizden geleni yaparsanız, o kaçık ruhun rastlantıları ayarlayıp, tüm uçanlara yaptığı gibi imkansızı sizin için de gerçekleştireceğine inannırsanız, uçuşlarla dolu olması gereken bir hayat sizin olacaktır.
s.247 BİR ÇİFT KANAT- RICHARD BACH
.....
Rastlantı sonucu unutulmayacak bir uçuş yaşamışsanız ya da fırtınada özellikle konuksever bir yuva bulup sığınmışsanız ya da başka türlü tanıyamayacağınız bir dost edinmişseniz, o dost da uçmakla ilgili sizin bilmeniz gereken birşeyler biliyorsa. ......göklerde bir tür ilkenin varolduğuna , nasıl bazı insanları doğa ve kırlar çağırıyorsa , göklerin de bazı insanlara seslenip onları çağırdığına siz de inanmaya başlayabilirsiniz.
Henüz uçmuyorsanız, belki sokakta başını kaldırıp tepenizden geçen uçağa bakan tek kişinin siz olduğunu gördüğünüzde böyle bir ruhun varlığını sezebilirsiniz........o zaman uçuşlar size gerek kendiniz hakkında gerekse bu gezegendeki yolunuz hakkında çok şeyler öğretebilir.
Eğer gerçekten bu tür insanlardan biriyseniz, sizi bu sayfaya getiren ya da uçmaya iten şey rastlantı değildir. Sizin için uçuş, insan olma misyonunuzun gerekli bir aracıdır. İşte size uçan insanların çoğunun kaba bir şeması. Eğer siz de durup uçaklara bakıyorsanız, bu sizin de şemanızdır.
Uçan insanlar, gitmek istedikleri yere kendilerini başkalarının götürmesine körü körüne razı olmaktan tedirginlik duyarlar.....Uçan insanlar, hareket eden her makinanın komutasının kendi ellerinde olmasını isterler ve o aracığın gideceği yolu da kendileri seçmekten hoşlanırlar.
Uçan insanlar, gökyüzüne bahane uydurulamayacağı gerçeğine değer verirler. Gökteyken önemli olan şeyin konuşmak değil, bilmek ve yapmak olduğunu iyi anlarlar. Her birinin içinde başka bir insan daha vardır, o insan geride durur, ne zaman mutlu olduklarının ve bu konuda ne yaptıklarının farkına varır. İçteki o insan kandırılamaz, ona yalan söylenemez ve pilot da içteki insanın çoğu zaman kendisini kabul edilebilir düzeyde kontrollü bir kişi gözüyle görmesinden memnuniyet duyar.
Uçak satın almanın en kritik anı, kişinin kendi kararını verdiği andır. Yani hayati nokta, kesin kararlar vermek, baş önceliği bir uçak bulmaya tanımaktır.Başka herşey zaten kaçınılmazdır. Ne zaman engel olur, ne coğrafya...çünkü uçak satın almak tümüyle zihinsel bir eylemdir, yaşamak mı yoksa seyretmek mi arasında bir seçimdir. Karar verilince, uçağı ne kadar çok düşünürseniz, o da hayatınızda o kadar çok boy göstermeye başlar. Siz uçağı bulmaktan çok, uçak sizi bulur. ..
......Adam uçağı düşüncelerinde tutmaya başlamış, onu kafasının içinde sık sık, sevgiyle seyreder olmuş. .....uçak onun hayatına önce minyatür olarak girmiş....
Uçak sahipleri, size gözünüz açık olsun diye öğüt vereceklerdir. Rastlantılara hazır olun. Yolunuza tesadüfen çıkan fırsatları görün. Rastlantılar, gökyüzünün o garip ve gözle görünmez ruhunun bir belirtisidir ...
Aramanın sırrı yalnızca elinizden geleni yapmak, bakınmak, o esrarengiz gök ruhunun işleri ayarlamasına izin vermektir. Dikkat etmezseniz, alnınıza yazılan uçağın yanından geçerken kanadına çarpacak gibi olur da görmezsiniz bile. O ruhtan kopmak mümkün değildir. Eğer henüz uçmasını öğrenmemişseniz, ama yine de uçmayı herşeyden çok istiyorsanız, kaç yaşında olursanız olun, nerede olursanız olun, eğer istiyorsanız uçacaksınız demektir. ..Biraz sihir gibi geliyor kulağa...ama mutlaka gerçekleşiyor.
Gök ruhunun arasıra kendi özel insanlarının yoluna birtakım engeller dikmesi onu pek de yürekli göstermiyor. Ama ruh size korkuların, üstesinden gelinmek için var olduğunu da fısıldıyor. Yeni pilotun kendini bulması, uçağa ihtiyaç duyduğu için, bilme yolunda uçakla ilerlemesi şart olduğu içindir. .....gerçek anlamda kendi kişiliğinize kavuşabilmek için...Bunu bilir, uçmayı öğrenmek ve o uçağı almak için elinizden geleni yaparsanız, o kaçık ruhun rastlantıları ayarlayıp, tüm uçanlara yaptığı gibi imkansızı sizin için de gerçekleştireceğine inannırsanız, uçuşlarla dolu olması gereken bir hayat sizin olacaktır.
s.247 BİR ÇİFT KANAT- RICHARD BACH
2 Ağustos 2013 Cuma
DÜŞÜNMEKLE YÜKSELİŞ
.....DÜŞÜNMEKLE YÜKSELİŞ...
...Kontrol çubuğunu baş parmakla işaret parmağı arasında tutup düşünmekle, yükselişleri, dalışları, dönüşleri düşünmekle, bir uçağın uçurulabileceğini bana öğreten uçak. ....
PIRPIR, RICHARD BACH, ARKADAŞ YAYINLARI
...Kontrol çubuğunu baş parmakla işaret parmağı arasında tutup düşünmekle, yükselişleri, dalışları, dönüşleri düşünmekle, bir uçağın uçurulabileceğini bana öğreten uçak. ....
PIRPIR, RICHARD BACH, ARKADAŞ YAYINLARI
ALTBEYİNDE ZAMAN DA YOK ÖLÜM DE
ALTBEYİNDE ZAMAN DA YOK ÖLÜM DE...
Demek öyle...
Korteks, üst beyin, dünya, yeryüzü, beden, somut, fiziksel ihtiyaç, nefs, günlük hayat, ölüm, hastalık, yemek, içmek, giyinmek, her tür uçta herşey...
Altbeyin, gök, ruh, kuyruk, enerji, ruhsal ihtiyaç, zihin, bilinç, saf zeka, varlık, soyut, düş, duygu, düşünce.....
Herşey enerji dünyasında yaşanıyor ...O halde DÜŞlemezsen, DÜŞersin...Beden ile içini birleştiremezsin..Beden ayrı yaşar,ruh ayrı...
İçimdeki ben, ruh, kuyruk enerjilerim, bilinç, saf soyut varlık, evrensel zeka..ölümsüz..Hep vardı hep olacak...
Hapsedilemez, zarar verilemez, incitilemez, üzülemez, korkutulamaz,ezilemez.......
Demek öyle...
Korteks, üst beyin, dünya, yeryüzü, beden, somut, fiziksel ihtiyaç, nefs, günlük hayat, ölüm, hastalık, yemek, içmek, giyinmek, her tür uçta herşey...
Altbeyin, gök, ruh, kuyruk, enerji, ruhsal ihtiyaç, zihin, bilinç, saf zeka, varlık, soyut, düş, duygu, düşünce.....
Herşey enerji dünyasında yaşanıyor ...O halde DÜŞlemezsen, DÜŞersin...Beden ile içini birleştiremezsin..Beden ayrı yaşar,ruh ayrı...
İçimdeki ben, ruh, kuyruk enerjilerim, bilinç, saf soyut varlık, evrensel zeka..ölümsüz..Hep vardı hep olacak...
Hapsedilemez, zarar verilemez, incitilemez, üzülemez, korkutulamaz,ezilemez.......
1 Ağustos 2013 Perşembe
RUHUMA DOKUNAN
O'NUN SÖZLERİ YÜREĞİME, RUHUMUN EN DERİN YERLERİNE DOKUNUYOR...
İnanılmaz!
Bunca yıl, yani O'nun zamanından, 1929'dan bu yana orada duruyorken, Jonathan'ı okumuşken ancak kendi algı düzeyime göre anlayabildiğim Richard ile aynı sözcükleri, cümleleri, duyguları paylaşıyor olmak...
'Evet, aynen ben de bu cümleyi kurmuştum' demek...
Bütün tanışıklık bu işte..Ruhun tanışıklığı bu...Aynı duyguyu, aynı düşünceyi daha önce hiç karşılaşmamış, konuşmamış, tanışmamış olmanıza rağmen paylaşmak...
Röportajlarında sorulan sorulara bakınca, kendi algı düzeyinde birileri olmadığın görüyorsun...
'O hayali kişiler veya dünyalar gerçek mi? Kuantum fiziğiyle mi ilgili?" falan gibi çocuksu sorular...
Bu duygu ve algı düzeyindekiler ve hayata bakışları nasıl benzer...
irfan, nur ve aydınlık, can , neşe , sevinç, dostluk, kendiliğindenlik, doğallık, sükünet...
buradaki kavramlar bunlar...geçilecek kapılar hep kendi içinde...
Bir puzzle'ın parçalarını tek tek yerine koymaya çalışmak gibi kendine yolculuk..
Kapılar...
İnanılmaz!
Bunca yıl, yani O'nun zamanından, 1929'dan bu yana orada duruyorken, Jonathan'ı okumuşken ancak kendi algı düzeyime göre anlayabildiğim Richard ile aynı sözcükleri, cümleleri, duyguları paylaşıyor olmak...
'Evet, aynen ben de bu cümleyi kurmuştum' demek...
Bütün tanışıklık bu işte..Ruhun tanışıklığı bu...Aynı duyguyu, aynı düşünceyi daha önce hiç karşılaşmamış, konuşmamış, tanışmamış olmanıza rağmen paylaşmak...
Röportajlarında sorulan sorulara bakınca, kendi algı düzeyinde birileri olmadığın görüyorsun...
'O hayali kişiler veya dünyalar gerçek mi? Kuantum fiziğiyle mi ilgili?" falan gibi çocuksu sorular...
Bu duygu ve algı düzeyindekiler ve hayata bakışları nasıl benzer...
irfan, nur ve aydınlık, can , neşe , sevinç, dostluk, kendiliğindenlik, doğallık, sükünet...
buradaki kavramlar bunlar...geçilecek kapılar hep kendi içinde...
Bir puzzle'ın parçalarını tek tek yerine koymaya çalışmak gibi kendine yolculuk..
Kapılar...
26 Temmuz 2013 Cuma
RUH, KUYRUKTUR, BİLİNÇTİR, ENERJİDİR, ZİHİNDİR, SAF SOYUT POTANSİYEL VARLIKTIR
ZİHİN ışık hızında akışkan , yoğun bir sıvı gibi.. Gliserin gibi koyu, şeffaf ve hacimli....Sürekli olarak sağa sola aşağı yukarı çapraz aynı anda her yöne veya birkaç yöne...gibi sayılamayacak kadar farklı biçim ve şekilde dalgalanıyor veya dağılıp saçılıyor...Bir an bile durmuyor....Zihin, bilinç, kuyruk, ruh, saf soyut potansiyel varlık, bilgi , fikir...ne derseniz deyin...Tüm kosmosun ana maddesi anlaşılan..Hem herşeyin , en küçük birimi, yapıtaşı...Hem de içinde yüzdüğümüz bir hava-sıvı ...
Tüm sinir ağlarımız ile bu hava-sıvıya bağlı olduğumuz için de sürekli bir akış var...Oradan gelenleri (Saniyede 400 milyar bit bilgi işleyen beyin, bunların ancar 2000 kadarının farkında! Say deseniz, toplam 10 tane zor sayarız üstelik!) duygu durumunuza , düşüncenize, bulunduğunuz konum, durum ve olaylara..........bir sürü şeye bağlı olarak ayıklıyor, işliyor, depoluyor...Evrenin bir makro beyin olduğu da varsayılıyor.
Yani kendinizi akışa bıraktığınızda eğer iç hatlarınızı yeniden döşememiş, sizin için sağlıklı ile sağlıksızı ayırd etmeyi öğrenmemiş, akış yerine girdaba kapılıyor durumdaysanız o zaman iş zor...
Ama kendi cümlelerinizi kurmuş, öykünüzü yeniden ve yalnızca kendi seçtikleriniz doğrultusunda yazmaya başlamışsanız, biraz daha aydınlanıyor ortalık...
25 Temmuz 2013 Perşembe
JONATHAN RİCHARD
Jonathan Livingtone
Jonathan gözden kayboldu. Fletcher Jonathan'ın kaybolan siluetine bakarken öğrenmek için can atan bir martı sürüsüyle karşılaştı.
"Her şeyden önce şunu unutmayın dedi ve hüzünlü bir sesle devam etti. 'Bir martı, sınırsız bir özgürlüğün kavramıdır, yüce martının bir imgesidir. Bedeniniz ise bir kanat ucundan diğer ucuna kadar düşüncenizin kendisinden başka bir şey değildir" (Sf. 79)
Pekala... Düz uçuş eğitimiyle başlayalım...
"İşte sevgi buydu ve yüreği coşkuyla dolmuştu. 'Hiçbir sınır yok değil mi Jonathan?' diyerek gülümsedi. Öğrenme yarışı başlamıştı."
Richard Bach, Martı
Jonathan gözden kayboldu. Fletcher Jonathan'ın kaybolan siluetine bakarken öğrenmek için can atan bir martı sürüsüyle karşılaştı.
"Her şeyden önce şunu unutmayın dedi ve hüzünlü bir sesle devam etti. 'Bir martı, sınırsız bir özgürlüğün kavramıdır, yüce martının bir imgesidir. Bedeniniz ise bir kanat ucundan diğer ucuna kadar düşüncenizin kendisinden başka bir şey değildir" (Sf. 79)
Pekala... Düz uçuş eğitimiyle başlayalım...
"İşte sevgi buydu ve yüreği coşkuyla dolmuştu. 'Hiçbir sınır yok değil mi Jonathan?' diyerek gülümsedi. Öğrenme yarışı başlamıştı."
Richard Bach, Martı
GERÇEKLEŞENLER, KABULLENDİKLERİMİZDİR
Gerçekleşenler, istediğimiz ya da düşlediğimiz değil,kabullendiğimiz önermelerdir.
HİPNOZCU, RICHARD BACH
APRIL YAYINLARI
NE DÜŞÜNÜYORSAN, O "SUN
İDRAK
Kendimizle ilgili düşüncelerimiz neler?
Şunu yapabilirim, bunu asla yapmam, şurada kalabilirim, şunu severim, bunu sevmem, şu iinsan şöyle, burası böyle, geçmişte şöyle oldu, yarın da böyle olur, mutlaka şudur, kesinlikle budur, asla, katiyen, kat'a, zinhar.......
Bir sürü etiket, yargı, sıfat, niteleme, kesinlik...
Başkalarıyla ilgili? aynı.
Ne düşünüyorsan, O'sun.
Bu sıfatları, nitelemeleri, etiketleri, sürekli vurguladığımız, hem kendimiz, hem başkaları, hem yaşamla ilgili tüm YARGILARIMIZI hiç farkında olmadan içimizin en derinlerine kadar indirir, yerleştirir ve gerçek olarak kabul etmeye başlarız farkında bile olmadan...
Yani kendimize karşı bir TEZ, bir SAV öne sürüp
ardından onaylayıp
sonra da gerçekleştiririz.
O halde tüm TEZLERİMİZİ olumlulardan seçersek ne olur?
Süper olur!
Ve gizem nerdededir?
Tekrarda.
Tekrar ve tekrar tekrarlamakta.
Durmaksızın.
Hangi düşünce geçiyorsa aklından,
onu derhal yakalayıp,
yerine yeni tezini koymak,
diyelim ki yeni tezin 'Benim iradem güçlüdür" olsun...
Bunu o kadar çok söylersin ki kendine..
Gün içinde...Gece..Yatarken, çalışırken, mutfaktayken, yemek yerken, banyo yaparken, yürürken...
Artık tamamen bu fikre, bu teze İNANCIN tam olana dek...
Hiç şüphe etmeyene dek....
En ufak bir 'Ya yapamazsam?'ın içeri sızmasına izin vermeyene dek....
tekrarlamak....
Benim iradem güçlüdür.
Kendimizle ilgili düşüncelerimiz neler?
Şunu yapabilirim, bunu asla yapmam, şurada kalabilirim, şunu severim, bunu sevmem, şu iinsan şöyle, burası böyle, geçmişte şöyle oldu, yarın da böyle olur, mutlaka şudur, kesinlikle budur, asla, katiyen, kat'a, zinhar.......
Bir sürü etiket, yargı, sıfat, niteleme, kesinlik...
Başkalarıyla ilgili? aynı.
Ne düşünüyorsan, O'sun.
Bu sıfatları, nitelemeleri, etiketleri, sürekli vurguladığımız, hem kendimiz, hem başkaları, hem yaşamla ilgili tüm YARGILARIMIZI hiç farkında olmadan içimizin en derinlerine kadar indirir, yerleştirir ve gerçek olarak kabul etmeye başlarız farkında bile olmadan...
Yani kendimize karşı bir TEZ, bir SAV öne sürüp
ardından onaylayıp
sonra da gerçekleştiririz.
O halde tüm TEZLERİMİZİ olumlulardan seçersek ne olur?
Süper olur!
Ve gizem nerdededir?
Tekrarda.
Tekrar ve tekrar tekrarlamakta.
Durmaksızın.
Hangi düşünce geçiyorsa aklından,
onu derhal yakalayıp,
yerine yeni tezini koymak,
diyelim ki yeni tezin 'Benim iradem güçlüdür" olsun...
Bunu o kadar çok söylersin ki kendine..
Gün içinde...Gece..Yatarken, çalışırken, mutfaktayken, yemek yerken, banyo yaparken, yürürken...
Artık tamamen bu fikre, bu teze İNANCIN tam olana dek...
Hiç şüphe etmeyene dek....
En ufak bir 'Ya yapamazsam?'ın içeri sızmasına izin vermeyene dek....
tekrarlamak....
Benim iradem güçlüdür.
23 Temmuz 2013 Salı
O ADAM! BİR VAHŞİ...RİCHARD
GÜVENLİKTEN KAÇIŞ
"...Kitaplar, onları yayımlatmadıkça seni rahat bırakmayacak olan düşünceler tarafından tersyüz edilmiş yıllardan sonra yazılır, hatta bundan sonra bile yazmak, yaşantına geri dönmek için ödenen bir bedeldir, sığınılacak son yerdir. Bittiği zaman, Tanrı"ya şükürler olsun, söylemek zorunda olduğum herşeyi yazdığım zaman harikadır ve şu an dağın zirvesinde dağ paraşütümle bir öğleden sonrayı hak ettim!"
..Arayışımı bıraktıktan sonra bulduğum.....
...sesimin ardındaki ruh...
...duygular yerine zekaya değer veriyor.duyguları kontrol ettik, akılsa başıboş kaldı...
...Eğer bedenimiz, beden hakkındaki düşüncelerimizin mükemmel bir ifadesiyse...dedim, "ve beden hakkındaki düşüncelerimiz, zamanla değil, içsel düşüncelerle herşeyi yapabildiği ile ilgiliyse, çok genç olduğumuz için sabırsız, çok yaşlı olduğumuz için korkulu olmamız gerekmez." 82
...Hızla sakinleşerek evime doğru sessizce yürüdüm . Birden altımdaki kocaman çelik dengenin yüzeye kadar indiğini ve ağır geniş bir granit kadar sabitleştiğini farkettim. ...O adam..bir vahşi! O benim! Benim tarafımı tutuyor! Kimsin sen?
Hiç kimse seni birşey yapmaya zorlayamaz. Bunu anladın mı? Asla. Ne annen ne baban ne de yaşamındaki herhangi biri seni istemediğin bir şeyi yapmaya zorlayabilir!
87
Richard Bach, Güvenlikten Kaçış, Epsilon
"...Kitaplar, onları yayımlatmadıkça seni rahat bırakmayacak olan düşünceler tarafından tersyüz edilmiş yıllardan sonra yazılır, hatta bundan sonra bile yazmak, yaşantına geri dönmek için ödenen bir bedeldir, sığınılacak son yerdir. Bittiği zaman, Tanrı"ya şükürler olsun, söylemek zorunda olduğum herşeyi yazdığım zaman harikadır ve şu an dağın zirvesinde dağ paraşütümle bir öğleden sonrayı hak ettim!"
..Arayışımı bıraktıktan sonra bulduğum.....
...sesimin ardındaki ruh...
...duygular yerine zekaya değer veriyor.duyguları kontrol ettik, akılsa başıboş kaldı...
...Eğer bedenimiz, beden hakkındaki düşüncelerimizin mükemmel bir ifadesiyse...dedim, "ve beden hakkındaki düşüncelerimiz, zamanla değil, içsel düşüncelerle herşeyi yapabildiği ile ilgiliyse, çok genç olduğumuz için sabırsız, çok yaşlı olduğumuz için korkulu olmamız gerekmez." 82
...Hızla sakinleşerek evime doğru sessizce yürüdüm . Birden altımdaki kocaman çelik dengenin yüzeye kadar indiğini ve ağır geniş bir granit kadar sabitleştiğini farkettim. ...O adam..bir vahşi! O benim! Benim tarafımı tutuyor! Kimsin sen?
Hiç kimse seni birşey yapmaya zorlayamaz. Bunu anladın mı? Asla. Ne annen ne baban ne de yaşamındaki herhangi biri seni istemediğin bir şeyi yapmaya zorlayabilir!
87
Richard Bach, Güvenlikten Kaçış, Epsilon
KÜÇÜK DÜŞÜNME RAFİNERİM, RICHARD
GÜVENLİKTEN KAÇIŞ
Ben kendi gerçeğimi çoktan beri rafine ediyordum. Onu umutlarla, sezgilerle damıtmış, düşüncelerle elimden geldiği kadar süzüp yoğunlaştırmış, sonra da başlangıçta kuşkular içinde motorlarımda denemiştim.
Bir iki geri tepme oldu, tamam, peki, bir iki de küçük patlama...Derken tüm ev yapımı felsefelerin ne kadar uçarı şeyler olduğunu öğrendim. Bir süre önce, is içinde ama daha bilgece, gözlerimi kırpıştırarak aslında hayatım boyunca çoğu kez aklımı bu yakıtla çalıştırmış olduğumu fark ettim. Bugün bile hala ihtiyatlı bir pervasızlıkla oktanı damla damla yükseltiyorum.
Ama ben kendi gerçeklerimi kendim üretmeyi sırf laf olsun diye seçmedim. Hiç bir zaman normal benzin doldurmayan biri olmak gibi bir iddiam yok.
...Ben köşe başlarında dönüp dururken parçalarcasına içime sızarak, her garip olaydaki dersin ne olduğunu bana anlatmak için metrolarda ya da pilot kabinlerinde görünerek biri beni sürekli izledi.
...Bu kitap ,benim küçük düşünme rafinerimdeki bu çatışmalardan birinin, bundan ne öğrendiğimin ve öğrenmemin yaşantımı nasıl değiştirdiğimin öyküsüdür.
RICHARD BACH
Ben kendi gerçeğimi çoktan beri rafine ediyordum. Onu umutlarla, sezgilerle damıtmış, düşüncelerle elimden geldiği kadar süzüp yoğunlaştırmış, sonra da başlangıçta kuşkular içinde motorlarımda denemiştim.
Bir iki geri tepme oldu, tamam, peki, bir iki de küçük patlama...Derken tüm ev yapımı felsefelerin ne kadar uçarı şeyler olduğunu öğrendim. Bir süre önce, is içinde ama daha bilgece, gözlerimi kırpıştırarak aslında hayatım boyunca çoğu kez aklımı bu yakıtla çalıştırmış olduğumu fark ettim. Bugün bile hala ihtiyatlı bir pervasızlıkla oktanı damla damla yükseltiyorum.
Ama ben kendi gerçeklerimi kendim üretmeyi sırf laf olsun diye seçmedim. Hiç bir zaman normal benzin doldurmayan biri olmak gibi bir iddiam yok.
...Ben köşe başlarında dönüp dururken parçalarcasına içime sızarak, her garip olaydaki dersin ne olduğunu bana anlatmak için metrolarda ya da pilot kabinlerinde görünerek biri beni sürekli izledi.
...Bu kitap ,benim küçük düşünme rafinerimdeki bu çatışmalardan birinin, bundan ne öğrendiğimin ve öğrenmemin yaşantımı nasıl değiştirdiğimin öyküsüdür.
RICHARD BACH
21 Temmuz 2013 Pazar
NEDEN
NEDEN?
Bütün bunlar niye oluyor diye düşündüm... Ne neye karşılık geliyor?
Örneğin hamileyken çocuğu istememiş olmanın (çeşitli nedenlerle ...kocaya karşı duyulan ofke, dayak, kayınvalide, genetik geçişli kayıtlar ...gibi) derin bir suçluluk duygusu varsa,
yarattığın durumlar, hep bu suçluluk duygusuna karşılık gelen, kendine verdiğin cezalar oluyor....örneğin çocuğun bir çeşit özürle doğması veya sonradan hayatında yaşadığı sorunlar, regresyon gibi...
Bütün bunlar niye oluyor diye düşündüm... Ne neye karşılık geliyor?
Örneğin hamileyken çocuğu istememiş olmanın (çeşitli nedenlerle ...kocaya karşı duyulan ofke, dayak, kayınvalide, genetik geçişli kayıtlar ...gibi) derin bir suçluluk duygusu varsa,
yarattığın durumlar, hep bu suçluluk duygusuna karşılık gelen, kendine verdiğin cezalar oluyor....örneğin çocuğun bir çeşit özürle doğması veya sonradan hayatında yaşadığı sorunlar, regresyon gibi...
UZAK DİYE BİR YER YOK, RICHAD
UZAK DİYE BİR YER YOK
...
İşte hediyeni açma zamanı geldi.
Tenekeden, camdan yapılmış
hediyeler bir günde eskir, gider. Ama
benim sana daha iyi bir hediyem var.
Bir yüzük bu hediye. İçinden özel bir
ışığın parladığı, kimsenin senden
alamayacağı, asla yok edilemeyecek
bir yüzük. Bugün sana vereceğim o
yüzüğü dünyada bir tek sen
görebileceksin ..benimken bir tek
benim görebildiğim gibi
Yüzüğün sana yeni bir güç verecektir. Onu
takınca uçan kuşların kanatlarına yükselebileceksin.
Etrafı onların altın gözleriyle görebileceksin.
Onların kadife tüyleri arasından geçen rüzgara
elinle dokunabileceksin.
Dünyanın ve dünya kaygılarının yukarısına yükselmenin
zevkini tadabileceksin. Gökyüzünde istediğin
kadar kalabilecek, geceyi, şafağı orda geçirebilecek,
aşağıya canının istediği zaman inebileceksin ve sorularını
cevap bulduğunu, kaygılarının yok olduğunu göreceksin.
Elle tutulmayan, gözle görülmeyen
herşey gibi,senin hediyen de
kullandıkça güçlenecek. Önceleri herhalde onu ancak
açık havaya çıktığın zaman kullanabileceksin, birlikte
uçtuğun kuşu seyredebileceksin
Ama zamanla, eğer onu iyi kullanırsan
göremediğin kuşlar da işine yarayacak.
en sonunda da bulutların sessizliğinin
üzerinde uçmak için ne yüzüğe, ne
de kuşa ihtiyacın olacak. Günü
geldiğinde sen de bu hediyeyi, iyi kullanacağını bildiğin, önemli şeylerin
tenekeden ve camdan değil,
gerçeklerden ve sevinçlerden
oluştuğunu öğrenebileceğinden
emin olduğun birine vermelisin.
....
Doğumgünün yok, çünkü sen hep
vardın; hiç doğmadın ve hiç
ölmeyeceksin. Sen anne-baba
dediğin kişilerin çocuğu değil, var olan
şeyleri anlama yolculuğunda onların
serüven arkadaşısın.
RICHARD BACH
...
İşte hediyeni açma zamanı geldi.
Tenekeden, camdan yapılmış
hediyeler bir günde eskir, gider. Ama
benim sana daha iyi bir hediyem var.
Bir yüzük bu hediye. İçinden özel bir
ışığın parladığı, kimsenin senden
alamayacağı, asla yok edilemeyecek
bir yüzük. Bugün sana vereceğim o
yüzüğü dünyada bir tek sen
görebileceksin ..benimken bir tek
benim görebildiğim gibi
Yüzüğün sana yeni bir güç verecektir. Onu
takınca uçan kuşların kanatlarına yükselebileceksin.
Etrafı onların altın gözleriyle görebileceksin.
Onların kadife tüyleri arasından geçen rüzgara
elinle dokunabileceksin.
Dünyanın ve dünya kaygılarının yukarısına yükselmenin
zevkini tadabileceksin. Gökyüzünde istediğin
kadar kalabilecek, geceyi, şafağı orda geçirebilecek,
aşağıya canının istediği zaman inebileceksin ve sorularını
cevap bulduğunu, kaygılarının yok olduğunu göreceksin.
Elle tutulmayan, gözle görülmeyen
herşey gibi,senin hediyen de
kullandıkça güçlenecek. Önceleri herhalde onu ancak
açık havaya çıktığın zaman kullanabileceksin, birlikte
uçtuğun kuşu seyredebileceksin
Ama zamanla, eğer onu iyi kullanırsan
göremediğin kuşlar da işine yarayacak.
en sonunda da bulutların sessizliğinin
üzerinde uçmak için ne yüzüğe, ne
de kuşa ihtiyacın olacak. Günü
geldiğinde sen de bu hediyeyi, iyi kullanacağını bildiğin, önemli şeylerin
tenekeden ve camdan değil,
gerçeklerden ve sevinçlerden
oluştuğunu öğrenebileceğinden
emin olduğun birine vermelisin.
....
Doğumgünün yok, çünkü sen hep
vardın; hiç doğmadın ve hiç
ölmeyeceksin. Sen anne-baba
dediğin kişilerin çocuğu değil, var olan
şeyleri anlama yolculuğunda onların
serüven arkadaşısın.
RICHARD BACH
19 Temmuz 2013 Cuma
BİR
RİCHARD BACH
...Kolay bir hayat hiç birşey öğretmez. Sonunda önemli olan NELER ÖĞRENDİĞİN ve NASIL BÜYÜDÜĞÜN.
...Hayatımızı seçimlerimizin gücüyle tasarlarız.
Başka hayatların hepsinden örnekler, görelim diye ortadadır.
Kendi çevremizi kendimiz yaratırız.
NE HAKEDİYORSAK, TAM ONA ULAŞIRIZ.
Kendimize yarattığımız hayattan nasıl yakınabiliriz?Bunun bizden başka mimarı, suçlusu var mı?
Şu anda kendi seçiminizle yarattığınız dünyadasınız.
YÜREĞİNİZDEN GEÇEN DOĞRU ÇIKACAK, EN ÇOK NEYİ BEĞENİYORSANIZ ÖYLE OLACAKSINIZ.
RİCHARD BACH
...Kolay bir hayat hiç birşey öğretmez. Sonunda önemli olan NELER ÖĞRENDİĞİN ve NASIL BÜYÜDÜĞÜN.
...Hayatımızı seçimlerimizin gücüyle tasarlarız.
Başka hayatların hepsinden örnekler, görelim diye ortadadır.
Kendi çevremizi kendimiz yaratırız.
NE HAKEDİYORSAK, TAM ONA ULAŞIRIZ.
Kendimize yarattığımız hayattan nasıl yakınabiliriz?Bunun bizden başka mimarı, suçlusu var mı?
Şu anda kendi seçiminizle yarattığınız dünyadasınız.
YÜREĞİNİZDEN GEÇEN DOĞRU ÇIKACAK, EN ÇOK NEYİ BEĞENİYORSANIZ ÖYLE OLACAKSINIZ.
BİR
RİCHARD BACH
....fotoğrafçılığı seviyor olsaydınız, yaptığınız benzetme odaklama netliğiyle ilgili olabilirdi. Odaklamak bir noktayı netleştirir, başka herşey bulanıklaşır...Hayatın öbür cepheleri de rüya, dilek "olabilirdi ama olmadı' dediğimiz şeyler de gerçektir. ODAĞIMIZI KENDİMİZ SEÇERİZ.
...Kararlılık, sevgi ve çalışmanın seni yoksulluktan, umutsuzluktan kurtabileceğini kanıtlayasın diye..Tecrübenden birazını onunla paylaşabilir, dayanmasına, direnmesine yardım edebilirsin.
....Hepimiz okuldayız. Bazı mecburi dersler var. Sağ kalma, barınma, beslenme...
...Daha yüksek algılama..mavi beyaz yıldızlı, saf bir ışık gördüm. Kabin bir KARBON ARKIYLA dolmuştu. Dünya ışık içinde kalmıştı.
....sınırlarımızın olmadığını...bildiklerimi yaşamaya en yaklaştığım zaman da bunlardan birini uçurduğum zaman....
...BUGÜNKÜ UFAK BİR DEĞİŞİKLİK BİZİ ÇOK FARKLI BİR YARINA GÖTÜRÜR.
YÜKSEK VE ZOR YOLLARI SEÇENLER İÇİN BÜYÜK ÖDÜLLER VARDIR AMA ÖDÜLLER YILLARIN GERİSİNDE SAKLANIR. HER SEÇİM ÖZENSİZ BİR KÖRLÜK İÇİNDE YAPILIR VE İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DÜNYA BİZE HİÇ BİR GARANTİ SUNMAZ.
Karakter denilen şey, en yüce doğruluk duygumuzu izlemekten, ideallere işleyip işlemeyeceklerini bilmeksizin güvenmekten gelir.
Sorunu, sorunların çözülmesini istememek olan biri için hiç kimse sorunları çözemez.
Ne kadar nitelikli ve hak eder olursak olalım, daha iyi bir hayata, ancak bunu kendimiz için düşleyebildiğimiz ve kendimize ona sahip olma izni verdiğimiz zaman ulaşırız.
RİCHARD BACH
....fotoğrafçılığı seviyor olsaydınız, yaptığınız benzetme odaklama netliğiyle ilgili olabilirdi. Odaklamak bir noktayı netleştirir, başka herşey bulanıklaşır...Hayatın öbür cepheleri de rüya, dilek "olabilirdi ama olmadı' dediğimiz şeyler de gerçektir. ODAĞIMIZI KENDİMİZ SEÇERİZ.
...Kararlılık, sevgi ve çalışmanın seni yoksulluktan, umutsuzluktan kurtabileceğini kanıtlayasın diye..Tecrübenden birazını onunla paylaşabilir, dayanmasına, direnmesine yardım edebilirsin.
....Hepimiz okuldayız. Bazı mecburi dersler var. Sağ kalma, barınma, beslenme...
...Daha yüksek algılama..mavi beyaz yıldızlı, saf bir ışık gördüm. Kabin bir KARBON ARKIYLA dolmuştu. Dünya ışık içinde kalmıştı.
....sınırlarımızın olmadığını...bildiklerimi yaşamaya en yaklaştığım zaman da bunlardan birini uçurduğum zaman....
...BUGÜNKÜ UFAK BİR DEĞİŞİKLİK BİZİ ÇOK FARKLI BİR YARINA GÖTÜRÜR.
YÜKSEK VE ZOR YOLLARI SEÇENLER İÇİN BÜYÜK ÖDÜLLER VARDIR AMA ÖDÜLLER YILLARIN GERİSİNDE SAKLANIR. HER SEÇİM ÖZENSİZ BİR KÖRLÜK İÇİNDE YAPILIR VE İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DÜNYA BİZE HİÇ BİR GARANTİ SUNMAZ.
Karakter denilen şey, en yüce doğruluk duygumuzu izlemekten, ideallere işleyip işlemeyeceklerini bilmeksizin güvenmekten gelir.
Sorunu, sorunların çözülmesini istememek olan biri için hiç kimse sorunları çözemez.
Ne kadar nitelikli ve hak eder olursak olalım, daha iyi bir hayata, ancak bunu kendimiz için düşleyebildiğimiz ve kendimize ona sahip olma izni verdiğimiz zaman ulaşırız.
1 Temmuz 2013 Pazartesi
SANA HİÇ BİR DİLEK VERİLMEMİŞTİR Kİ
ONU GERÇEKLEŞTİRECEK OLAN GÜÇ DE BİRLİKTE
VERİLMEMİŞ OLSUN
...."Bazılarımız bu şeyleri bilinçaltlarıyla öğrenmeye başlarlar. Uyanık zihnimiz bunu kabul etmediği için mucizelerimizi uykuda gerçekleştiririz."
Gökyüzüne ve günün ilk küçük bulutlarına baktı. "Sabırsız olma Richard. Hepimiz daha çok öğrenme yolundayız. ....."
...."Bundan üç ya da dört bin yıl öne tanıştığımızı söyleyeceğim; ya bir gün fazla, ya bir gün eksik. Aynı tür serüvenleri seviyoruz, büyük olasılıkla aynı tür yıkıcılardan nefret ediyoruz ve hemen hemen aynı zevki alarak , yaklaşık aynı hızda öğreniyoruz. Senin belleğin daha güçlü. Tekrar karşılaşmamız senin dediğin gibi "benzerin benzerini çekmesinin" bir ifadesi. ..."
SINIRLARINI TARTIŞ , ÇÜNKÜ ONLAR KESİNLİKLE SENİNDİR. (s.81)
..."Bir film makarasını eline alabilirsin' dedi. 'Tamamlanmış ve bitmiş olarak. Başlangıcı, ortası, sonu da aynı anda ordadır, saniyenin aynı milyonda birininde. Film içerdiği zamanın ötesinde de var olacaktır ve eğer filmin ne olduğunu biliyorsan, genellikle daha sinemaya girmeden önce neler olacağını biliyorsundur; savaşlar, heyecan, kazananlarla kaybedenler, romantizm, yıkım, hepsinin orada olacağını bilirsin. Ama kendini konuya kaptırıp gitmek için, tadını tümüyle çıkarmak için, oynatıcıya takıp merceğin önünden an be an geçmeniz gerekir...HER YANILSAMANIN DENENMESİ İÇİN MEKAN VE ZAMANA GEREK VARDIR. Böylece paranı ödeyip biletini alır ve yerine oturursun. Sinemanın dışında olanları unutursun ve film senin için başlar."
"Kimse gerçekten zarar görmez değil mi? Hepsi salça kandır."
"Yoo, gerçekten kandır. " dedi. "Ama gerçek yaşantımızdaki etkisi bakımından salça da olabilir'....87
.........
..."Negatif bağlantılar , Richard. Bir bulutu gerçekten yaşamından silmek istiyorsan, büyük bir çalışmaya girişmene gerek yok. GEVŞE ve DÜŞÜNCENDEN SİL. Bütün yapacağın bu."
Bir bulut
neden belli bir yönde ve belli
bir hızda uçtuğunu bilmez,
Bir itki duyumsar...
şimdi gidilecek yer
burasıdır- diye
Ama gökyüzü
bütün bulutların arkasındaki
nedenleri ve desenleri
bilir.
ve kendini yeterince havalandırıp
ufukların ötesini
görebildiğinde
sen de göreceksin.
SANA HİÇ BİR DİLEK VERİLMEMİŞTİR Kİ, ONU
GERÇEKLEŞTİRECEK OLAN
GÜC DE BİRLİKTE
VERİLMEMİŞ
OLSUN
ANCAK,
BUNU ELDE ETMEN İÇİN
ÇALIŞMAN
GEREKEBİLİR.
Sh.93 MAVİ TÜY, Gönülsüz Bir Mesihin SErüvenleri, RICHARD BACH
ONU GERÇEKLEŞTİRECEK OLAN GÜÇ DE BİRLİKTE
VERİLMEMİŞ OLSUN
...."Bazılarımız bu şeyleri bilinçaltlarıyla öğrenmeye başlarlar. Uyanık zihnimiz bunu kabul etmediği için mucizelerimizi uykuda gerçekleştiririz."
Gökyüzüne ve günün ilk küçük bulutlarına baktı. "Sabırsız olma Richard. Hepimiz daha çok öğrenme yolundayız. ....."
...."Bundan üç ya da dört bin yıl öne tanıştığımızı söyleyeceğim; ya bir gün fazla, ya bir gün eksik. Aynı tür serüvenleri seviyoruz, büyük olasılıkla aynı tür yıkıcılardan nefret ediyoruz ve hemen hemen aynı zevki alarak , yaklaşık aynı hızda öğreniyoruz. Senin belleğin daha güçlü. Tekrar karşılaşmamız senin dediğin gibi "benzerin benzerini çekmesinin" bir ifadesi. ..."
SINIRLARINI TARTIŞ , ÇÜNKÜ ONLAR KESİNLİKLE SENİNDİR. (s.81)
..."Bir film makarasını eline alabilirsin' dedi. 'Tamamlanmış ve bitmiş olarak. Başlangıcı, ortası, sonu da aynı anda ordadır, saniyenin aynı milyonda birininde. Film içerdiği zamanın ötesinde de var olacaktır ve eğer filmin ne olduğunu biliyorsan, genellikle daha sinemaya girmeden önce neler olacağını biliyorsundur; savaşlar, heyecan, kazananlarla kaybedenler, romantizm, yıkım, hepsinin orada olacağını bilirsin. Ama kendini konuya kaptırıp gitmek için, tadını tümüyle çıkarmak için, oynatıcıya takıp merceğin önünden an be an geçmeniz gerekir...HER YANILSAMANIN DENENMESİ İÇİN MEKAN VE ZAMANA GEREK VARDIR. Böylece paranı ödeyip biletini alır ve yerine oturursun. Sinemanın dışında olanları unutursun ve film senin için başlar."
"Kimse gerçekten zarar görmez değil mi? Hepsi salça kandır."
"Yoo, gerçekten kandır. " dedi. "Ama gerçek yaşantımızdaki etkisi bakımından salça da olabilir'....87
.........
..."Negatif bağlantılar , Richard. Bir bulutu gerçekten yaşamından silmek istiyorsan, büyük bir çalışmaya girişmene gerek yok. GEVŞE ve DÜŞÜNCENDEN SİL. Bütün yapacağın bu."
Bir bulut
neden belli bir yönde ve belli
bir hızda uçtuğunu bilmez,
Bir itki duyumsar...
şimdi gidilecek yer
burasıdır- diye
Ama gökyüzü
bütün bulutların arkasındaki
nedenleri ve desenleri
bilir.
ve kendini yeterince havalandırıp
ufukların ötesini
görebildiğinde
sen de göreceksin.
SANA HİÇ BİR DİLEK VERİLMEMİŞTİR Kİ, ONU
GERÇEKLEŞTİRECEK OLAN
GÜC DE BİRLİKTE
VERİLMEMİŞ
OLSUN
ANCAK,
BUNU ELDE ETMEN İÇİN
ÇALIŞMAN
GEREKEBİLİR.
Sh.93 MAVİ TÜY, Gönülsüz Bir Mesihin SErüvenleri, RICHARD BACH
28 Haziran 2013 Cuma
Kendi Hapishanende ellerinde her gün biraz biraz kazdığın bir tünelden ışığa ulaşmak gibi...Yanıtlarını tek tek toplayacak, kendine ulaşacaksın...
"
...Zaman zaman artık hiç ejderha kalmadı diye düşünürüz. Ne bir ejderha ne de gizli ormanlarda uçuşup geyikleri ve kelebekleri gülümseyişleriyle büyüten tek bir prenses.
Zaman zaman da, yaşımızın yeni ufuklar, serüvenler için geçtiğini düşünürüz. Alın yazısının, ufkun ötesinde ,parlayan gölgeler olarak çok eskiden dörtnala geçip gittiğini düşünmek....
....Ancak yine de gerçeğin üstadları bizimle buluşup, ejderhalara karşı kalkanlarımızı hiç yitirmediğimizi, İÇİMİZDEKİ MAVİ RENKLİ VOLTAJ ARKLARININ var olduğunu söylüyorlar. SEZGİ GERÇEĞİ FISILDIYOR: BİZ TOZ TOPRAK DEĞİLİZ, BİZ BÜYÜYÜZ!
....
Hiç hata yok. Ne kadar tatsız olursa olsunlar, başımıza gelmesine neden olduğumuz olaylar, ne öğrenmemiz gerektiğini öğrenmemiz açısından gereklidirler....
....
Yalnızlığın zıttı birliktelik değildir Richard. Karşılıklı yakınlık ve anlayıştır.
.........
Her kim isek, onun diger yönlerinin aralarında çok iyi dost olduklarına eminim...bize diger bedenlerdeki kendimizden , ruhsal yapılardaki kendimizden daha yakın kim olabilir? Eğer biz, birbirimize altın bir iplikle örülmüş isek, acaba içimdeki hepsine uzananı hangisi?
...
Ancak Richard, sen bu uçağı tamamlanmış olarak almayacaksın, ne de yapması için birini tutacaksın. ONU KENDİN YAPACAKSIN. PARÇA PARÇA. Birinci basamak, İkinci basamak, Üçüncü Basamak. Tıpkı YANITLARIN gibi, hem de tıpatıp. ONları da tamamlanmış olarak satın alamazsın, sana bedava versem de alamazsın, tek tek, satır satır söylesem bile... SH.145
...........
Atlayışı düşündüm ve sonunda zaten onlara anlatmamam gerektiğine, hatta neler olduğunu hiç kimseye anlatmamam gerektiğine karar verdim. Ölümden dönüşü anlatan, gösterişçi ve kendini beğenmiş biri durumuna düşmez miydim? "Aman tanrım, bunlar çok tehlikeli işler! Daha dikkatli olmalısın!" Sh.48
Sonsuza Uzanan Köprü, Richard Bach, Arkadaş Yayınları
"
...Zaman zaman artık hiç ejderha kalmadı diye düşünürüz. Ne bir ejderha ne de gizli ormanlarda uçuşup geyikleri ve kelebekleri gülümseyişleriyle büyüten tek bir prenses.
Zaman zaman da, yaşımızın yeni ufuklar, serüvenler için geçtiğini düşünürüz. Alın yazısının, ufkun ötesinde ,parlayan gölgeler olarak çok eskiden dörtnala geçip gittiğini düşünmek....
....Ancak yine de gerçeğin üstadları bizimle buluşup, ejderhalara karşı kalkanlarımızı hiç yitirmediğimizi, İÇİMİZDEKİ MAVİ RENKLİ VOLTAJ ARKLARININ var olduğunu söylüyorlar. SEZGİ GERÇEĞİ FISILDIYOR: BİZ TOZ TOPRAK DEĞİLİZ, BİZ BÜYÜYÜZ!
....
Hiç hata yok. Ne kadar tatsız olursa olsunlar, başımıza gelmesine neden olduğumuz olaylar, ne öğrenmemiz gerektiğini öğrenmemiz açısından gereklidirler....
....
Yalnızlığın zıttı birliktelik değildir Richard. Karşılıklı yakınlık ve anlayıştır.
.........
Her kim isek, onun diger yönlerinin aralarında çok iyi dost olduklarına eminim...bize diger bedenlerdeki kendimizden , ruhsal yapılardaki kendimizden daha yakın kim olabilir? Eğer biz, birbirimize altın bir iplikle örülmüş isek, acaba içimdeki hepsine uzananı hangisi?
...
Ancak Richard, sen bu uçağı tamamlanmış olarak almayacaksın, ne de yapması için birini tutacaksın. ONU KENDİN YAPACAKSIN. PARÇA PARÇA. Birinci basamak, İkinci basamak, Üçüncü Basamak. Tıpkı YANITLARIN gibi, hem de tıpatıp. ONları da tamamlanmış olarak satın alamazsın, sana bedava versem de alamazsın, tek tek, satır satır söylesem bile... SH.145
...........
Atlayışı düşündüm ve sonunda zaten onlara anlatmamam gerektiğine, hatta neler olduğunu hiç kimseye anlatmamam gerektiğine karar verdim. Ölümden dönüşü anlatan, gösterişçi ve kendini beğenmiş biri durumuna düşmez miydim? "Aman tanrım, bunlar çok tehlikeli işler! Daha dikkatli olmalısın!" Sh.48
Sonsuza Uzanan Köprü, Richard Bach, Arkadaş Yayınları
14 Haziran 2013 Cuma
LONGINIVESS , YAŞAM AĞACININ SIRLARI
Longinivess (yaşam ağacının) sırları
Fizyolojik İnovasyon
BAĞIRSAK SİNİRİNİN ÖN PLANA ÇIKMASINDAN NASIL KURTULURUZ?
(YA DA BAĞIRSAKLARIN FİZYOLOJİK OLARAK TOKSİNLERDEN ARINDIRILMASI)
Hayvan ve bitki kökenli ürünleri aynı öğünde tüketmemek: Hayvan kökenli et, süt, yoğurt vb. türü ürünler ile bitki kökenli ürünleri sindiren enzimler farklıdır. O nedenle aynı öğünde ikisi bir arada yendiğinde (örneğin bizim çok sevdiğimiz peynir-ekmek bile!) ayrı enzimler tarafından sindirilmeye çalışıldığı için bağırsaklarımızda enzim karmaşasın yol açar, bu da toksinlerin oluşmasına sebep olur.
Ve çeşit gıdayı bir öğünde aldığınzda hazım işlemi 3.5 saatte tamamlanır,mide karaciger bağırsaklar ve safra kesesi ve de en önemlisi bilgisayar programı isyan eder. Bu faaliyet süresince de beyindeki kan önce mideye olmak üzere hazım sistemine kanalize olur, beyne yeterli kan taşınmadığı için uyku gelir, konsantrasyon bozulur. Gün boyu beyninizin tıkır tıkır çalışmanızı istiyorsak eğer,bir öğünde tek çeşit gıda almalıyız. Örneğin aç karnına sabah bir bardak süt-keçiboynuzu pekmezi iletatlandırıldığında kana karışır ve bizi saatlerce enerjik ve tok tutar.
İdeal olan gün boyu sıvı gıda ile (pekmezle tatlandırılmış süt. Taze meyve veya sebze suyu, iyice öğütülmüş tanesiz çorba….) akşam bir öğünde katı gıda almaktır.
Üç ayda bir de bir hafta boyunca SIVI DETOKSU yapmanız vücud sisteminin toksik etkilerden kurtulmasını, bağırsaklardaki toksik maddelerin temizlenmesi sağlayacaktır.
a) Sıvı ağırlıklı beslenmek: Günde bir öğünde katı besinler tüketin. Bağırsağın ve midenin peristaltik (sindirime yönelik) hareketlerini başlatmayacak gıdalar; yani sıvı besinler ya da ağzınıza aldığınızda eriyecek şeyler yiyin. Vücudunuza giren her katı besini sistem düşman kabul eder. Çünkü bu katı parçası vücuttaki dolaşım sistemine sokabilmek, kana karıştırabilmek için un ufak etmek, sıvı haline getirmek zorundadır. O yüzden her bir katı besin sistemde ‘Hay Allah! Bu adam yine bir şey yedi!” diyerek sistemin bu katı maddeyi düşman kabul edip onu kana karışıncaya kadar işlemesine sebep olur.
Bir adet fındığı,bisküviyi, meyveyi bile ağzınıza atarken bunu düşünün, sabah kahvaltısından itibaren akşama kadar sıvı veya ağzınızda eriyen, posa bırakmayan gıdalar alın. Çay, bitki çayı, yoğurt, taze sıkılmış meyve suları, blender’dan geçirilmiş tanesi olmayan çorbalar, çukulata…gibi…
b) Sıvı Yağları en küçük boyuttaki cam şişelerde satın alın
Çünkü yüksek ısıda rafine edildiği için bu yağlarda tad ve koku kalmaz. Kapağı açılır açılmaz da oksidasyon/bozulma başlar, içindeki kolestrolü de artıran serbest radikaller artmaya başlar. Kapağı açıldıktan bir hafta sonra da organizmaya toksik etki yapmaya başlar. Tadı ve kokusu da olmadığı için (rafine edilmiş olmasından dolayı) bozulduğunu anlayamaz ve kullanmaya devam ederiz!
Doğal olması anlamında tereyağ daha iyi bir seçimdir; çünkü bozulduğunu en azından renk değişimi, tad değişimi nedeniyle anlayabilir , böylece toksik etkisinden korunabiliriz.
c) Çay veya yemek yaparken asla musluk suyu kullanmayın.
Musluk suyunu kaynatmakla mikroplarını öldürebilirsiniz, ancak bunlardan geçen arsenik, nikel, çelik, civa mineralleri daha derişik (iyice çözünmüş) hale gelir, organizma üzerinde zehir etkisi yapar.
d) Yediğiniz ve içtiğiniz şeylerin kaynakları önemlidir. Balığı her zaman ete tercih edin.
“…Avcı toplumlar genellikle yabani hayvan eti ile beslenirdi. Bu yabani hayvanların çoğu etoburlardı. Avlanma süreci sırasında hayvanların yaşadığı saldırganlık onlarda aşırı noradrenalin deşarjına neden olmaktadır. Günümüzde bazı et elde etme usülleri sıf bu yüzden hayvanın gözleri bağlıyken yapılmaktadır. Gerek etobur olarak başka hayvanları avlayan insanlar gerekse insanlar tarafından avlanacakları süre içinde aşırı heyecanlanan bu hayvanların kanında noradrenalin aşırı ölçüde salgılanmaktaydı. Noradrenalin özellikle saldırganlık duygusu sırasında salgılanan bir biyokimyasal maddedir. Doğal olarak kanında bu av hayvanlarıyla beslenen göçebe ve avcı toplumlar daha saldırgan daha vahşi olacaklardır. Günümüzde bu nedenle çocuklara aşırı et verilmemesi önerilir. Gerçekten de daha çok etle beslenen çocuklar daha yaramaz ve daha saldırgan bir tutum sergilemekte. AYRICA YETİŞKİN ERKEKLERDE İÇE DÖNÜK SALDIRGANLIK DUYGULARININ AŞIRI NORADRENALİN SALGILANMASINA NEDEN OLDUĞU VE NORADRENALİNİN KORONER KALP DAMARLARI DARALTTIĞI KESİNLİK KAZANDIĞI İÇİN KALP HASTALIKLARINDAN SORUMLU OLDUĞU BELİRTİLMEKTEDİR.Bu nedenlerle de kalp hastalarına veya kalp hastası olma riski taşıyanlara özellikle et yememeleri önerilmekte. ”NUSRET KAYA,SEZGİLERİMİZ VE TAKINTILARIMIZ
Balığın hangi suda tutulduğu da çok önemlidir. Körfez balığı ise Petkim’ın yakında olması nedeniyle zehirli olacağı açıktır.
Tavuk yiyecekseniz ve bu –günümüzde büyük kentlerde zorunlu olarak- çiftlik tavuğu ise; ve henüz civcivliğini bilmeden detilsitil besteron (bir nevi ostrojen hormonu) ile büyütülerek tavuk olduğunu bildiğiniz için tercin etmeyin. Otla, doğal yollarla beslenmiş hayvanla hormonla şişirilmiş hayvanlar arasnda çok büyük fark vardır!
Genetikleriyle oynanmış, hormonla şişirilmiş hayvanlardan, bitkilerden , bu tür tüm besinlerden uzak durun.
e) Evinizde temizlikte , çamaşır, bulaşık her tür temizlik işinde arap sabunu kullanın. Kullandığınız her tür çamaşır suyunun, deterjanın, yumuşatıcının, parlatıcının, leke çıkarıcının kimyasal bir zehir olduğunu unutmayın.
f) Tüm perdelerinizi partikül atmaması için kolalı malzemelerle yıkayın.
g) Yatak odanızda bitki bulundurmayın. Malum, onlar geceleri CO2 verirler.
h) Pencereniz pimapen, duvarlarınız yağlıboyaysa pencereniz aralık uyuyun.
i) Yatağınız, çarşaflarınız, yorganınız, yastığınız, pijamanız, geceliğiniz doğal malzemelerden yapılı olsun.
j) Yatak odanızda açık cep telefonu, televizyon, bilgisayar hatta radyo gibi elektronik aletler bulundurmayın.
k) Uyurken odanızın ışığını açık bırakmayın, mutlaka söndürün.
l) Böcek kaçırtıcı ilaçlar zararlı olabilir.
m) Klima varsa mutlaka temiz hava kullanmalı, filtresi sık sık değiştirilmelidir.
n) Anne kalp sesini taklit eden tik-taklı duvar saatleri yatak odanızda bulunmamalı.
o) Kol saatiniz pilli ise uyurken çıkarmalısınız.
p) Elinizden geldiğince gündüz uykusu uyumayın. Hormonların orkestra şefi hipofiziniz, ışıkta uykuyu hiç sevmediği için bozulabilir.
Psikolojik Inovasyon
Global olarak baktığımızda kuyruğu incelerken ağızdan girenler, yani besinlerimiz, soluduğumuz hava gibi anüsten giren zararlılar da sağlığımızı bozar !
Anüsten giren zararlılar demek; bağırsağımızda enerji boyutunda negatif etki yapan, bağırsak sinirimizin ön plana geçmesine neden olan etkilerdir. Anüsten giren zararlılar (anal seks demek değildir) laf sokmalar, kötü bakışlar, dedikodu, kem gözler, kötü ses tınısı, bizi çocukluğumuza geri götüren, regrese eden dar halkadaki yakınlarımızın nevrotik ses tınıları gibi etkilerdir, bunlar negatif etkileriyle anüs/ bağırsak sinirimizin çalışmasına, bu da nevrotik, öfke kontrol güçlüğü çeken, bağışıklık sistemi zayıf, çok çabuk etki altında kalabilen bir halde kalmamıza neden olur. Üst beynimiz sislenir.
Özellikle geçirdiğimiz ameliyat, sünnet, kürtaj, baygınlık veya seks sırasında anüsün açık düşmesi sonucunda aldığımız bakış etkileri son derece negatif etki yapar.Çünkü bakışın gücü kilometrelerce etki yapar; yayılır.
Birkaç örnek:
-Ne zaman annemle telefonda konuşsam; sonrasında tansiyonum çıkıyor!
-Kayınvalidem ne zaman bize gelse belim ağrıyor!
-…………….
………………….
………………
Bu zararlılardan korunmanın yolları:
Üst beynimiz, yani kullandığımız %28’lik kısım günlük hayatta para, malk mülk, mevkii, kariyer, iktidar, hırs gibi kavramların bölgesidir.(Taze yeşil cevizin üstündeki kahverengi kabuğa benzeyen kısım .Beynimiz aynen bir cevize benzer, üst beyin dediğimiz bu bölüm de o kahverengi zar gibidir.)
Alt ve üst beyin arasında da suuraltı dediğimiz 0-2 yaş bebekliğimizde oluşan özellikle seksüel içerikli takıntılarımızın bulunduğu bölüm yeralır.
Anne rahmine düştüğümüzün 30 .gününden itibaren BEBEĞİNİZİN HERŞEYİ DUYAN, GÖREN, KAYDEDEN BİR CANLI, BİR İNSAN OLDUĞUNU ASLA UNUTMADAN, annenin ve etrafındaki herkesin göstereceği özen; doğumdan sonra da şu noktalara dikkat edilerek sürdürülmelidir.
BEBEĞİ ‘ALT UÇ’ VİRÜSLERİNDEN KORUMAK İÇİN:
Bebeğin tuvalet temizliğini yalnızca annesi yapmalı, apışarasına yabancı eller dokunmamalı..Eğer bakıcı veya anneanne, babaanne gibi bir yakını olacaksa mutlaka eldiven kullanılmalı…
Tuvalet temizliği sırasında klitoris/anüs/penis ile fazlaca uğraşılmamalı, uyarılmamalarına dikkat edilmeli (örneğin temizlik mendili veya sabunlu bez ile bir kez yukardan aşağıya doğru güzelce silinmeli, oğuşturulmamalı, birçok kez silinerek uyarılmamalıdır.)
Bebeklerin ‘poposunu open, pipisini ısıran’ tüm yakınlar engellenmeli, böylece anüs etkisi uyarılmasını önüne geçilmeli
Anüsten fitil sokulmamalı , vücut ısısı derece sokularak ölçülmemeli, kulak temizleme çubuğu ile kaka temizliği yapılmamalı
Erkek bebeklerde uyarılan anal enerji, kız bebeklerde ise uyarılan hem anal, hem klitoral enerji çok sert alt uç virüslerine neden olur.
Erkeklerde 2-9 yaş arası yapılan sünnet kastrasyon kompleksine, (pipi kesimi korkusu ) bu da en yaygın problem olan ERKEN BOŞALMA’ya sebep olur. (Küçük kız çocuğun pipisi olmadığını gören erkek çocuk; ‘ONUNKİNİ KESMİŞLER, BENİMKİNİ DE KESECEKLER’ korkusu yaşar. Bu da ilerde girdği vaginadan bir an önce çıkma isteği olarak kendini gösterir.) Ayrıca alt uçtaki anal enerji, üst uçta oral enerji şekline dönüştüğü için maço, light, meteroseksüel tanımlarına uygun, çok konuşan, çok yiyen, küfürbaz, belden aşağı fıkra ve porno meraklısı, siddet eğilimli, öfkelendiğinde bağırıp çağıran, kırıp döken, her tanıştığı kadınla seks yapan ( az bir olasılıkla da eşinsel olabilen) erkekler haline gelmelerine yolaçar.
BEBEĞİ ‘ÜST UÇ’ VİRÜSLERİNDEN KORUMAK İÇİN:
1. Bebeklerin ağzına asla zorla yemek, emzik, biberon tıkıştırmayın…Bunlar da ağız ve tat kaynaklı virüslere neden olacaktır.
2. Yüksek ve tiz seslerle ‘yapma, etme, koşma, gitme, üşürsün,düşersin’ gibi sürekli müdahele edici sözlerle işitme, korku ve evham virüsleriyle büyümesine neden olmayın.
3. Asık suratlı, kızgın, öfkeli yüzlerden, çatık kaşlı gözlerden uzak tutularak görme kaynaklı virüslerden koruyun.
4. Çok dokunup öperek, sıkıştırarak, gıdıklayarak, mıncıklayarak sevilmelere izin vermeyin, dokunma kaynaklı virüslerden koruyun.’Ben seni yerim’ gibi cümleler kullanmayın.
5. Kucağınızda, ayağınızda ya da beşikte bebekleri sallayarak uyutmayın..Unutmayın, o küçücük ve yumuşacık beyinleri siz salladıkça kafatasına çarparak denge bozukluklarına ve birçok sağlık sorunlarına yol açılmasını önleyin.
6. ‘Ağlama, bağırma, ye , yeme, yapma, yürü , seni çingelere veririm, yaramazlık yapıp beni üzersen seni sokağa atarım, iğneci geliyor gibi korkutmalarla baskı, otorite kaynaklı virüslere yol açmayın.
7. Bebeğin altını kirlettiğinde hemen değiştirerek, kustuğunda hemen temizleyerek tüm koku ve titizlik kaynağı virüslerin oluşmasını önleyin.
8. Kundaklanma sıkışıklık, kapatılma, dar yerlerde duramama gibi virüslere yol açar, bebeğinizi kundaklamayın.
İşte üst uçta ağızla başlayan sindirim sistemi yemek borusu-mide- bağırsak ve alt uçta anüsle sonuçlandığı için hem alt, hem üst uçta sürekli uyarılır. Oral –anal enerji hakim bu sistemin sonucu; her köşebaşındaki kebapçıda, çorbacıda , meyhanede sürekli olarak yiyen, içen, okumak , öğrenmek , düşünmek yerine sürekli olarak cep telefonlarında, bilgisayarlarda, evde, sokakta bol bol konuşan, dedikodu yapan, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuş, araba kullanırken, kuyrukta beklerken her fırsatta kavga eden, bağırıp çağıran, bıçak çeken, yumruk atan, en ufak bir rahatsızlıkta hemen hastalanıp doktorlara koşan, avuç dolusu ilaç yutan , diyetisyenlere kucak dolusu paralar harcayan insanlar topluluğudur…
İnsanlar vardır tanıdığınız; kimi deniz ürünü, kimi lahana yemez, kimi soğan sarımsak, kimi limon kolonyası kokusuna dayanamaz, kimisi bağırarak konuşur, kimi konuyu ilk çağlardaki atalarının durumundan (!) başlayarak aktarır, kimi gözgöze gelmekten kaçınır, kimi durmadan panik atak yaşar,kimi yalnız kalamaz…Kimi de durmaksızın doktor doktor dolaşır, panik atak, reflü, spastik kolon , ülser, gibi bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu ortaya çıkmış birçok hastalıkla bitap düşer.
0-2 yaş arası dönemde kaptığımız bu alt ve üst uç virüsleri ve bozuklukları ancak rüyalarımızın simge dili ile bilincimize ulaşabilir.
Peki 2 yaşından sonra da virus kapmamız mümkün mü? Tabii ki..Üst beynimizin devre dışı kaldığı zamanlarda..
ÜST BEYNİMİZ NE ZAMAN SİSLİDİR?
Çocukların cinsel içerikli oyunları-doktorculuk, evcilik- ensest, tecavüz, mastürbasyon, kutsal kase ile bitmemiş seksüel deneyimler, porno filmler seyrederken, ilk seksüel ilişki denemelerinde, kadınların ilk regl kanaması, kızlık zarı yırtılması ve erkekler için sünnet sırasında
Askerlik, hapis, savaş,şiddet, trafik kazası, zorunlu evlilik, ekonomik kriz, iflas, işsizlik, aşırı zor iş ortamı, boşanma, mahkemeye düşme, açlık,gece vardiyası, karanlık bar ortamları, gürültü ve kalabalık
Alkol veya diğer uyuşturucularla sarhoşluk sırasında
Duygusal şoklar, ayrılıklar, matem reaksiyonlarında
Uzun süreli organik hastalıklarda
Uzun süreli psikolojik hastalıklarda
Aşı,iğne, kan verme, (lokal veya genel )anestezi ile yapılan operasyonlar sırasında
Kendini her şeyin üstünde gören otorite figürleri –patron, öğretmen, müdür, yönetici vb.- karşısında
Korku ve dehşet filmleri seyrederken
Bilgisayar karşısında 1 saatten fazla oturduğunuzda
Cep telefonuyla beş dakikadan uzun konuştuğunuzda
Anne kalp sesini taklit eden müzikleri dinlerken
Televizyon, bilgisayar karşısında uyukladığımızda
Yüksek ses tınılı tartışmalarda
Fiziksel şiddetle karşılaştığımızda
Fal, büyü, tarot, astroloji, muska, kurşun döktürme sırasında
Annemizle yüz yüze veya telefonda konuşurken
Bu durumlarda da üst beynimizin korunmasından mahrum kalan içimizdeki EVRENSEL KUYRUKLU CANLI; psikolojik virüsler kapar. Kaçınamayacağımız durumlarda (ilk cinsel tecrübe, aşırı çevre koşulları gibi) aşağıdaki önerileri dinler ve uygularsanız, KUYRUĞUNUZU DİK TUTMAYI ve yaşam enerjinizi canlı tutmayı başarabilirsiniz.
Kutsal kaseyi biliyorsanız ve yaşabileceğiniz bir seks ortamınız varsa sıklığını arttırın.
Yoksa günde bir saat bisiklet hariç (erkeklerde anal, kadınlarda da hem klitoral enerjiyi kamçıladığı için) terletici spor yapın.
Rüyalarınızı hatırlıyorsanız kahvaltıdan once yazın, kimseye anlatmayın.
Koşullarınızı ve bunlara bağlı negatif duygularınızı, özellikle öfkelerinizi abartılı olarak bir kağıda yazın, sonra o kağıdı yırtıp atın.
PVT’yi her gün uygulayın. (MANZUM BÖLÜM YA DA SESLİ BÖLÜM EKLENECEK)
NEDİR ÜST BEYNİMİZİN DEVRE DIŞI OLDUĞU ZAMANLAR?
Uyku zamanlarımız. Yaşamımızın 1/3’ünü geçirdiğimiz bu zamanlar özellikle önemlidir
Narkozla (genel anestezi) ile uyutulduğumuz zamanlar
Bayılma ve şok durumları
Hipnoz
Uyku zamanlarımız:
Uykuda üst beyin tamamen devredışı olduğu için, icimizdeki EVRENSEL KUYRUKLU CANLI korumasızdır. Bu nedenle psikolojik virüslerden korunmak için:
Hemcinslerinizle, ebeveynlerinizle, akrabalarınızla, çocuklarınızla,kardeşlerinizle, kedilerinizle,köpeklerinizle asla aynı yatakta uyumayın. Kısaca üst beyinde seksin yasak olduğu kişiler ya da canlılarla aynı yatakta uyursanız; virus kaparsınız. (Ayrıntıları kitabın manzum bölümünde bulabilirsiniz.)
Aynı yastığa baş koyduğunuz partneriniz nevrotikse, mutlaka ona da virus temizleme programı uygulayın. Kadınsa kutsal kaseyi öğretin, erkekse erken boşalma kontrolü sağlayın.
Rüyalarınızı hatırlamıyorsanız çalar saatinizi uykuya dalış saatinizden 65 dakika sonraya ayarlayınız. İlk R.E.M uykusu sağlıklı bir insanda 60 dakika sonra başlayıp 15 dakika devam ettiği için ve %80 oranında R.E.M uykusunda rüya görüldüğü için rüyanızı hatırlayabilirsiniz.Veya bir partneriniz varsa o gece loş bir ışıkta uyuyun ve R.E.M (Rapid Eyes Movement) uykusu başladığında gözbebeğinizin hızlı hareketleri gözkapağının ardından da görülebileceğinden 5 dakika sonra sizi uyandırmasını söyleyin.
Uykudan uyandığınızda çarşaflarınız kırış kırış oluyorsa ‘restless leg-rahatsız bacak sendromu’ denilen özel bir uyku hastalığınız olabilir. Bize veya bir uyku bozuklukları uzmanına danışın.
Geceleri diş gıcırdatıyorsanız,kabuslarınız, karabasanlarınız, gündüz uyku eğilimleriniz, uykuya dalma güçlükleriniz, gece uykuda yürümeleriniz, hatırlayamadığınız seks uygulamalarınız varsa, bize veya bir uyku bozuklukları uzmanına danışın.
Genel anestezi zamanlarımız: Narkoz genel anestezi uygulandığında üst beynimizi devredışı bıraktığından, içimizdeki evrensel canlı gene olumsuz etkilere karşı korumasız kalmaktadır.Bu zamanlarda psikolojik virüslerden korunmak için şu önerilerde bulunabiliriz.
1.Mümkünse genel anestezi almayın.
2.Operatörünüz ve ameliyat personeli ile önceden konuşun. Kanaması durmuyor, tansiyonu düştü gibi panikli ses tonları, nevrotik ve telaşlı ses tınıları, yüksek sesli espriler, anne kalp sesini taklit eden müzikler istemediğinizi belirtin.
3. Evinize taburcu olduğunuzda son bölümdeki PVT programını kendinize tatbik edin.
Baygınlık, şok zamanlarımız: Bu durumlarda bir ön hazırlık mümkün olmadığı için önerilerimiz onlara yardım etmeye çalışan kişiler hakkında olacak.
1.Asla telaş yapmayın.
2.Bağırarak konuşmayın.
3.Durumu abartmayın.
4.Soğukkanlı kalarak tıbbi yardım bekleyin.
5.Kanaması varsa, kol ve bacaklarda kanamanın üst tarafından bir kemerle sıkarak, diğer durumlarda kanayan yaranın üstüne elinizde bastırarak kanamayı durdurmanız veya yavaºlatmanız hayat kurtarıcı olabilir.
6,Boğulma tehlikesiyle şoka girdiyse suni teneffüs yapabilirsiniz.
7.Diğer durumlarda dokunmayın ve kımıldatmayın.
Hipnoz durumları:
Nevrotik olduğundan şüphelendiğiniz bir uygulayıcıya asla kendinizi emanet etmeyin. Onun alt beyinsel virüsleri size de sirayet edecektir. B uyüzden çağdaş psikoterapik yaklaşımlarda hipnoz uygulanmamaktadır.
Bu durum yalnızca hipnoz seansları için değil, hipnoza benzer, birlikte yapılan meditatif çalışmaların –enerji çalışmalarının üst beyni (korteksi) devre dışı bırakan her türlü eğitim, kişisel gelişim, spritüel gelişim adı altında yapılan öğretilere ilişkin toplantı ve çalışmalar için de geçerli olmaktadır.
Tam tersine eğiticilerin, öğreticilerin, terapistlerin………………. karşısındaki Evrensel Eşit Kuyruklu Canlıları uyanık tutma, dikkatli tutma , söylenilenleri muhakeme etme gibi özelliklerini açık tutma sorumluluğu vardır, onların zihinlerini bulandırmaya, üst beyinlerini dağıtmaya, kontrol altında tutmaya, hükmetmeye ve de uyutmaya hiçbir şekilde hakları yoktur. Her insan ne kadar yetişmiş olursa olsun psişik virüslerle donanmış vaziyettedir. Arınmış insan,evrende mevcut değildir.
Hepimiz EVRENSEL EŞİT KUYRUKLU CANLIYIZ.
İsimlerimizin başlarına yerleştirilen unvanlar , guru- muru, ustad-müstad, Prof-Mrof, master-muster arınmış kişi yapmaz. Arındığını zanneden insanın genetik geçişli yüzlerce psikolojik virüsü vardır. Bilincin karardığı, korteksin devre dışı kaldığı sıralarda bu virüsler kişiden isteği dışı ve bilinmeksizin, farkına varmaksızın karşısındakinin alt beynine nakledlir.
Bu virüslerle ancak bilimsel rüya analizi ile tanışılıp etkileri yumuşatılabilir. Bu çalışmalar dahi kişi arınmış kişi yapmaz. Kişi ak-pak yapan, tamamen arındıran hiçbir yöntem ve teknik yoktur.
Fizyolojik İnovasyon
BAĞIRSAK SİNİRİNİN ÖN PLANA ÇIKMASINDAN NASIL KURTULURUZ?
(YA DA BAĞIRSAKLARIN FİZYOLOJİK OLARAK TOKSİNLERDEN ARINDIRILMASI)
Hayvan ve bitki kökenli ürünleri aynı öğünde tüketmemek: Hayvan kökenli et, süt, yoğurt vb. türü ürünler ile bitki kökenli ürünleri sindiren enzimler farklıdır. O nedenle aynı öğünde ikisi bir arada yendiğinde (örneğin bizim çok sevdiğimiz peynir-ekmek bile!) ayrı enzimler tarafından sindirilmeye çalışıldığı için bağırsaklarımızda enzim karmaşasın yol açar, bu da toksinlerin oluşmasına sebep olur.
Ve çeşit gıdayı bir öğünde aldığınzda hazım işlemi 3.5 saatte tamamlanır,mide karaciger bağırsaklar ve safra kesesi ve de en önemlisi bilgisayar programı isyan eder. Bu faaliyet süresince de beyindeki kan önce mideye olmak üzere hazım sistemine kanalize olur, beyne yeterli kan taşınmadığı için uyku gelir, konsantrasyon bozulur. Gün boyu beyninizin tıkır tıkır çalışmanızı istiyorsak eğer,bir öğünde tek çeşit gıda almalıyız. Örneğin aç karnına sabah bir bardak süt-keçiboynuzu pekmezi iletatlandırıldığında kana karışır ve bizi saatlerce enerjik ve tok tutar.
İdeal olan gün boyu sıvı gıda ile (pekmezle tatlandırılmış süt. Taze meyve veya sebze suyu, iyice öğütülmüş tanesiz çorba….) akşam bir öğünde katı gıda almaktır.
Üç ayda bir de bir hafta boyunca SIVI DETOKSU yapmanız vücud sisteminin toksik etkilerden kurtulmasını, bağırsaklardaki toksik maddelerin temizlenmesi sağlayacaktır.
a) Sıvı ağırlıklı beslenmek: Günde bir öğünde katı besinler tüketin. Bağırsağın ve midenin peristaltik (sindirime yönelik) hareketlerini başlatmayacak gıdalar; yani sıvı besinler ya da ağzınıza aldığınızda eriyecek şeyler yiyin. Vücudunuza giren her katı besini sistem düşman kabul eder. Çünkü bu katı parçası vücuttaki dolaşım sistemine sokabilmek, kana karıştırabilmek için un ufak etmek, sıvı haline getirmek zorundadır. O yüzden her bir katı besin sistemde ‘Hay Allah! Bu adam yine bir şey yedi!” diyerek sistemin bu katı maddeyi düşman kabul edip onu kana karışıncaya kadar işlemesine sebep olur.
Bir adet fındığı,bisküviyi, meyveyi bile ağzınıza atarken bunu düşünün, sabah kahvaltısından itibaren akşama kadar sıvı veya ağzınızda eriyen, posa bırakmayan gıdalar alın. Çay, bitki çayı, yoğurt, taze sıkılmış meyve suları, blender’dan geçirilmiş tanesi olmayan çorbalar, çukulata…gibi…
b) Sıvı Yağları en küçük boyuttaki cam şişelerde satın alın
Çünkü yüksek ısıda rafine edildiği için bu yağlarda tad ve koku kalmaz. Kapağı açılır açılmaz da oksidasyon/bozulma başlar, içindeki kolestrolü de artıran serbest radikaller artmaya başlar. Kapağı açıldıktan bir hafta sonra da organizmaya toksik etki yapmaya başlar. Tadı ve kokusu da olmadığı için (rafine edilmiş olmasından dolayı) bozulduğunu anlayamaz ve kullanmaya devam ederiz!
Doğal olması anlamında tereyağ daha iyi bir seçimdir; çünkü bozulduğunu en azından renk değişimi, tad değişimi nedeniyle anlayabilir , böylece toksik etkisinden korunabiliriz.
c) Çay veya yemek yaparken asla musluk suyu kullanmayın.
Musluk suyunu kaynatmakla mikroplarını öldürebilirsiniz, ancak bunlardan geçen arsenik, nikel, çelik, civa mineralleri daha derişik (iyice çözünmüş) hale gelir, organizma üzerinde zehir etkisi yapar.
d) Yediğiniz ve içtiğiniz şeylerin kaynakları önemlidir. Balığı her zaman ete tercih edin.
“…Avcı toplumlar genellikle yabani hayvan eti ile beslenirdi. Bu yabani hayvanların çoğu etoburlardı. Avlanma süreci sırasında hayvanların yaşadığı saldırganlık onlarda aşırı noradrenalin deşarjına neden olmaktadır. Günümüzde bazı et elde etme usülleri sıf bu yüzden hayvanın gözleri bağlıyken yapılmaktadır. Gerek etobur olarak başka hayvanları avlayan insanlar gerekse insanlar tarafından avlanacakları süre içinde aşırı heyecanlanan bu hayvanların kanında noradrenalin aşırı ölçüde salgılanmaktaydı. Noradrenalin özellikle saldırganlık duygusu sırasında salgılanan bir biyokimyasal maddedir. Doğal olarak kanında bu av hayvanlarıyla beslenen göçebe ve avcı toplumlar daha saldırgan daha vahşi olacaklardır. Günümüzde bu nedenle çocuklara aşırı et verilmemesi önerilir. Gerçekten de daha çok etle beslenen çocuklar daha yaramaz ve daha saldırgan bir tutum sergilemekte. AYRICA YETİŞKİN ERKEKLERDE İÇE DÖNÜK SALDIRGANLIK DUYGULARININ AŞIRI NORADRENALİN SALGILANMASINA NEDEN OLDUĞU VE NORADRENALİNİN KORONER KALP DAMARLARI DARALTTIĞI KESİNLİK KAZANDIĞI İÇİN KALP HASTALIKLARINDAN SORUMLU OLDUĞU BELİRTİLMEKTEDİR.Bu nedenlerle de kalp hastalarına veya kalp hastası olma riski taşıyanlara özellikle et yememeleri önerilmekte. ”NUSRET KAYA,SEZGİLERİMİZ VE TAKINTILARIMIZ
Balığın hangi suda tutulduğu da çok önemlidir. Körfez balığı ise Petkim’ın yakında olması nedeniyle zehirli olacağı açıktır.
Tavuk yiyecekseniz ve bu –günümüzde büyük kentlerde zorunlu olarak- çiftlik tavuğu ise; ve henüz civcivliğini bilmeden detilsitil besteron (bir nevi ostrojen hormonu) ile büyütülerek tavuk olduğunu bildiğiniz için tercin etmeyin. Otla, doğal yollarla beslenmiş hayvanla hormonla şişirilmiş hayvanlar arasnda çok büyük fark vardır!
Genetikleriyle oynanmış, hormonla şişirilmiş hayvanlardan, bitkilerden , bu tür tüm besinlerden uzak durun.
e) Evinizde temizlikte , çamaşır, bulaşık her tür temizlik işinde arap sabunu kullanın. Kullandığınız her tür çamaşır suyunun, deterjanın, yumuşatıcının, parlatıcının, leke çıkarıcının kimyasal bir zehir olduğunu unutmayın.
f) Tüm perdelerinizi partikül atmaması için kolalı malzemelerle yıkayın.
g) Yatak odanızda bitki bulundurmayın. Malum, onlar geceleri CO2 verirler.
h) Pencereniz pimapen, duvarlarınız yağlıboyaysa pencereniz aralık uyuyun.
i) Yatağınız, çarşaflarınız, yorganınız, yastığınız, pijamanız, geceliğiniz doğal malzemelerden yapılı olsun.
j) Yatak odanızda açık cep telefonu, televizyon, bilgisayar hatta radyo gibi elektronik aletler bulundurmayın.
k) Uyurken odanızın ışığını açık bırakmayın, mutlaka söndürün.
l) Böcek kaçırtıcı ilaçlar zararlı olabilir.
m) Klima varsa mutlaka temiz hava kullanmalı, filtresi sık sık değiştirilmelidir.
n) Anne kalp sesini taklit eden tik-taklı duvar saatleri yatak odanızda bulunmamalı.
o) Kol saatiniz pilli ise uyurken çıkarmalısınız.
p) Elinizden geldiğince gündüz uykusu uyumayın. Hormonların orkestra şefi hipofiziniz, ışıkta uykuyu hiç sevmediği için bozulabilir.
Psikolojik Inovasyon
Global olarak baktığımızda kuyruğu incelerken ağızdan girenler, yani besinlerimiz, soluduğumuz hava gibi anüsten giren zararlılar da sağlığımızı bozar !
Anüsten giren zararlılar demek; bağırsağımızda enerji boyutunda negatif etki yapan, bağırsak sinirimizin ön plana geçmesine neden olan etkilerdir. Anüsten giren zararlılar (anal seks demek değildir) laf sokmalar, kötü bakışlar, dedikodu, kem gözler, kötü ses tınısı, bizi çocukluğumuza geri götüren, regrese eden dar halkadaki yakınlarımızın nevrotik ses tınıları gibi etkilerdir, bunlar negatif etkileriyle anüs/ bağırsak sinirimizin çalışmasına, bu da nevrotik, öfke kontrol güçlüğü çeken, bağışıklık sistemi zayıf, çok çabuk etki altında kalabilen bir halde kalmamıza neden olur. Üst beynimiz sislenir.
Özellikle geçirdiğimiz ameliyat, sünnet, kürtaj, baygınlık veya seks sırasında anüsün açık düşmesi sonucunda aldığımız bakış etkileri son derece negatif etki yapar.Çünkü bakışın gücü kilometrelerce etki yapar; yayılır.
Birkaç örnek:
-Ne zaman annemle telefonda konuşsam; sonrasında tansiyonum çıkıyor!
-Kayınvalidem ne zaman bize gelse belim ağrıyor!
-…………….
………………….
………………
Bu zararlılardan korunmanın yolları:
Üst beynimiz, yani kullandığımız %28’lik kısım günlük hayatta para, malk mülk, mevkii, kariyer, iktidar, hırs gibi kavramların bölgesidir.(Taze yeşil cevizin üstündeki kahverengi kabuğa benzeyen kısım .Beynimiz aynen bir cevize benzer, üst beyin dediğimiz bu bölüm de o kahverengi zar gibidir.)
Alt ve üst beyin arasında da suuraltı dediğimiz 0-2 yaş bebekliğimizde oluşan özellikle seksüel içerikli takıntılarımızın bulunduğu bölüm yeralır.
Anne rahmine düştüğümüzün 30 .gününden itibaren BEBEĞİNİZİN HERŞEYİ DUYAN, GÖREN, KAYDEDEN BİR CANLI, BİR İNSAN OLDUĞUNU ASLA UNUTMADAN, annenin ve etrafındaki herkesin göstereceği özen; doğumdan sonra da şu noktalara dikkat edilerek sürdürülmelidir.
BEBEĞİ ‘ALT UÇ’ VİRÜSLERİNDEN KORUMAK İÇİN:
Bebeğin tuvalet temizliğini yalnızca annesi yapmalı, apışarasına yabancı eller dokunmamalı..Eğer bakıcı veya anneanne, babaanne gibi bir yakını olacaksa mutlaka eldiven kullanılmalı…
Tuvalet temizliği sırasında klitoris/anüs/penis ile fazlaca uğraşılmamalı, uyarılmamalarına dikkat edilmeli (örneğin temizlik mendili veya sabunlu bez ile bir kez yukardan aşağıya doğru güzelce silinmeli, oğuşturulmamalı, birçok kez silinerek uyarılmamalıdır.)
Bebeklerin ‘poposunu open, pipisini ısıran’ tüm yakınlar engellenmeli, böylece anüs etkisi uyarılmasını önüne geçilmeli
Anüsten fitil sokulmamalı , vücut ısısı derece sokularak ölçülmemeli, kulak temizleme çubuğu ile kaka temizliği yapılmamalı
Erkek bebeklerde uyarılan anal enerji, kız bebeklerde ise uyarılan hem anal, hem klitoral enerji çok sert alt uç virüslerine neden olur.
Erkeklerde 2-9 yaş arası yapılan sünnet kastrasyon kompleksine, (pipi kesimi korkusu ) bu da en yaygın problem olan ERKEN BOŞALMA’ya sebep olur. (Küçük kız çocuğun pipisi olmadığını gören erkek çocuk; ‘ONUNKİNİ KESMİŞLER, BENİMKİNİ DE KESECEKLER’ korkusu yaşar. Bu da ilerde girdği vaginadan bir an önce çıkma isteği olarak kendini gösterir.) Ayrıca alt uçtaki anal enerji, üst uçta oral enerji şekline dönüştüğü için maço, light, meteroseksüel tanımlarına uygun, çok konuşan, çok yiyen, küfürbaz, belden aşağı fıkra ve porno meraklısı, siddet eğilimli, öfkelendiğinde bağırıp çağıran, kırıp döken, her tanıştığı kadınla seks yapan ( az bir olasılıkla da eşinsel olabilen) erkekler haline gelmelerine yolaçar.
BEBEĞİ ‘ÜST UÇ’ VİRÜSLERİNDEN KORUMAK İÇİN:
1. Bebeklerin ağzına asla zorla yemek, emzik, biberon tıkıştırmayın…Bunlar da ağız ve tat kaynaklı virüslere neden olacaktır.
2. Yüksek ve tiz seslerle ‘yapma, etme, koşma, gitme, üşürsün,düşersin’ gibi sürekli müdahele edici sözlerle işitme, korku ve evham virüsleriyle büyümesine neden olmayın.
3. Asık suratlı, kızgın, öfkeli yüzlerden, çatık kaşlı gözlerden uzak tutularak görme kaynaklı virüslerden koruyun.
4. Çok dokunup öperek, sıkıştırarak, gıdıklayarak, mıncıklayarak sevilmelere izin vermeyin, dokunma kaynaklı virüslerden koruyun.’Ben seni yerim’ gibi cümleler kullanmayın.
5. Kucağınızda, ayağınızda ya da beşikte bebekleri sallayarak uyutmayın..Unutmayın, o küçücük ve yumuşacık beyinleri siz salladıkça kafatasına çarparak denge bozukluklarına ve birçok sağlık sorunlarına yol açılmasını önleyin.
