23 Mart 2014 Pazar

DNA sözcük ve frekanslarla etkilenebiliyor

http://okyanusum.com/makale/dna-sozcuklerden-ve-frekanslardan-etkileniyor/

DNA Sözcüklerden ve Frekanslardan Etkileniyor 

İnsan DNA’sı biyolojik bir internettir ve yapay internete göre pekçok yönden üstündür. Son Rus bilimsel araştırması durugörü, sezgi, şifa, kendi kendine şifa, olumlama teknikleri insanların etrafındaki  sıradışı ışık ve auralar (daha çok ruhsal üstatların etrafında bulunur), zihnin hava durumları üzerindeki  etkileri gibi spontane ve uzaktan  fenomenleri ve çok daha fazlasını doğrudan ya da dolaylı olarak açıklamaktadır.dna_etki
Ayrıca, DNA’nın, hiçbir şekilde kesmeden ve genlerin yerleri tek tek değiştirtilmeden, sadece kelimeler kullanılarak etkilenebildiği ve yeniden programlanabildiği yepyeni bir tıp türü daha var.
DNA’mızın sadece %10’u protein yapımında kullanılır. Batılı araştırmacıların ilgilendiği ve araştırılıp kategorize edilmekte olan ise DNA’nın bu altkümesidir.  Diğer %90 ise gereksiz DNA olarak kabul edilmektedir.
...
 Sözkonusu bilimadamlarına göre, DNA sadece bedenimizin inşasından sorumlu değil, aynı zamanda veri saklama ve iletişim fonksiyonu da var. Rus bilimadamları, özellikle gereksiz olan %90’lık kısımdaki genetik kodda belirgin bir biçimde tüm dünya dillerindekiyle aynı kuralların geçerli olduğunu bulmuşlardır. Bu sonucu elde etmek için, *sentaks(*kelimelerin sözcük grupları ve cümleler oluşturmak için biraraya getiriliş biçimi; sözdizimi) ve *semantik (*dil formlarında anlam çalışması; anlambilim) kurallarını ve gramerin basit kurallarını kıyasladılar.
Bulgularına göre, DNA’mızın alkalinleri düzenli bir grameri izliyordu ve tıpkı dillerimiz gibi kurallar geliştirmişlerdi.
Rus biyofizikçi ve moleküler biyolog Pjotr Garjajev ve meslektaşları da DNA’nın titreşimsel davranışını araştırdılar.  bir özetini vereceğim).
Sonuç şuydu:
“Canlı kromozomlar tıpkı solitonik/holografik bilgisayarlar gibi fonksiyon görüyorlar, *endojen (*Hücre veya sistem içinden gelen) DNA lazer radyasyonu kullanıyorlardı”.
Bu şu anlama geliyordu; belirli frekans modellerini bir lazer ışınına modüle etmeyi başarmışlardı ve bununla da DNA frekansını, dolayısıyla da genetik bilginin kendisini etkiliyorlardı.

DNA-alkalin çiftlerinin ve dilin temel yapısı aynı yapıda olduklarından DNA şifre çözümü gerekli değildi. Kişi sadece insan diline ait kelime ve cümleler kullanabilirdi!

dna_etki2
  *Canlı DNA maddesi (*laboratuvar ortamındaki değil, canlı dokudaki DNA) uygun DNA’lar kullanıldığında, dile modüle edilmiş lazer ışınlarına, hatta radyo dalgalarına etki edecektir.
Bu da sonuçta olumlamaların, 
*otojen çalışmaların (*Bir tür gevşeme çalışması),
hipnozun ve benzerlerinin
 insanların ve bedenlerinin üzerinde
neden güçlü etkilere sahip olabildiklerini bilimsel olarak açıklayabiliyor.

DNA’mızın dile reaksiyon göstermesi çok normal ve doğal. Batılı araştırmacılar DNA zincirlerinden basit genler keserek onları başka bir yerlere monte ederken Ruslar uygun olacak şekilde modüle edilmiş radyolar ve ışık frekanslarını kullanarak hücre metabolizmasını etkileyebilen araçlar üzerinde büyük bir şevkle çalışmış ve böylelikle genetik bozuklukları onarmışlardır

Garjajevâ’nın araştırma ekibi bu yöntemle, x ışınları tarafından tahribe uğrayan kromozomların onarılabileceğini ispatlama konusunda başarılı olmuşlardır.
Hatta belirli DNA örneklerini ele geçirerek onları bir diğerine aktarmış,
böylece hücreleri başka bir genoma yeniden programlamışlardır.
Dolayısıyla sadece DNA bilgi örneklerini aktarmak suretiyle

 kurbağa embriyolarını semender embriyolarına başarıyla dönüştürmüşlerdir.
Bu şekilde, genleri tek tek keserken ve yeniden uyumlandırırken karşılaşılan uyumsuzlukların ya da yan etkilerin hiçbiri olmadan tüm enformasyon aktarılmış olur.

.. eski kesip atma yöntemi yerine sadece bir vibrasyon ve dil uygulaması yaparak gerçekleşiyor! Bu deney dalga genetiğinin büyük gücünü işaret ediyor, dalga genetiği organizmaların oluşumları üzerinde alkalin serilerinin biyokimyasal yöntemlerinden açık bir şekilde daha büyük etkiye sahiptir.