6. ‘Ağlama, bağırma, ye , yeme, yapma, yürü , seni çingelere veririm, yaramazlık yapıp beni üzersen seni sokağa atarım, iğneci geliyor gibi korkutmalarla baskı, otorite kaynaklı virüslere yol açmayın.
7. Bebeğin altını kirlettiğinde hemen değiştirerek, kustuğunda hemen temizleyerek tüm koku ve titizlik kaynağı virüslerin oluşmasını önleyin.
8. Kundaklanma sıkışıklık, kapatılma, dar yerlerde duramama gibi virüslere yol açar, bebeğinizi kundaklamayın.
İşte üst uçta ağızla başlayan sindirim sistemi yemek borusu-mide- bağırsak ve alt uçta anüsle sonuçlandığı için hem alt, hem üst uçta sürekli uyarılır. Oral –anal enerji hakim bu sistemin sonucu; her köşebaşındaki kebapçıda, çorbacıda , meyhanede sürekli olarak yiyen, içen, okumak , öğrenmek , düşünmek yerine sürekli olarak cep telefonlarında, bilgisayarlarda, evde, sokakta bol bol konuşan, dedikodu yapan, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuş, araba kullanırken, kuyrukta beklerken her fırsatta kavga eden, bağırıp çağıran, bıçak çeken, yumruk atan, en ufak bir rahatsızlıkta hemen hastalanıp doktorlara koşan, avuç dolusu ilaç yutan , diyetisyenlere kucak dolusu paralar harcayan insanlar topluluğudur…
İnsanlar vardır tanıdığınız; kimi deniz ürünü, kimi lahana yemez, kimi soğan sarımsak, kimi limon kolonyası kokusuna dayanamaz, kimisi bağırarak konuşur, kimi konuyu ilk çağlardaki atalarının durumundan (!) başlayarak aktarır, kimi gözgöze gelmekten kaçınır, kimi durmadan panik atak yaşar,kimi yalnız kalamaz…Kimi de durmaksızın doktor doktor dolaşır, panik atak, reflü, spastik kolon , ülser, gibi bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu ortaya çıkmış birçok hastalıkla bitap düşer.
0-2 yaş arası dönemde kaptığımız bu alt ve üst uç virüsleri ve bozuklukları ancak rüyalarımızın simge dili ile bilincimize ulaşabilir.
Peki 2 yaşından sonra da virus kapmamız mümkün mü? Tabii ki..Üst beynimizin devre dışı kaldığı zamanlarda..
ÜST BEYNİMİZ NE ZAMAN SİSLİDİR?
Çocukların cinsel içerikli oyunları-doktorculuk, evcilik- ensest, tecavüz, mastürbasyon, kutsal kase ile bitmemiş seksüel deneyimler, porno filmler seyrederken, ilk seksüel ilişki denemelerinde, kadınların ilk regl kanaması, kızlık zarı yırtılması ve erkekler için sünnet sırasında
Askerlik, hapis, savaş,şiddet, trafik kazası, zorunlu evlilik, ekonomik kriz, iflas, işsizlik, aşırı zor iş ortamı, boşanma, mahkemeye düşme, açlık,gece vardiyası, karanlık bar ortamları, gürültü ve kalabalık
Alkol veya diğer uyuşturucularla sarhoşluk sırasında
Duygusal şoklar, ayrılıklar, matem reaksiyonlarında
Uzun süreli organik hastalıklarda
Uzun süreli psikolojik hastalıklarda
Aşı,iğne, kan verme, (lokal veya genel )anestezi ile yapılan operasyonlar sırasında
Kendini her şeyin üstünde gören otorite figürleri –patron, öğretmen, müdür, yönetici vb.- karşısında
Korku ve dehşet filmleri seyrederken
Bilgisayar karşısında 1 saatten fazla oturduğunuzda
Cep telefonuyla beş dakikadan uzun konuştuğunuzda
Anne kalp sesini taklit eden müzikleri dinlerken
Televizyon, bilgisayar karşısında uyukladığımızda
Yüksek ses tınılı tartışmalarda
Fiziksel şiddetle karşılaştığımızda
Fal, büyü, tarot, astroloji, muska, kurşun döktürme sırasında
Annemizle yüz yüze veya telefonda konuşurken
Bu durumlarda da üst beynimizin korunmasından mahrum kalan içimizdeki EVRENSEL KUYRUKLU CANLI; psikolojik virüsler kapar. Kaçınamayacağımız durumlarda (ilk cinsel tecrübe, aşırı çevre koşulları gibi) aşağıdaki önerileri dinler ve uygularsanız, KUYRUĞUNUZU DİK TUTMAYI ve yaşam enerjinizi canlı tutmayı başarabilirsiniz.
Kutsal kaseyi biliyorsanız ve yaşabileceğiniz bir seks ortamınız varsa sıklığını arttırın.
Yoksa günde bir saat bisiklet hariç (erkeklerde anal, kadınlarda da hem klitoral enerjiyi kamçıladığı için) terletici spor yapın.
Rüyalarınızı hatırlıyorsanız kahvaltıdan once yazın, kimseye anlatmayın.
Koşullarınızı ve bunlara bağlı negatif duygularınızı, özellikle öfkelerinizi abartılı olarak bir kağıda yazın, sonra o kağıdı yırtıp atın.
PVT’yi her gün uygulayın. (MANZUM BÖLÜM YA DA SESLİ BÖLÜM EKLENECEK)
NEDİR ÜST BEYNİMİZİN DEVRE DIŞI OLDUĞU ZAMANLAR?
Uyku zamanlarımız. Yaşamımızın 1/3’ünü geçirdiğimiz bu zamanlar özellikle önemlidir
Narkozla (genel anestezi) ile uyutulduğumuz zamanlar
Bayılma ve şok durumları
Hipnoz
Uyku zamanlarımız:
Uykuda üst beyin tamamen devredışı olduğu için, icimizdeki EVRENSEL KUYRUKLU CANLI korumasızdır. Bu nedenle psikolojik virüslerden korunmak için:
Hemcinslerinizle, ebeveynlerinizle, akrabalarınızla, çocuklarınızla,kardeşlerinizle, kedilerinizle,köpeklerinizle asla aynı yatakta uyumayın. Kısaca üst beyinde seksin yasak olduğu kişiler ya da canlılarla aynı yatakta uyursanız; virus kaparsınız. (Ayrıntıları kitabın manzum bölümünde bulabilirsiniz.)
Aynı yastığa baş koyduğunuz partneriniz nevrotikse, mutlaka ona da virus temizleme programı uygulayın. Kadınsa kutsal kaseyi öğretin, erkekse erken boşalma kontrolü sağlayın.
Rüyalarınızı hatırlamıyorsanız çalar saatinizi uykuya dalış saatinizden 65 dakika sonraya ayarlayınız. İlk R.E.M uykusu sağlıklı bir insanda 60 dakika sonra başlayıp 15 dakika devam ettiği için ve %80 oranında R.E.M uykusunda rüya görüldüğü için rüyanızı hatırlayabilirsiniz.Veya bir partneriniz varsa o gece loş bir ışıkta uyuyun ve R.E.M (Rapid Eyes Movement) uykusu başladığında gözbebeğinizin hızlı hareketleri gözkapağının ardından da görülebileceğinden 5 dakika sonra sizi uyandırmasını söyleyin.
Uykudan uyandığınızda çarşaflarınız kırış kırış oluyorsa ‘restless leg-rahatsız bacak sendromu’ denilen özel bir uyku hastalığınız olabilir. Bize veya bir uyku bozuklukları uzmanına danışın.
Geceleri diş gıcırdatıyorsanız,kabuslarınız, karabasanlarınız, gündüz uyku eğilimleriniz, uykuya dalma güçlükleriniz, gece uykuda yürümeleriniz, hatırlayamadığınız seks uygulamalarınız varsa, bize veya bir uyku bozuklukları uzmanına danışın.
Genel anestezi zamanlarımız: Narkoz genel anestezi uygulandığında üst beynimizi devredışı bıraktığından, içimizdeki evrensel canlı gene olumsuz etkilere karşı korumasız kalmaktadır.Bu zamanlarda psikolojik virüslerden korunmak için şu önerilerde bulunabiliriz.
1.Mümkünse genel anestezi almayın.
2.Operatörünüz ve ameliyat personeli ile önceden konuşun. Kanaması durmuyor, tansiyonu düştü gibi panikli ses tonları, nevrotik ve telaşlı ses tınıları, yüksek sesli espriler, anne kalp sesini taklit eden müzikler istemediğinizi belirtin.
3. Evinize taburcu olduğunuzda son bölümdeki PVT programını kendinize tatbik edin.
Baygınlık, şok zamanlarımız: Bu durumlarda bir ön hazırlık mümkün olmadığı için önerilerimiz onlara yardım etmeye çalışan kişiler hakkında olacak.
1.Asla telaş yapmayın.
2.Bağırarak konuşmayın.
3.Durumu abartmayın.
4.Soğukkanlı kalarak tıbbi yardım bekleyin.
5.Kanaması varsa, kol ve bacaklarda kanamanın üst tarafından bir kemerle sıkarak, diğer durumlarda kanayan yaranın üstüne elinizde bastırarak kanamayı durdurmanız veya yavaºlatmanız hayat kurtarıcı olabilir.
6,Boğulma tehlikesiyle şoka girdiyse suni teneffüs yapabilirsiniz.
7.Diğer durumlarda dokunmayın ve kımıldatmayın.
Hipnoz durumları:
Nevrotik olduğundan şüphelendiğiniz bir uygulayıcıya asla kendinizi emanet etmeyin. Onun alt beyinsel virüsleri size de sirayet edecektir. B uyüzden çağdaş psikoterapik yaklaşımlarda hipnoz uygulanmamaktadır.
Bu durum yalnızca hipnoz seansları için değil, hipnoza benzer, birlikte yapılan meditatif çalışmaların –enerji çalışmalarının üst beyni (korteksi) devre dışı bırakan her türlü eğitim, kişisel gelişim, spritüel gelişim adı altında yapılan öğretilere ilişkin toplantı ve çalışmalar için de geçerli olmaktadır.
Tam tersine eğiticilerin, öğreticilerin, terapistlerin………………. karşısındaki Evrensel Eşit Kuyruklu Canlıları uyanık tutma, dikkatli tutma , söylenilenleri muhakeme etme gibi özelliklerini açık tutma sorumluluğu vardır, onların zihinlerini bulandırmaya, üst beyinlerini dağıtmaya, kontrol altında tutmaya, hükmetmeye ve de uyutmaya hiçbir şekilde hakları yoktur. Her insan ne kadar yetişmiş olursa olsun psişik virüslerle donanmış vaziyettedir. Arınmış insan,evrende mevcut değildir.
Hepimiz EVRENSEL EŞİT KUYRUKLU CANLIYIZ.
İsimlerimizin başlarına yerleştirilen unvanlar , guru- muru, ustad-müstad, Prof-Mrof, master-muster arınmış kişi yapmaz. Arındığını zanneden insanın genetik geçişli yüzlerce psikolojik virüsü vardır. Bilincin karardığı, korteksin devre dışı kaldığı sıralarda bu virüsler kişiden isteği dışı ve bilinmeksizin, farkına varmaksızın karşısındakinin alt beynine nakledlir.
Bu virüslerle ancak bilimsel rüya analizi ile tanışılıp etkileri yumuşatılabilir. Bu çalışmalar dahi kişi arınmış kişi yapmaz. Kişi ak-pak yapan, tamamen arındıran hiçbir yöntem ve teknik yoktur.
UNVANLAR, BİZİ ARINMIŞ KİŞİ YAPMAZ..ARINMIŞ KİŞİ EVRENDE MEVCUT DİİLDİR
Hipnoz durumları:
Nevrotik olduğundan şüphelendiğiniz bir uygulayıcıya asla kendinizi emanet etmeyin. Onun alt beyinsel virüsleri size de sirayet edecektir. B uyüzden çağdaş psikoterapik yaklaşımlarda hipnoz uygulanmamaktadır.
Bu durum yalnızca hipnoz seansları için değil, hipnoza benzer, birlikte yapılan meditatif çalışmaların –enerji çalışmalarının üst beyni (korteksi) devre dışı bırakan her türlü eğitim, kişisel gelişim, spritüel gelişim adı altında yapılan öğretilere ilişkin toplantı ve çalışmalar için de geçerli olmaktadır.
Tam tersine eğiticilerin, öğreticilerin, terapistlerin………………. karşısındaki Evrensel Eşit Kuyruklu Canlıları uyanık tutma, dikkatli tutma , söylenilenleri muhakeme etme gibi özelliklerini açık tutma sorumluluğu vardır, onların zihinlerini bulandırmaya, üst beyinlerini dağıtmaya, kontrol altında tutmaya, hükmetmeye ve de uyutmaya hiçbir şekilde hakları yoktur. Her insan ne kadar yetişmiş olursa olsun psişik virüslerle donanmış vaziyettedir. Arınmış insan,evrende mevcut değildir.
Hepimiz EVRENSEL EŞİT KUYRUKLU CANLIYIZ.
İsimlerimizin başlarına yerleştirilen unvanlar , guru- muru, ustad-müstad, Prof-Mrof, master-muster arınmış kişi yapmaz. Arındığını zanneden insanın genetik geçişli yüzlerce psikolojik virüsü vardır. Bilincin karardığı, korteksin devre dışı kaldığı sıralarda bu virüsler kişiden isteği dışı ve bilinmeksizin, farkına varmaksızın karşısındakinin alt beynine nakledlir.
Bu virüslerle ancak bilimsel rüya analizi ile tanışılıp etkileri yumuşatılabilir. Bu çalışmalar dahi kişi arınmış kişi yapmaz. Kişi ak-pak yapan, tamamen arındıran hiçbir yöntem ve teknik yoktur.
Nevrotik olduğundan şüphelendiğiniz bir uygulayıcıya asla kendinizi emanet etmeyin. Onun alt beyinsel virüsleri size de sirayet edecektir. B uyüzden çağdaş psikoterapik yaklaşımlarda hipnoz uygulanmamaktadır.
Bu durum yalnızca hipnoz seansları için değil, hipnoza benzer, birlikte yapılan meditatif çalışmaların –enerji çalışmalarının üst beyni (korteksi) devre dışı bırakan her türlü eğitim, kişisel gelişim, spritüel gelişim adı altında yapılan öğretilere ilişkin toplantı ve çalışmalar için de geçerli olmaktadır.
Tam tersine eğiticilerin, öğreticilerin, terapistlerin………………. karşısındaki Evrensel Eşit Kuyruklu Canlıları uyanık tutma, dikkatli tutma , söylenilenleri muhakeme etme gibi özelliklerini açık tutma sorumluluğu vardır, onların zihinlerini bulandırmaya, üst beyinlerini dağıtmaya, kontrol altında tutmaya, hükmetmeye ve de uyutmaya hiçbir şekilde hakları yoktur. Her insan ne kadar yetişmiş olursa olsun psişik virüslerle donanmış vaziyettedir. Arınmış insan,evrende mevcut değildir.
Hepimiz EVRENSEL EŞİT KUYRUKLU CANLIYIZ.
İsimlerimizin başlarına yerleştirilen unvanlar , guru- muru, ustad-müstad, Prof-Mrof, master-muster arınmış kişi yapmaz. Arındığını zanneden insanın genetik geçişli yüzlerce psikolojik virüsü vardır. Bilincin karardığı, korteksin devre dışı kaldığı sıralarda bu virüsler kişiden isteği dışı ve bilinmeksizin, farkına varmaksızın karşısındakinin alt beynine nakledlir.
Bu virüslerle ancak bilimsel rüya analizi ile tanışılıp etkileri yumuşatılabilir. Bu çalışmalar dahi kişi arınmış kişi yapmaz. Kişi ak-pak yapan, tamamen arındıran hiçbir yöntem ve teknik yoktur.
"BAŞI ANLAMAK İÇİN KUYRUĞU İYİ İNCELEYİN" Çin Uygarlığının Atası Huang Ti, Sarı imparator
KUYRUKBİLİM
YAŞAM AĞACININ BİLGİSİNİ ARAŞTIRIYOR.
VE KUYRUK BİLİMİ ANCAK RÜYA DİLİYLE ANLAŞILABİLİR ve ANLATILABİLİR.
YAŞAM AĞACI ;KUYRUKTUR; BEYNİN UZANTISI OLAN OMURİLİKTİR.
BEYİN VE KUYRUĞU; YANİ BEYİN VE ONUN UZANTISI OLAN MEDULLA SPINALIS
HEPİMİZDE EŞİT OLAN İÇİMİZDEKİ EVRENSEL EŞİT KUYRUKLU CANLI
(ANATOMİK RESİM)
Geleceğin ilmi KUYRUK BİLİMİ ise yaşam ağacı bilgisinin peşinde, teşhis ve tanımların ötesinde, bilimsel rüya analizi medotuyla alt beyindeki Messenger RNA’larla atalarımızdan bugüne kadar taşınmış bilgileri bilimsel rüya analizleri ile inceleyen bilim dalıdır.
Kuyrukbilim alanında; Nusret Kaya metodolojisi ile global rüya analizleri yapılarak beynimizin kuyruğuyla ilgili ve anne rahminden itibaren kaptığımız psikolojik virüslerden temizlenme ve farkındalığı arttırma çalışmaları sürdürülüyor.
KUYRUKBİLİM’İN AMACI;
KUYRUKTA
*KADIN ERKEK FARKI OLMAKSIZIN
*HERHANGİ BİR AKTARIM ŞARTI OLMAKSIZIN;
*SEKS VE HAZ ŞARTI OLMAKSIZIN
ENERJİLERİMİZİN DÜZELTİLMESİDİR.
KUYRUKBİLİM; YAŞAM ENERJİSİNİN DOĞRU KÖK SİNİRİNDEN ALINARAK BEYİNE İLETİLMESİ YOLUYLA NEVROTİK ENERJİLERDEN KURTULMAMIZI, FARKINDALIĞIMIZIN ARTMASINI; PSİKOLOJİK VİRÜSLERDEN BİLİMSEL RÜYA ANALİZLERİYLE KURTULARAK KENDİMİZLE BARIŞMAMIZI ………………..
BUNUN İÇİN ;
BAĞIRSAK (RAHİM) SİNİRİNİZİN, ANÜS VEYA KLİTORİS SİNİRİNİZİN ÖNPLANA GEÇTİĞİNİ HİSSETTİĞİNİZ HER ANDA;
*YEMEK YEDİKTEN SONRA,
*SİNİRLENDİĞİNİZDE.
*RAHİM KAMÇISI YEDİĞİNİZDE,
‘BEN VAGİNAL (ERKEKTE PİNEAL) ENERJİMİ BEYNİME ÇIKARTIYORUM, UCU AÇIK HELEZONLARI BEYNİMDE DOLAŞTIRIYORUM, UCUNUN KOSMOSA AÇILMASINI İSTİYORUM’ DİYEBİLİRSİNİZ.
BUNU TEKRARLADIKÇA OMURİLİĞİNİZİN, YANİ KUYRUĞUNUZUN KENDİLİĞİNDEN DİKLEŞTİĞİNİ FARKEDECEKSİNİZ.BU DA YAŞAM ENERJİNİZİ DOĞRU KÖK SİNİRİNDEN KULLANMANIZI SAĞLAYACAK; NEVROTİK ENERJİLER DÜZELECEKTİR.
DOĞRU KÖK SİNİRİNİ, OMURİLİKTEKİ VAGINAL (ERKEKTE PİNEAL) ENERJİYİ
SEK S VE HAZ ŞARTI OLMAKSIZIN KULLANMAK,
TEMİZ SU KAYNAĞINDAN YAŞAM ENERJİSİ ALMAK (KADINLARDA VAGİNA, ERKEKTE PENİS ) NEF’ STE İRADEYİ DE GÜÇLENDİRİR.
Bugün hala omurilik ve beyin nakli yapılamıyor! Omurilik; beynin kuyruğu, yani uzantısı olmasaydı; kırıldığında ölüm olmazdı!
ÇİN uygarlığın atası Sarı imparator Huang Ti (MÖ 2697-2598) geleneksel uygulama ve inançları ilk defa yazıya döken ve başlatan kimse olarak bilinir. Onu bambu kamışıyla kaplumbağa kabuğuna yazılı Nİ Ching Sü Wen adlı yapıtı bu konuda günümüze kadar ulaşan en eski inceleme sayılır. Sarı İmparator bu konudaki uğraşını şöyle özetlemektedir:
‘BAŞI ANLAMAK İÇİN KUYRUĞU İYİCE İNCELEYİN ’ der.
İNSANI İNSAN YAPAN; KUYRUĞU DİK TUTMASIDIR.
YAŞAM AĞACININ BİLGİSİNİ ARAŞTIRIYOR.
VE KUYRUK BİLİMİ ANCAK RÜYA DİLİYLE ANLAŞILABİLİR ve ANLATILABİLİR.
YAŞAM AĞACI ;KUYRUKTUR; BEYNİN UZANTISI OLAN OMURİLİKTİR.
BEYİN VE KUYRUĞU; YANİ BEYİN VE ONUN UZANTISI OLAN MEDULLA SPINALIS
HEPİMİZDE EŞİT OLAN İÇİMİZDEKİ EVRENSEL EŞİT KUYRUKLU CANLI
(ANATOMİK RESİM)
Geleceğin ilmi KUYRUK BİLİMİ ise yaşam ağacı bilgisinin peşinde, teşhis ve tanımların ötesinde, bilimsel rüya analizi medotuyla alt beyindeki Messenger RNA’larla atalarımızdan bugüne kadar taşınmış bilgileri bilimsel rüya analizleri ile inceleyen bilim dalıdır.
Kuyrukbilim alanında; Nusret Kaya metodolojisi ile global rüya analizleri yapılarak beynimizin kuyruğuyla ilgili ve anne rahminden itibaren kaptığımız psikolojik virüslerden temizlenme ve farkındalığı arttırma çalışmaları sürdürülüyor.
KUYRUKBİLİM’İN AMACI;
KUYRUKTA
*KADIN ERKEK FARKI OLMAKSIZIN
*HERHANGİ BİR AKTARIM ŞARTI OLMAKSIZIN;
*SEKS VE HAZ ŞARTI OLMAKSIZIN
ENERJİLERİMİZİN DÜZELTİLMESİDİR.
KUYRUKBİLİM; YAŞAM ENERJİSİNİN DOĞRU KÖK SİNİRİNDEN ALINARAK BEYİNE İLETİLMESİ YOLUYLA NEVROTİK ENERJİLERDEN KURTULMAMIZI, FARKINDALIĞIMIZIN ARTMASINI; PSİKOLOJİK VİRÜSLERDEN BİLİMSEL RÜYA ANALİZLERİYLE KURTULARAK KENDİMİZLE BARIŞMAMIZI ………………..
BUNUN İÇİN ;
BAĞIRSAK (RAHİM) SİNİRİNİZİN, ANÜS VEYA KLİTORİS SİNİRİNİZİN ÖNPLANA GEÇTİĞİNİ HİSSETTİĞİNİZ HER ANDA;
*YEMEK YEDİKTEN SONRA,
*SİNİRLENDİĞİNİZDE.
*RAHİM KAMÇISI YEDİĞİNİZDE,
‘BEN VAGİNAL (ERKEKTE PİNEAL) ENERJİMİ BEYNİME ÇIKARTIYORUM, UCU AÇIK HELEZONLARI BEYNİMDE DOLAŞTIRIYORUM, UCUNUN KOSMOSA AÇILMASINI İSTİYORUM’ DİYEBİLİRSİNİZ.
BUNU TEKRARLADIKÇA OMURİLİĞİNİZİN, YANİ KUYRUĞUNUZUN KENDİLİĞİNDEN DİKLEŞTİĞİNİ FARKEDECEKSİNİZ.BU DA YAŞAM ENERJİNİZİ DOĞRU KÖK SİNİRİNDEN KULLANMANIZI SAĞLAYACAK; NEVROTİK ENERJİLER DÜZELECEKTİR.
DOĞRU KÖK SİNİRİNİ, OMURİLİKTEKİ VAGINAL (ERKEKTE PİNEAL) ENERJİYİ
SEK S VE HAZ ŞARTI OLMAKSIZIN KULLANMAK,
TEMİZ SU KAYNAĞINDAN YAŞAM ENERJİSİ ALMAK (KADINLARDA VAGİNA, ERKEKTE PENİS ) NEF’ STE İRADEYİ DE GÜÇLENDİRİR.
Bugün hala omurilik ve beyin nakli yapılamıyor! Omurilik; beynin kuyruğu, yani uzantısı olmasaydı; kırıldığında ölüm olmazdı!
ÇİN uygarlığın atası Sarı imparator Huang Ti (MÖ 2697-2598) geleneksel uygulama ve inançları ilk defa yazıya döken ve başlatan kimse olarak bilinir. Onu bambu kamışıyla kaplumbağa kabuğuna yazılı Nİ Ching Sü Wen adlı yapıtı bu konuda günümüze kadar ulaşan en eski inceleme sayılır. Sarı İmparator bu konudaki uğraşını şöyle özetlemektedir:
‘BAŞI ANLAMAK İÇİN KUYRUĞU İYİCE İNCELEYİN ’ der.
İNSANI İNSAN YAPAN; KUYRUĞU DİK TUTMASIDIR.
YAŞAM AĞACI ŞİİRİ
BİLGİLERİMİZ HAZIR ÜST BEYİNDE BİRİKMİŞKEN
İLMİMİZ ALT BEYNİMİZDE KUYRUĞU MERAK EDER
LEVH-İ MAHFUZ’DA YAZILI OLANI
GİZEMLERLE DOLU OLAN
İÇİMİZDEKİ İYİLEŞTİRİCİ YILANI
SEVGİMİZDEKİ YALAN DOLANI
İBN-I SİNA’DA TAKILANI
“V” HARFİNDEKİ İNTİKAMCI ZAFERİ
ESKİLERDEKİ BİNLERCE SEFERİ
“RA” DAKİ GİZEMLERİ
İLERİYİ GÖRENLERİ
LİYAKATİ SEVENLERİ
“MİM” HARFİNİN SİMGELERİNİ
EŞSİZ YARATICIDAKİ QUANTUMU
YENİLENEN YAŞAMLARI
ENERJİLERDEKİ MELAİK’İ
NA-MEVCUTLARI MERAK EDER
YENİDEN CANLANDIRMADAKİ DÖRT KUŞU
AŞKTAKİ AK İPLİK, KARA İPLİĞİ
ŞANSTAKİ ‘KAHPE FELEĞİ’
ANLAMAYA ÇALIŞIRIZ BİTEVİYE
MEVCUDİYETİMİZDEKİ KARA DELİĞİ
AKIBETİNİ ÖLÜM SANCISININ
GUFRANİKE’NİN MANASININ
ANLAMINI ÖN TÜRK YAZITLARININ
CELAL-CEMAL’DEKİ ZITLIĞIN
IŞIĞINI MERAK EDERİZ
HEPİMİZ MERAK EDERİZ
EZİLMİŞLİĞİMİZİN NEDENLERİNİ
Pİ SAYISI VEYA PLANK SAYISINI
İÇİMİZDEKİ BENİN MUTLAK EŞİTLİĞİNİ
MERAK EDER, SORGULARIZ
İLELEBET KALFA (HALİFE) OLUŞUMUZU UNUTUP
ZENGİNLİĞİN TUZAĞINA DALARIZ
BİZLER
İLMİMİZ ALT BEYNİMİZDE KUYRUĞU MERAK EDER
LEVH-İ MAHFUZ’DA YAZILI OLANI
GİZEMLERLE DOLU OLAN
İÇİMİZDEKİ İYİLEŞTİRİCİ YILANI
SEVGİMİZDEKİ YALAN DOLANI
İBN-I SİNA’DA TAKILANI
“V” HARFİNDEKİ İNTİKAMCI ZAFERİ
ESKİLERDEKİ BİNLERCE SEFERİ
“RA” DAKİ GİZEMLERİ
İLERİYİ GÖRENLERİ
LİYAKATİ SEVENLERİ
“MİM” HARFİNİN SİMGELERİNİ
EŞSİZ YARATICIDAKİ QUANTUMU
YENİLENEN YAŞAMLARI
ENERJİLERDEKİ MELAİK’İ
NA-MEVCUTLARI MERAK EDER
YENİDEN CANLANDIRMADAKİ DÖRT KUŞU
AŞKTAKİ AK İPLİK, KARA İPLİĞİ
ŞANSTAKİ ‘KAHPE FELEĞİ’
ANLAMAYA ÇALIŞIRIZ BİTEVİYE
MEVCUDİYETİMİZDEKİ KARA DELİĞİ
AKIBETİNİ ÖLÜM SANCISININ
GUFRANİKE’NİN MANASININ
ANLAMINI ÖN TÜRK YAZITLARININ
CELAL-CEMAL’DEKİ ZITLIĞIN
IŞIĞINI MERAK EDERİZ
HEPİMİZ MERAK EDERİZ
EZİLMİŞLİĞİMİZİN NEDENLERİNİ
Pİ SAYISI VEYA PLANK SAYISINI
İÇİMİZDEKİ BENİN MUTLAK EŞİTLİĞİNİ
MERAK EDER, SORGULARIZ
İLELEBET KALFA (HALİFE) OLUŞUMUZU UNUTUP
ZENGİNLİĞİN TUZAĞINA DALARIZ
BİZLER
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)