... DNA’mızın vakum içindeyken rahatsız edici biçimler alabileceğini buldular; bu durumdayken DNA manyetize edilmiş kurt delikleri meydana getiriyordu! Kurt delikleri karadeliklerin yakınlarındaki *Einstein Köprülerinin (*Sönmüş yıldızlardan arta kalanlar) mikroskobik eşdeğerleridir.

Bunlar, evrendeki tamamen farklı alanların arasındaki zamanın ve mekanın dışından bilgi aktarılması mümkün olan tünel bağlantılarıdır.
 DNA bu minicik bilgi parçacıklarını çeker ve onları şuurumuza aktarır. Bunu hiperkomünikasyon işlemi olarak adlandırıyoruz ve bu işlem en çok dinlenme halinde etkindir. Stres, endişeler veya aşırı aktif bir zihin ya başarılı bir hiperkominikasyonu engeller ya da böyle bir durumdayken bilgi tamamen bozulacak kullanılmaz hale gelir.
....Bir kraliçe karınca kendi kolonisinden mekânsal olarak ayrıldığında diğer arılar işlerine şevkle ve plana göre devam ederler. Kraliçe öldürüldüğünde ise kolonideki tüm çalışma durur. Hiçbir karınca ne yapılması gerektiğini bilmez. Burada sözkonusu olan açıkça şudur; kraliçe iş planını uzakta bile olsa kendisine bağlı olanlara grup şuuru vasıtasıyla yollar. Kraliçe yaşadığı sürece istediği kadar uzakta olabilir, mesafenin önemi yoktur. İnsanlarda ise bu tür bir hiperkomünikasyonla çoğunlukla bir kişi bilgi dağarcığının dışındaki bir bilgiye eriştiği zaman karşılaşılır. 

Bu durumda sözkonusu iletişim ilham ya da sezgi olarak deneyimlenir. İtalyan besteci Giuseppe Tartini bir gece rüyasında bir şeytanın yatağının kenarında oturup keman çaldığını görür. Ertesi sabah Tartini parçayı tam olarak notaya dökebilecek kadar net olarak hatırlar ve ona Şeytan Sonatı (Devil’s Trill Sonata) adını verir.

42 yaşındaki bir erkek hastabakıcı yıllar boyunca rüyasında bir tür CD-ROM bilgisiyle bağlantı kurduğunu görmüştü. Akla gelebilecek bütün alanlardan gelen doğruluğu ispatlanabilir bilgiler ona aktarılıyordu ve o da sabahları onu çekip alabiliyordu. Öyle bir bilgi akışı vardı ki adeta bütün bir ansiklopedi geceleyin aktarılıyordu. Bilgilerin büyük çoğunluğu onun kişisel bilgisinin sınırları dışındaydı ve hakkında kesinlikle hiçbirşey bilmediği teknik detaylara ulaşıyordu.


 Şimdi biliyoruz ki tıpkı internette olduğu gibi DNA’mız da kendine uygun bilgilerini ağda besleyebilir, ağdan bilgi çekebilir ve ağdaki diğer katılımcılarla bağlantı kurabilir. 

. Hiçbir kollektif şuur, ayrıştırıcı bir bireysellik olmadan belli bir süreç boyunca makul bir şekilde kullanılamaz. Aksi halde bu, kolayca manipüle edilebilen primitif bir hayvan sürüsü güdüsüne dönüşürdü.

DNA’ya geri dönecek olursak, DNA normal beden ısısında çalışabilen normal bir organik süperiletkendir. Yapay süperiletkenler fonksiyon görebilmek için 200 ile 140 derece arasında son derece düşük ısılara gereksinim duymaktadır.
dna_etki4
DNA’ya ve kurtdeliklerine bağlanan başka bir fenomen daha var. Normalde bu süper kurtdelikleri son derece kararsız ve bir saniyenin minicik bir parçası süresince varlığını sürdürebiliyor.
Belirli koşullar altında sabit kurtdelikleri kendilerini organize edebiliyor ve bunlar da daha sonra belirgin bir farklılığı olan; örneğin yerçekiminin elektriğe dönüşebildiği vakum alanlarını meydana getiriyor.
Vakum alanları yüksek oranda enerji içeren kendinden yayınımlı iyonize edilmiş gaz toplarıdır.
Rusya’da böyle yayınım yapan topların çok sık ortaya çıktığı bölgeler vardır.

 Rusların yeni bulgularına göre vakum alanlarının bulunduğu bölgelerde sık sık yerden gökyüzüne doğru ışık topları olarak uçan bu toplar düşünce ile yönlendirilebiliyorlar. Bu bulgu, vakum alanlarının düşük frekans dalgaları yayınlaması sayesinde elde edilmiştir çünkü bunlar bizlerin beyinlerinde de yayınlanmaktadır. Dalgaların karşılıklı bu benzerliğinden ötürü düşüncelerimize reaksiyon verebilmektedirler.


Basitleştirirsek, bu fenomen yerçekimi ve anti-yerçekimi güçleriyle, her zaman sabit olan kurtdelikleriyle ve hiperkomünikasyonla ve dolayısıyla da bizim zaman ve mekan yapımızın dışındaki enerjilerle ilişkilidir.
.
Leonardo:
Alıntı sahibi: lethargic üzerinde 17 Aralık 2011, 22:21:16

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder