TANRILAR OKULU
"Kişi ancak bilmiyorsa öğretebilir" demişti Dreamer.
"Gerçekten bilen öğretemez".
"Anladığımız" şeyi,
"gerçekten" bizim olanı
bir başkasına aktaramayız.
Mutluluk, zenginlik, bilgi, istek ve sevgi dışardan edinilecek şeyler olmadıkları gibi,
başkaları tarafından da verilemezler,
onlar sadece hatırladıklarımızdır,
özümüzün demirbaşlarıdır,
her insanın sahip olduğu bir tür doğal mirastır.....
TANRILAR OKULU, Stefano D'Anna
s.13
3 Nisan 2014 Perşembe
24 Mart 2014 Pazartesi
KENDİNDEN NE YAPMAK İSTİYORSUN? MURATHAN MUNGAN
MURATHAN MUNGAN, 12 Nisan,
2011 Hürriyet
…İkincisi gençken hepimiz toy olduk, yanlışlar yaptık fakat ben
kendime bakıyorum, hata yapmışım ama
günah işlememişim. Geçmişini
taşıyamayan, ilerleyemez. Ama bu geçmişi bir yük gibi taşımaktan söz etmiyorum,
günahıyla, sevabıyla,yüzleşerek, adını koyarak ilerlemekten söz ediyorum. Bunu
becerebiliyorsan, o zaman hep ‘yeni kendin” var. Ve insan olmanın en önemli
erdemi affetmeyi öğrenmekmiş. İnsan, en son kendini affetmeyi öğreniyor. Ben
henüz oraya gelemedim. ..’Kitabım çıktı, romanım çıktı’ süksesi dışında bir şey
söylüyorum. Sanat beni tamir eden, onaran bir şey.
…..önemli olan yaşadıklarımızdan yeni kendimizi nasıl inşa
ettiğimiz. Ben mesela, acılaşmaktan hep korktum. Çünkü yaş aldıkça, acılaşan
çok insan gördüm. Başarısızlık, hayal kırıklığı çok çabuk kötülüğe dönüşebilen bir
şey. Müsaitsen, içinin körfezleri buna açıktır. …..bu konuda hayat bana hep iyi
davrandı. Sevgiyi, onaylanmayı, başarıyı tattım. Başarın nedir?diye sorarsan,
ben kendimi gerçekleştirdim. Ve başarının sarhoşluğuna kapılmadım. İnsanın
kendini ve malzemesini yönetmesi, değerlerini, ilkelerini koruması, yüklerini
indirmesi kolay değil.
….’Kendinden ne yapmak istiyorsun? Temel soru hep bu..Bir tane
hayatın var, sana öğretilenler ve dayatılanlar var,bir de senin arzuların,
hayallerin var. Kendinden ne yapmak istiyorsun? İşte bunu fark ettiğin ve emek
harcadığın zaman o ömür bir hayat niteliği kazanıyor. Özen gösterirsen, kendini
eğitirsen, kendini oldurursan…
Hepimiz iyi kötü Okul Aile Birliği’nin yazdığı
defterleriz, sonra günün birinde anlarız ki, o öyle değilmiş, bu böyle
değilmiş, başlarız elimizle silgiyle silmeye..Küçükken yanlış öğrendiğin
sözcükleri düzeltebiliyorsun ama yanlış öğrendiğin bilgileri , ölçüleri
değiştirmen daha zor oluyor. İnsanların yine zor kabul ettikleri şeylerden biri
de şu: Herkese göre, annesi ve babası iyidir. Oysa bizim bildiğimiz düpedüz
kötü insanlar var. Peki onlar kimin anası, babası? Hangi çocuk annesinin kötü
olduğunu kabul eder? Babamızı hep iyi adam sanırız., öyle midir gerçekten?
Örneğin işyerinde bir zalim olduğunu kabul etmek, bizim için zordur?
23 Mart 2014 Pazar
NE KADAR AZ ÖNYARGILI OLURSAK, AKLA YAKIN OLASILIKLARI O KADAR ÇOK GÖREBİLİRİZ. www.okyanusum.com, AYNA NÖRONLAR.2
Geleneksel eğilim, beklentileri olan, etiketleyen
,günlük hayattaki tüm etkilerim şekillerinin temelidir.
PSİKOLOJİK OLARAK
KENDİNİ İÇERDEN VE DIŞARDAN ETİKETLEYEREK
KENDİ NÖROKİMSAYAL İŞLEYİŞİMİZE BASKI YAPAR,
ve SAPTIRILMIŞ BİR BAĞLANTIYI DENEYİMLERİZ.
ETKİLEŞİMLERİMİZDE ETİKETLENMEDİĞİMİZDE
BÜYÜME- MUTLULUK-DOYUM GİBİ
EVRENSEL YAN ETKİLERİ
UYARILIR.
DÜŞÜNCEDE FARKLILIKLAR OLABİLİR.
YİNE DE
KİM OLDUĞUMUZU
YARGILAMADAN KABUL EDEN ETKİLEŞİMLER,
(ki diğerlerini onaylamak için insan beynini
hatlarla çevreleyen ve uyumsuzluk göstermeden
onaylanmış inanç sistemini rasyonel bir biçimde kabul eden)
NÖROPSİKOLOJİK KATALİZÖRLERDİR.
Bu şekilde nöral aktiviteyi uyarmak,
zihni dağıtan,
oyalayan şeylere ya da eğlenceye isteği azaltır ve
çevremizde yapıcı hareketlerin oluşmasını sağlar.
Sosyologlar, duygu ve düşüncelerin
(örneğin obezite, sigara içme gibi fenomenlerin) aktivitelerin,
aynen elektrik sinyalleri transfer edilen nöronlar gibi
senkronize olduğunda topluma yayılıp dalgalandığını kanıtlar.
NÖRONLARIN AKTİVİTELERİ SENKRONİZE EDİLDİĞİNDE
UYUM SAĞLAYARAK
ELEKTRİK SİNYALLERİ TRANSFER EDEN NÖRONLAR GİBİ
NÖROKİMYASAL REAKSİYONLARDAN OLUŞAN...
BİZ GLOBAL BİR NETWORKUZ.
KABUL EDEN VE ONAYLAYAN,
KENDİ TAMAMLAYICI DÖNGÜMÜZÜ
ETKİLEŞİMLERİMİZDEKİ GÜNLÜK KABULLERİMİZLE
SEÇİMLERİMİZLE SÜRDÜRDÜĞÜMÜZ
NİHAİ OLARAK KOLLEKTİF BECERİLERİMİZİN
HAYALI FARKLILIKLARIN
ÜSTESİNDEN GELDİĞİMİZ
ZİNCİRLEME REAKSİYONUZ.
Entellektüel kapasitemizde belli
Ne kadar az ÖNYARGILI olursak,
bu örnekleri belirlemede o kadar netleşiriz
farkederiz
ve akla yakın olasılıkları görürüz.
İNANÇ SİSTEMİMİZE ne kadar çok bağlanırsak,
o kadar az bilinçli seçim yaparız.
İnançlar, sol yarımkürededir.
İşleyişi gözlemlersek, farkındalığımızı genişletebilir ve
özgür irademizi arttırırız.
Sorun, inancın doğru ya da yanlış olmasında değil,
ona duygusal olarak bağlanmamızın bize az ya da çok
yarar sağlayıp sağlamayacağıdır.
Bir inanç sistemine bağlı iken özgür irade ile seçim hakkı olmaz.
Bunun farkına varmak için yeterince bilinçlendiğimizde,
bir seçtiğimiz şeye en çok yarar sağlayacak
doğru olasılıkların üstünde gerçekten tüm nöronların
aynı anda ateşlenen spayklar grubunun,
senkronize (eş zamanlı) olmayan biçimde etkinleştirilen benzer büyüklükteki
bir gruptan çok daha fazla bilgiyi taşıyabilirler.
Bunun ağ aracılığıyla gelen bilginin anlamlı olup olmamasına
karar vermek için kullanıldığı kodun anahtar bir parçası,
beyindeki sinyallerin orada veya başka yerde
eşzamanlaması mı?
SPAYK: Nöronlar arasında veya aracılığıyla hızla akan voltajda ani yükseltiler.
ve nöronların etkinliğini senkronize eden ORKESTRA ŞEFİ,
ASTROİT, yıldız, GLİ isimli hücre.
Nöronlar araısı elektrik alışverişini astroitler (gliyoller) kimyasal alışverişi...
,günlük hayattaki tüm etkilerim şekillerinin temelidir.
PSİKOLOJİK OLARAK
KENDİNİ İÇERDEN VE DIŞARDAN ETİKETLEYEREK
KENDİ NÖROKİMSAYAL İŞLEYİŞİMİZE BASKI YAPAR,
ve SAPTIRILMIŞ BİR BAĞLANTIYI DENEYİMLERİZ.
ETKİLEŞİMLERİMİZDE ETİKETLENMEDİĞİMİZDE
BÜYÜME- MUTLULUK-DOYUM GİBİ
EVRENSEL YAN ETKİLERİ
UYARILIR.
DÜŞÜNCEDE FARKLILIKLAR OLABİLİR.
YİNE DE
KİM OLDUĞUMUZU
YARGILAMADAN KABUL EDEN ETKİLEŞİMLER,
(ki diğerlerini onaylamak için insan beynini
hatlarla çevreleyen ve uyumsuzluk göstermeden
onaylanmış inanç sistemini rasyonel bir biçimde kabul eden)
NÖROPSİKOLOJİK KATALİZÖRLERDİR.
Bu şekilde nöral aktiviteyi uyarmak,
zihni dağıtan,
oyalayan şeylere ya da eğlenceye isteği azaltır ve
çevremizde yapıcı hareketlerin oluşmasını sağlar.
Sosyologlar, duygu ve düşüncelerin
(örneğin obezite, sigara içme gibi fenomenlerin) aktivitelerin,
aynen elektrik sinyalleri transfer edilen nöronlar gibi
senkronize olduğunda topluma yayılıp dalgalandığını kanıtlar.
NÖRONLARIN AKTİVİTELERİ SENKRONİZE EDİLDİĞİNDE
UYUM SAĞLAYARAK
ELEKTRİK SİNYALLERİ TRANSFER EDEN NÖRONLAR GİBİ
NÖROKİMYASAL REAKSİYONLARDAN OLUŞAN...
BİZ GLOBAL BİR NETWORKUZ.
KABUL EDEN VE ONAYLAYAN,
KENDİ TAMAMLAYICI DÖNGÜMÜZÜ
ETKİLEŞİMLERİMİZDEKİ GÜNLÜK KABULLERİMİZLE
SEÇİMLERİMİZLE SÜRDÜRDÜĞÜMÜZ
NİHAİ OLARAK KOLLEKTİF BECERİLERİMİZİN
HAYALI FARKLILIKLARIN
ÜSTESİNDEN GELDİĞİMİZ
ZİNCİRLEME REAKSİYONUZ.
Entellektüel kapasitemizde belli
Ne kadar az ÖNYARGILI olursak,
bu örnekleri belirlemede o kadar netleşiriz
farkederiz
ve akla yakın olasılıkları görürüz.
İNANÇ SİSTEMİMİZE ne kadar çok bağlanırsak,
o kadar az bilinçli seçim yaparız.
İnançlar, sol yarımkürededir.
İşleyişi gözlemlersek, farkındalığımızı genişletebilir ve
özgür irademizi arttırırız.
Sorun, inancın doğru ya da yanlış olmasında değil,
ona duygusal olarak bağlanmamızın bize az ya da çok
yarar sağlayıp sağlamayacağıdır.
Bir inanç sistemine bağlı iken özgür irade ile seçim hakkı olmaz.
Bunun farkına varmak için yeterince bilinçlendiğimizde,
bir seçtiğimiz şeye en çok yarar sağlayacak
doğru olasılıkların üstünde gerçekten tüm nöronların
aynı anda ateşlenen spayklar grubunun,
senkronize (eş zamanlı) olmayan biçimde etkinleştirilen benzer büyüklükteki
bir gruptan çok daha fazla bilgiyi taşıyabilirler.
Bunun ağ aracılığıyla gelen bilginin anlamlı olup olmamasına
karar vermek için kullanıldığı kodun anahtar bir parçası,
beyindeki sinyallerin orada veya başka yerde
eşzamanlaması mı?
SPAYK: Nöronlar arasında veya aracılığıyla hızla akan voltajda ani yükseltiler.
ve nöronların etkinliğini senkronize eden ORKESTRA ŞEFİ,
ASTROİT, yıldız, GLİ isimli hücre.
Nöronlar araısı elektrik alışverişini astroitler (gliyoller) kimyasal alışverişi...
AYNA NÖRONLAR, www.okyanusum.com
AYNA NÖRONLAR
Ayna nöronlarımızı kendimize bakmak için kullandığımızda,kişilik düşüncesini inşa edebiliriz. Bunu bilimsel olarak yaparsak, titreşen bilincimizi oluşturan nöral birliktelikler bizi kendi nöronlarımızın ötesine götürür.
Nöronlarımızın evreninde diğer nöronlarla bağlantıların bilincinde olduğumuzdan,
serebral yarımkürelerin birbiriyle eşit derecede elektrokimyasal etkileşiminin sonuçlarıyız.
Hiç birşey external değil!
Kendimizi diğerleri aracılığıyla anlamanın yolu nöral aktivitedeki en uyumlu rezonansı....
yeni ve eski bölgelerin uyumu...
MERKEZİ OLMAYAN
DAİMİ DEĞİŞEN BÜTÜNÜN
ANLIK BİR İFADESİYİZ.
OBJEKTİF BİR İNANÇ SİSTEMİNİN PSİKOLOJİK SONUÇLARI,
HAYALİ BENLİĞE BAĞLANMADAN BİLİNÇLİ OLMAYA,
ÖZ FARKINDALIĞA OLANAK SAĞLIYOR.
Ve bu ANDA OLMAK denen, zihinsel açıklık-duruluk,
sosyal bilinç ve özdüzenlemede artış sağlıyor.
Ayna nöronlarımızı kendimize bakmak için kullandığımızda,kişilik düşüncesini inşa edebiliriz. Bunu bilimsel olarak yaparsak, titreşen bilincimizi oluşturan nöral birliktelikler bizi kendi nöronlarımızın ötesine götürür.
Nöronlarımızın evreninde diğer nöronlarla bağlantıların bilincinde olduğumuzdan,
serebral yarımkürelerin birbiriyle eşit derecede elektrokimyasal etkileşiminin sonuçlarıyız.
Hiç birşey external değil!
Kendimizi diğerleri aracılığıyla anlamanın yolu nöral aktivitedeki en uyumlu rezonansı....
yeni ve eski bölgelerin uyumu...
MERKEZİ OLMAYAN
DAİMİ DEĞİŞEN BÜTÜNÜN
ANLIK BİR İFADESİYİZ.
OBJEKTİF BİR İNANÇ SİSTEMİNİN PSİKOLOJİK SONUÇLARI,
HAYALİ BENLİĞE BAĞLANMADAN BİLİNÇLİ OLMAYA,
ÖZ FARKINDALIĞA OLANAK SAĞLIYOR.
Ve bu ANDA OLMAK denen, zihinsel açıklık-duruluk,
sosyal bilinç ve özdüzenlemede artış sağlıyor.
BEN BİR BİLGİ DALGASIYIM, HER SANİYE FARKLI BİR KİŞİYİM
BENLİK?
Öznel bilinç: Asla değişmeyen tek şey.
Bilincimiz:
ATMAN:
Benliğimiz:
Benliğimiz:
Öznelliğimiz
BEN denilen
BİRLEŞİK ALAN:
Gerçekliğin farklı seviyeleri
Ortak kaynak.
BEN BİR DALGAYIM
BİLGİ DALGASI.
Farklı titreşimsel frekansta.
Bilincin hareketi olan tek evrensel okyanus.
Nöroplastite: Tanrı Nöronlarda.
www.okyanusum.com
İnançlar, vücut kimyasında büyük etkiye sahiptir.
KENDİMİZİ GÖZLEMLEME,
beynimizin nasıl çalıştığının şeklini derinlemesine değiştirir.
Bu durum, duygularımızı inanılmaz ölçüde
kontrol edebileceğimiz özdüzenleyici
neokortikal bölgeleri aktive eder.
Her yaptığımızda akılcılığımız ve
duygusal esnekliğimiz güçlenir.
Özfarkındalığın/Kendinin farkında olmadığımızda,
Beyin bunu rasyonalize eder,
Düşünce ve davranışımız TEPKİSELDİR.
Bu şuursuz ve kontrolsüz tepkiler,
negatif duygularımıızı çözümlenmemiş bırakır
ve her an tetiklenmeye hazırdır.
Mantıksız davrandım? Niye? diye
sebep bulmaya çalışmak,
karışıklığımızın yakıtı haline gelir.
Bu paralize edilmiş şizofrenik davranış
beynimizdeki geniş çaplı, bozulmuş,
pararle bir sistem sonucu.
Bilincin belirgin bir merkezi yok.
Aslında bütünün ortaya çıkışı,
her bir ayrı devrenin
zaman içinde
belli bir anda etkinleştirilip
ifade edilmesilidir.
Deneyimlerimiz sürekli olarak
moral bağlantılarımızı
değişime uğratmakta,
fiziksel olarak paralel sistem
bilicimizi de değiştirmektedir.
Her nöron, iyonlar hücrenin içine
veya dışına çıktıklarında
değişebilen bir voltaja sahiptir.
Bir nöronun voltajı belli bir seviye ulaştığında, diğer
hücrelere de işlemi tekrar edecek olan elektrik sinyalleri yollar.
Pek çok nöron aynı anda ateşlendiğinde, bu değişiklikleri
bir dalga formunda( SAF SOYUT VARLIK) ölçebiliriz.
Beyin dalgaları, (Alfa, Beta, Gama, Delta, Teta)
zihnimizden geçen herşeyin (Hafıza, Dikkat, Zeka dahil)
temelini oluşturur.
Her birinin görevlerle bağlantılıdır.
Beyin dalgaları, gereksiz sinyalleri gözardı ederek, belli
işlere ayarlamaya olanak sağlar.
Nöronlar arasındaki bilgi transferi,
senkronize olduklarında en uygun hale gelirler.
(Karl Deisseroth)
İrade, her bir aktif nöral devrelerimizi arasındaki
uyumsuzluğun azalmasını sağlar.
Evrimde de süreç aynı:
Doğanın çevresi ile rezonans üretmeye çalışması,
bilinçli hale geldiği bir gelişme noktasına ulaştı ve
varlığını ...........başladı.
Sol yarım küre: İnanç sistemi.
Yeni tecrübeler, inanç sistemine uymazsa reddedilir.
Bunu sağ yarım küre dengeler.
Sol muhafazakar, sağ ise mevcut durumu sürekli değiştirir.
Tüm ayrı aktif devrelerin birliği olan bilincimiz....
Nöral etkileşimin bir noktada birleşmesi,
kendini bilinç olarak ifade eder.
HER BİR SANİYEDE DEĞİŞİK DURUMDA OLAN BİR VARLIĞIZ. DEĞİŞİK KİŞİYİZ.
www.okyanusum.com
Öznel bilinç: Asla değişmeyen tek şey.
Bilincimiz:
ATMAN:
Benliğimiz:
Benliğimiz:
Öznelliğimiz
BEN denilen
BİRLEŞİK ALAN:
Gerçekliğin farklı seviyeleri
Ortak kaynak.
BEN BİR DALGAYIM
BİLGİ DALGASI.
Farklı titreşimsel frekansta.
Bilincin hareketi olan tek evrensel okyanus.
Nöroplastite: Tanrı Nöronlarda.
www.okyanusum.com
İnançlar, vücut kimyasında büyük etkiye sahiptir.
KENDİMİZİ GÖZLEMLEME,
beynimizin nasıl çalıştığının şeklini derinlemesine değiştirir.
Bu durum, duygularımızı inanılmaz ölçüde
kontrol edebileceğimiz özdüzenleyici
neokortikal bölgeleri aktive eder.
Her yaptığımızda akılcılığımız ve
duygusal esnekliğimiz güçlenir.
Özfarkındalığın/Kendinin farkında olmadığımızda,
Beyin bunu rasyonalize eder,
Düşünce ve davranışımız TEPKİSELDİR.
Bu şuursuz ve kontrolsüz tepkiler,
negatif duygularımıızı çözümlenmemiş bırakır
ve her an tetiklenmeye hazırdır.
Mantıksız davrandım? Niye? diye
sebep bulmaya çalışmak,
karışıklığımızın yakıtı haline gelir.
Bu paralize edilmiş şizofrenik davranış
beynimizdeki geniş çaplı, bozulmuş,
pararle bir sistem sonucu.
Bilincin belirgin bir merkezi yok.
Aslında bütünün ortaya çıkışı,
her bir ayrı devrenin
zaman içinde
belli bir anda etkinleştirilip
ifade edilmesilidir.
Deneyimlerimiz sürekli olarak
moral bağlantılarımızı
değişime uğratmakta,
fiziksel olarak paralel sistem
bilicimizi de değiştirmektedir.
Her nöron, iyonlar hücrenin içine
veya dışına çıktıklarında
değişebilen bir voltaja sahiptir.
Bir nöronun voltajı belli bir seviye ulaştığında, diğer
hücrelere de işlemi tekrar edecek olan elektrik sinyalleri yollar.
Pek çok nöron aynı anda ateşlendiğinde, bu değişiklikleri
bir dalga formunda( SAF SOYUT VARLIK) ölçebiliriz.
Beyin dalgaları, (Alfa, Beta, Gama, Delta, Teta)
zihnimizden geçen herşeyin (Hafıza, Dikkat, Zeka dahil)
temelini oluşturur.
Her birinin görevlerle bağlantılıdır.
Beyin dalgaları, gereksiz sinyalleri gözardı ederek, belli
işlere ayarlamaya olanak sağlar.
Nöronlar arasındaki bilgi transferi,
senkronize olduklarında en uygun hale gelirler.
(Karl Deisseroth)
İrade, her bir aktif nöral devrelerimizi arasındaki
uyumsuzluğun azalmasını sağlar.
Evrimde de süreç aynı:
Doğanın çevresi ile rezonans üretmeye çalışması,
bilinçli hale geldiği bir gelişme noktasına ulaştı ve
varlığını ...........başladı.
Sol yarım küre: İnanç sistemi.
Yeni tecrübeler, inanç sistemine uymazsa reddedilir.
Bunu sağ yarım küre dengeler.
Sol muhafazakar, sağ ise mevcut durumu sürekli değiştirir.
Tüm ayrı aktif devrelerin birliği olan bilincimiz....
Nöral etkileşimin bir noktada birleşmesi,
kendini bilinç olarak ifade eder.
HER BİR SANİYEDE DEĞİŞİK DURUMDA OLAN BİR VARLIĞIZ. DEĞİŞİK KİŞİYİZ.
www.okyanusum.com
GÖZLEYENLE GÖZLEMLENEN, GÖZLEMCİ İLE GÖZLENEN....JOHN HAGELİN, www.okyanusum.com
EVREN, çok güçlü bir şekilde bilinçlidir.
Kuantum mekaniğinde parçacık fikri,
dalga fonksiyonuyla yer değiştirmiştir.
Dalga fonksiyonu nedir?
UZAYDA BİR VEKTÖRDÜR.
O nedir? İçeriği nedir? Neyden yapılmıştır?
Dalga fonksiyonu, uzayda vektör ve düşünceler
aynı şeyden meydana gelebilir.
Biz, bir DÜŞÜNCE EVRENİNDE yaşıyoruz.
Kavramsal bir evrende...
SUPERSTRING ALANI:
SAF VARLIK:
SAF ZEKA: BİLGİ
PARÇACIKLAR,
İNSANLAR ,
EVRENDEKİ HERŞEYN
SEBEBİ OLAN ,
TİTREŞİMİN
DALGALARINDA
YÜKSELEN
BİLİNÇTİR.
Sınırsız farkındalığı deneyimlemek için
bilinç tamamen sakinleşmelidir.
Kolay ve doğaldır
ama
çok hassastır.
Saf şuur halinin açılması deneyimlenmesi ,
bir beyin fonksiyonudur.
Maksimum şekilde genişlemiş kavrayıştır.
Keşfedilmiş tüm doğa yasalarının
birleşik alanının
öznel deneyimidir.
En derin seviyede,bölünmez bütünlükte
gözleyenle gözlemlenenin aynı olduğu
Tek Bir Bütün ,
gözlemci ile gözleneni birleştiren
nihai olarak ayrılmaz
BİRLEŞİK ALAN.
Buna bilimsel olarak KUANTUM ÖLÇÜM TEORİSİ denir.
PIRPIR, BIPLANE, RICHARD BACH
...Eğer bu alışverişi yaparsam,
bilineni verip bilinmeyeni almış olacağım...
...Demek böyleydi bu işler....
Pilot kendi sorunlarını, karşısına çıktıkça kendisi çözümlüyordu.
Kimsenin yardımına bağımlı olmaksızın, canı nereye isterse oraya gidiyordu.
..Uçak dediğimiz varlık, insana pek çok şey öğretir, ama bugüne kadar her zaman havadayken
uçarken jğretmiştir. Yere indiniz mi ...bitmiştir.
...Güvene kavuşmak için feda edeceği şey...yaşamak.
Güvenlikte öyle üstesinden gelinecek korkular.....
*
Lyle Adams, BENİMLE AYNI DÜNYADA YAŞAYAN BİRİ olarak,
motorlara kaygılanan, hergün açık kabinli uçaklarla uçan biri olarak,
selamları topluyor..
*
...Bir ara yalnız bir havacıyı dinler buluyorum kendimi...Kimsenin kendi dilini anlamadığı bir adada kalakalmış,..bugün pek de sık kullanmadığı bir dil konuşuyor...
....Wright Whirlwind motoru sessizliği on milyon zerrecik halinde parçalıyor...
CHARLES LINDBERGH ve Wright Whirlwind motoru
http://www.charleslindbergh.com/plane/j5c.asp
*
Pilot, kendi uçuşuna inandığı, mücadelesini sürdürdüğü sürece, uçağı da onunla birlikte savaşır.
*
Başkalarıın seçimlerinden neler alıp eklemiştim benliğime?
İlk kez gözlerimde parlayan bir hayranlıkla izlediğim Hikmet Teyze, yazarlar, Ayşe parçalarım değil mi?
bilineni verip bilinmeyeni almış olacağım...
...Demek böyleydi bu işler....
Pilot kendi sorunlarını, karşısına çıktıkça kendisi çözümlüyordu.
Kimsenin yardımına bağımlı olmaksızın, canı nereye isterse oraya gidiyordu.
..Uçak dediğimiz varlık, insana pek çok şey öğretir, ama bugüne kadar her zaman havadayken
uçarken jğretmiştir. Yere indiniz mi ...bitmiştir.
...Güvene kavuşmak için feda edeceği şey...yaşamak.
Güvenlikte öyle üstesinden gelinecek korkular.....
*
Lyle Adams, BENİMLE AYNI DÜNYADA YAŞAYAN BİRİ olarak,
motorlara kaygılanan, hergün açık kabinli uçaklarla uçan biri olarak,
selamları topluyor..
*
...Bir ara yalnız bir havacıyı dinler buluyorum kendimi...Kimsenin kendi dilini anlamadığı bir adada kalakalmış,..bugün pek de sık kullanmadığı bir dil konuşuyor...
....Wright Whirlwind motoru sessizliği on milyon zerrecik halinde parçalıyor...
CHARLES LINDBERGH ve Wright Whirlwind motoru
http://www.charleslindbergh.com/plane/j5c.asp
*
Pilot, kendi uçuşuna inandığı, mücadelesini sürdürdüğü sürece, uçağı da onunla birlikte savaşır.
*
Başkalarıın seçimlerinden neler alıp eklemiştim benliğime?
İlk kez gözlerimde parlayan bir hayranlıkla izlediğim Hikmet Teyze, yazarlar, Ayşe parçalarım değil mi?
JOHN HAGELIN, EN TEMEL SEVİYEDE ORTAK BİR BİRLEŞİK ALAN ve FARKLI TİTREŞİMLERDE FREKANSLAR
SAF VARLIĞIN BİRLEŞİK ALANI
Bu BİR'liği deneyimleme
Gözlemci
Bölünmez bir bütünlükte gözlemci ve gözlemleneni birleştiren,
BİRLEŞİK ALAN'dır.
TEK BİR RUH"un
ATMAN
NEFES'in
DENEYİMİDİR.
BENLİK (NEFS) NEDİR?
Benlik,
en öznelimiz olan bilinç,
hayatamızda
ASLA DEĞİŞMEMİŞ OLAN
tek birşeydir.
Düşünceler, deneyimler, vücutlar, arkadaşlar değişti,
o ise deniyimimizle birlikte sürekli bizimle!
O, bilincimiz,
O,öznelliğimiz,
O, ATMAN,
O, benlik,
Birleşik alan, evrenin yaratıcısıdır.
En temel seviyede ORTAK BİR BİRLEŞİK ALANA Sahibiz.
Hepimiz farklı titreşimde frekanslar, dalgalarız.
Tek bir alanın farklı rezonansları...
EVRENİN tümü bir SENFONİ..
Tek bir evrensel alanın
çeşitli harnomik temel seslerine sahip olan,
bilincin hareketi olan
tek evrensel okyanusun bölünmez,
tek,
birleşik doğanın tüm yasalarının
birleşik alanı...
JOHN HAGELİN,
www.okyanusum.com
Bu BİR'liği deneyimleme
Gözlemci
Bölünmez bir bütünlükte gözlemci ve gözlemleneni birleştiren,
BİRLEŞİK ALAN'dır.
TEK BİR RUH"un
ATMAN
NEFES'in
DENEYİMİDİR.
BENLİK (NEFS) NEDİR?
Benlik,
en öznelimiz olan bilinç,
hayatamızda
ASLA DEĞİŞMEMİŞ OLAN
tek birşeydir.
Düşünceler, deneyimler, vücutlar, arkadaşlar değişti,
o ise deniyimimizle birlikte sürekli bizimle!
O, bilincimiz,
O,öznelliğimiz,
O, ATMAN,
O, benlik,
Birleşik alan, evrenin yaratıcısıdır.
En temel seviyede ORTAK BİR BİRLEŞİK ALANA Sahibiz.
Hepimiz farklı titreşimde frekanslar, dalgalarız.
Tek bir alanın farklı rezonansları...
EVRENİN tümü bir SENFONİ..
Tek bir evrensel alanın
çeşitli harnomik temel seslerine sahip olan,
bilincin hareketi olan
tek evrensel okyanusun bölünmez,
tek,
birleşik doğanın tüm yasalarının
birleşik alanı...
JOHN HAGELİN,
www.okyanusum.com
DNA sözcük ve frekanslarla etkilenebiliyor
http://okyanusum.com/makale/dna-sozcuklerden-ve-frekanslardan-etkileniyor/
DNA Sözcüklerden ve Frekanslardan Etkileniyor
Ayrıca, DNA’nın, hiçbir şekilde kesmeden ve genlerin yerleri tek tek değiştirtilmeden, sadece kelimeler kullanılarak etkilenebildiği ve yeniden programlanabildiği yepyeni bir tıp türü daha var.
DNA’mızın sadece %10’u protein yapımında kullanılır. Batılı araştırmacıların ilgilendiği ve araştırılıp kategorize edilmekte olan ise DNA’nın bu altkümesidir. Diğer %90 ise gereksiz DNA olarak kabul edilmektedir.
...
Sözkonusu bilimadamlarına göre, DNA sadece bedenimizin inşasından sorumlu değil, aynı zamanda veri saklama ve iletişim fonksiyonu da var. Rus bilimadamları, özellikle gereksiz olan %90’lık kısımdaki genetik kodda belirgin bir biçimde tüm dünya dillerindekiyle aynı kuralların geçerli olduğunu bulmuşlardır. Bu sonucu elde etmek için, *sentaks(*kelimelerin sözcük grupları ve cümleler oluşturmak için biraraya getiriliş biçimi; sözdizimi) ve *semantik (*dil formlarında anlam çalışması; anlambilim) kurallarını ve gramerin basit kurallarını kıyasladılar.
Bulgularına göre, DNA’mızın alkalinleri düzenli bir grameri izliyordu ve tıpkı dillerimiz gibi kurallar geliştirmişlerdi.
Rus biyofizikçi ve moleküler biyolog Pjotr Garjajev ve meslektaşları da DNA’nın titreşimsel davranışını araştırdılar. bir özetini vereceğim).
Sonuç şuydu:
“Canlı kromozomlar tıpkı solitonik/holografik bilgisayarlar gibi fonksiyon görüyorlar, *endojen (*Hücre veya sistem içinden gelen) DNA lazer radyasyonu kullanıyorlardı”.
Bu şu anlama geliyordu; belirli frekans modellerini bir lazer ışınına modüle etmeyi başarmışlardı ve bununla da DNA frekansını, dolayısıyla da genetik bilginin kendisini etkiliyorlardı.
DNA-alkalin çiftlerinin ve dilin temel yapısı aynı yapıda olduklarından DNA şifre çözümü gerekli değildi. Kişi sadece insan diline ait kelime ve cümleler kullanabilirdi!
*Canlı DNA maddesi (*laboratuvar ortamındaki değil, canlı dokudaki DNA) uygun DNA’lar kullanıldığında, dile modüle edilmiş lazer ışınlarına, hatta radyo dalgalarına etki edecektir.
Bu da sonuçta olumlamaların,
*otojen çalışmaların (*Bir tür gevşeme çalışması),
hipnozun ve benzerlerinin
insanların ve bedenlerinin üzerinde
neden güçlü etkilere sahip olabildiklerini bilimsel olarak açıklayabiliyor.
DNA’mızın dile reaksiyon göstermesi çok normal ve doğal. Batılı araştırmacılar DNA zincirlerinden basit genler keserek onları başka bir yerlere monte ederken Ruslar uygun olacak şekilde modüle edilmiş radyolar ve ışık frekanslarını kullanarak hücre metabolizmasını etkileyebilen araçlar üzerinde büyük bir şevkle çalışmış ve böylelikle genetik bozuklukları onarmışlardır
Garjajevâ’nın araştırma ekibi bu yöntemle, x ışınları tarafından tahribe uğrayan kromozomların onarılabileceğini ispatlama konusunda başarılı olmuşlardır.
Hatta belirli DNA örneklerini ele geçirerek onları bir diğerine aktarmış,
böylece hücreleri başka bir genoma yeniden programlamışlardır.
Dolayısıyla sadece DNA bilgi örneklerini aktarmak suretiyle
kurbağa embriyolarını semender embriyolarına başarıyla dönüştürmüşlerdir.
Bu şekilde, genleri tek tek keserken ve yeniden uyumlandırırken karşılaşılan uyumsuzlukların ya da yan etkilerin hiçbiri olmadan tüm enformasyon aktarılmış olur.
.. eski kesip atma yöntemi yerine sadece bir vibrasyon ve dil uygulaması yaparak gerçekleşiyor! Bu deney dalga genetiğinin büyük gücünü işaret ediyor, dalga genetiği organizmaların oluşumları üzerinde alkalin serilerinin biyokimyasal yöntemlerinden açık bir şekilde daha büyük etkiye sahiptir.
... DNA’mızın vakum içindeyken rahatsız edici biçimler alabileceğini buldular; bu durumdayken DNA manyetize edilmiş kurt delikleri meydana getiriyordu! Kurt delikleri karadeliklerin yakınlarındaki *Einstein Köprülerinin (*Sönmüş yıldızlardan arta kalanlar) mikroskobik eşdeğerleridir.
Bunlar, evrendeki tamamen farklı alanların arasındaki zamanın ve mekanın dışından bilgi aktarılması mümkün olan tünel bağlantılarıdır.
DNA bu minicik bilgi parçacıklarını çeker ve onları şuurumuza aktarır. Bunu hiperkomünikasyon işlemi olarak adlandırıyoruz ve bu işlem en çok dinlenme halinde etkindir. Stres, endişeler veya aşırı aktif bir zihin ya başarılı bir hiperkominikasyonu engeller ya da böyle bir durumdayken bilgi tamamen bozulacak kullanılmaz hale gelir.
....Bir kraliçe karınca kendi kolonisinden mekânsal olarak ayrıldığında diğer arılar işlerine şevkle ve plana göre devam ederler. Kraliçe öldürüldüğünde ise kolonideki tüm çalışma durur. Hiçbir karınca ne yapılması gerektiğini bilmez. Burada sözkonusu olan açıkça şudur; kraliçe iş planını uzakta bile olsa kendisine bağlı olanlara grup şuuru vasıtasıyla yollar. Kraliçe yaşadığı sürece istediği kadar uzakta olabilir, mesafenin önemi yoktur. İnsanlarda ise bu tür bir hiperkomünikasyonla çoğunlukla bir kişi bilgi dağarcığının dışındaki bir bilgiye eriştiği zaman karşılaşılır.
Bu durumda sözkonusu iletişim ilham ya da sezgi olarak deneyimlenir. İtalyan besteci Giuseppe Tartini bir gece rüyasında bir şeytanın yatağının kenarında oturup keman çaldığını görür. Ertesi sabah Tartini parçayı tam olarak notaya dökebilecek kadar net olarak hatırlar ve ona Şeytan Sonatı (Devil’s Trill Sonata) adını verir.
42 yaşındaki bir erkek hastabakıcı yıllar boyunca rüyasında bir tür CD-ROM bilgisiyle bağlantı kurduğunu görmüştü. Akla gelebilecek bütün alanlardan gelen doğruluğu ispatlanabilir bilgiler ona aktarılıyordu ve o da sabahları onu çekip alabiliyordu. Öyle bir bilgi akışı vardı ki adeta bütün bir ansiklopedi geceleyin aktarılıyordu. Bilgilerin büyük çoğunluğu onun kişisel bilgisinin sınırları dışındaydı ve hakkında kesinlikle hiçbirşey bilmediği teknik detaylara ulaşıyordu.
Şimdi biliyoruz ki tıpkı internette olduğu gibi DNA’mız da kendine uygun bilgilerini ağda besleyebilir, ağdan bilgi çekebilir ve ağdaki diğer katılımcılarla bağlantı kurabilir.
. Hiçbir kollektif şuur, ayrıştırıcı bir bireysellik olmadan belli bir süreç boyunca makul bir şekilde kullanılamaz. Aksi halde bu, kolayca manipüle edilebilen primitif bir hayvan sürüsü güdüsüne dönüşürdü.
DNA’ya geri dönecek olursak, DNA normal beden ısısında çalışabilen normal bir organik süperiletkendir. Yapay süperiletkenler fonksiyon görebilmek için 200 ile 140 derece arasında son derece düşük ısılara gereksinim duymaktadır.
DNA’ya ve kurtdeliklerine bağlanan başka bir fenomen daha var. Normalde bu süper kurtdelikleri son derece kararsız ve bir saniyenin minicik bir parçası süresince varlığını sürdürebiliyor.
Belirli koşullar altında sabit kurtdelikleri kendilerini organize edebiliyor ve bunlar da daha sonra belirgin bir farklılığı olan; örneğin yerçekiminin elektriğe dönüşebildiği vakum alanlarını meydana getiriyor.
Vakum alanları yüksek oranda enerji içeren kendinden yayınımlı iyonize edilmiş gaz toplarıdır.
Rusya’da böyle yayınım yapan topların çok sık ortaya çıktığı bölgeler vardır.
Rusların yeni bulgularına göre vakum alanlarının bulunduğu bölgelerde sık sık yerden gökyüzüne doğru ışık topları olarak uçan bu toplar düşünce ile yönlendirilebiliyorlar. Bu bulgu, vakum alanlarının düşük frekans dalgaları yayınlaması sayesinde elde edilmiştir çünkü bunlar bizlerin beyinlerinde de yayınlanmaktadır. Dalgaların karşılıklı bu benzerliğinden ötürü düşüncelerimize reaksiyon verebilmektedirler.
Basitleştirirsek, bu fenomen yerçekimi ve anti-yerçekimi güçleriyle, her zaman sabit olan kurtdelikleriyle ve hiperkomünikasyonla ve dolayısıyla da bizim zaman ve mekan yapımızın dışındaki enerjilerle ilişkilidir.
.
Leonardo:
Alıntı sahibi: lethargic üzerinde 17 Aralık 2011, 22:21:16
VARLIĞA SEBEBİYET VEREN, TİTREŞİMİN DALGALARINDA YÜKSELEN BİLİNÇTİR. SAF VARLIK
ZEKA
POTANSİYEL ELEKTRON DALGALARI
SAF VARLIĞIN POTANSİYEL OKYANUSUNUN DALGALARI
EVRENSEL OKYANUS
SUPERSTRING ALANI
BİRLEŞİK ALAN
SAF VARLIK
SAF ZEKADIR
ZEKA,
Çünkü o , tüm doğa yasalarının kaynağıdır.
Tüm temel güçlerin,
tüm temel parçacıkların
Tüm en yoğun zeka alanı...
Maddesel olmayan,
Dinamik,
Kendisinin farkında olan
ZEKA
Bunlar BİRLEŞİK ALANIN özellikleridir.
Bilgi terimi?
Kuantum mekaniği bilgi dalgaları
Potansiyel elektron dalgaları
Neyin dalgası?
O evrensel okyanusun
Saf varlığın potansiyel okyanusunun dalgası
SAF
SOYUT
KENDİNİ BİLEN
BİLİNÇ
SAF SOYUT VARLIK
..Varlığa sebebiyet veren
Titreşimin dalgalarında yükselen
BİLİNÇ'tir.
TANRI NÖRONLARDA
www.okyanusum.com
POTANSİYEL ELEKTRON DALGALARI
SAF VARLIĞIN POTANSİYEL OKYANUSUNUN DALGALARI
EVRENSEL OKYANUS
SUPERSTRING ALANI
BİRLEŞİK ALAN
SAF VARLIK
SAF ZEKADIR
ZEKA,
Çünkü o , tüm doğa yasalarının kaynağıdır.
Tüm temel güçlerin,
tüm temel parçacıkların
Tüm en yoğun zeka alanı...
Maddesel olmayan,
Dinamik,
Kendisinin farkında olan
ZEKA
Bunlar BİRLEŞİK ALANIN özellikleridir.
Bilgi terimi?
Kuantum mekaniği bilgi dalgaları
Potansiyel elektron dalgaları
Neyin dalgası?
O evrensel okyanusun
Saf varlığın potansiyel okyanusunun dalgası
SAF
SOYUT
KENDİNİ BİLEN
BİLİNÇ
SAF SOYUT VARLIK
..Varlığa sebebiyet veren
Titreşimin dalgalarında yükselen
BİLİNÇ'tir.
TANRI NÖRONLARDA
www.okyanusum.com
HERŞEY SUPERSTRING ALANININ TİTREŞİMLERİDİR
SUPERSTRING
ZİHNİN ve MADDEDİN KAYNAĞINDAKİ ZEKA, Bir, Tek bir evrensel zeka alanı vardır.
Varlık Okyanusudur.
BİLİNCİN BİRLEŞİK,
DALGALANAN ALANI,
HERŞEY ve HERKES
BU BİRLEŞİK SUPERSTRING ALANININ TİTREŞİMLERİDİR.
BİLİNÇLERİMİZİ,
SİNİR SİSTEMİNİN FİLTRESİ ARACILIĞIYLA
BİREYSELLEŞTİRİYORUZ.
http://tipedu.cumhuriyet.edu.tr/Donem2/VI.Komite%28SinirKomitesi%29/Histoloji/EmelKoptagel/index.htm
TANRI NÖRONLARDA
www.okyanusum.com
TANRI NÖRONLARDA, SUPERSTRİNG ALANI
DÜŞ, MATRIX'TEN ÜST Beynimize Düşünce,
DÜŞünce OLUR,
Sonra da gerçeğimiz...
TANRI NÖRONLARDA
www. okyanusum.com
Bizler, nörokimyasal reaksiyonlardan oluşan global bir ağ'ız, zincirleme reaksiyonuz.
INTERNET/INSAN BEYNİ/EVREN
HÜCRELER ARASI ELEKTRİKSEL ATEŞLENME ADETA
GALAKSİLERİN GENİŞLEMESİNİ YANSITIYOR.
BİLİNCİN FİZİĞİ, BİLİNCİN KAYNAĞI NEDİR?
BİLİNÇ:ZİHİN: MADDENİN TEMELİNDEKİ O TEK BİLİNÇTİR.
EVRENSEL BİLİNÇTİR.
Bu bilinç, beyindeki moleküler kimyasal işlemlerin sonucu değildir,
BİLİNÇ, DOĞA ANANIN ÖZÜDÜR
BİLİNÇ, BİRLEŞİK ALAN'
BİRLEŞİK ALAN, BU ZEKANIN TEK EVRENSEL ALANIDIR.
BİR olan VARLIK OKYANUSUNDAKİ DALGALARDIR HERŞEY.
SUPERSTRING FIELD.
Zihnin ve maddenin kaynağındaki ZEKA
BİR, Tek bir evrensel zeka alanı vardır.
Varlık okyanusudur.
DÜŞünce OLUR,
Sonra da gerçeğimiz...
TANRI NÖRONLARDA
www. okyanusum.com
Bizler, nörokimyasal reaksiyonlardan oluşan global bir ağ'ız, zincirleme reaksiyonuz.
INTERNET/INSAN BEYNİ/EVREN
HÜCRELER ARASI ELEKTRİKSEL ATEŞLENME ADETA
GALAKSİLERİN GENİŞLEMESİNİ YANSITIYOR.
BİLİNCİN FİZİĞİ, BİLİNCİN KAYNAĞI NEDİR?
BİLİNÇ:ZİHİN: MADDENİN TEMELİNDEKİ O TEK BİLİNÇTİR.
EVRENSEL BİLİNÇTİR.
Bu bilinç, beyindeki moleküler kimyasal işlemlerin sonucu değildir,
BİLİNÇ, DOĞA ANANIN ÖZÜDÜR
BİLİNÇ, BİRLEŞİK ALAN'
BİRLEŞİK ALAN, BU ZEKANIN TEK EVRENSEL ALANIDIR.
BİR olan VARLIK OKYANUSUNDAKİ DALGALARDIR HERŞEY.
SUPERSTRING FIELD.
Zihnin ve maddenin kaynağındaki ZEKA
BİR, Tek bir evrensel zeka alanı vardır.
Varlık okyanusudur.
KENDİ ÖNERMELERİMİZİ KABULLENDİĞİMİZ ZAMAN BUNA OTO HİPNOZ DENİR, BACH
....."Sürekli olarak vurguladığımız bu ifadeler aslında sadece ifade değildir, önermedir bunlar ve her kabul ettiğimiz önerme içimizde daha derinlere kayar. Her önerme kendini pekiştirir."
"Kendimi kötü hissettiğimde harika hissettiğimi söylerim" dedi Jamie. 'Ve harika bir önermenin pekişmiş halidir , öyle mi?'
"Evet. Kendimizi kötü hissettiğimizde harika hissettiğimizi söylersek , kötülük her önermeyle biraz daha dağılır. ancak kendimizi kötü hissettiğimizde berbat hissettiğimizi söylersek, her söyleyişimizde daha da kötüye gideriz. Önerme pekişir.'
"Hipnoz bir gizem değildir, Jamie. Gerçekleştirmek için yapman gereken tek şey şudur: Tekrar etmek. Tekrar ve tekrar tekrarlamak. Her yerden, kendimizden, gördüğümüz her insandan-gelen önermeler: Şunu düşün, şunu yap, şöyle ol. ...Şu şudur...Bu budur...'
"Önerme , onaylama" diye düşündü Jamie. Kadın haklıydı. Kabullendiğimiz kavramlar kalabalığı duyduğumuz, gördüğümüz ya da dokunduğumuz tüm önermelerden çıkıp bizim gerçeklerimizi oluşturuyordu. Gerçekleşenler isteklerimiz ya da düşlerimiz değil, kabullendiğimiz önermelerdi"
.....Kendi önermelerimizi kabullendiğimiz zaman buna oto -hipnoz denir.".
....
'Bizi hipnotize eden önermeler...."
'Onları kabul edersek hipnotize ederler bizi..'Her zaman seçim şansımız vardır. ..bir önermeyi reddetmek için hiç bir zaman geç değildir...Bu bir sır değil: ÖNERME VE ONAYLAMA. Hepsi bu. Tekrar ve tekrar gerçekleşen. Her yerden gelen önermeler insan aklı tarafından bilince (ruha, kuyruğa, zihne, kuyruk enerjilerine, alt beyine...) yöneltilir.
TANRIÇA ANAKHITA'NIN SIRIUS İLE YERYÜZÜ ARASINDA BAĞLANTI KURMASINA YARDIM EDEN SIVI
GERÇEK RÜYALAR USTASI
OLGA KHARIDITI
DHARMA YAYINLARI
OLGA KHARIDITI
DHARMA YAYINLARI
Bir yerin öyküsünü nakletmek kolay birşey
değildir, çünkü öyküyü yalnızca insanlar yaratır ve anlatır. ...
Burası çok eski bir yerdir. Birçok tarihi
katmana sahiptir. Bu katmanlar birbiriyle bağlantılıdır, birbirlerine esin
kaynagı olurlar ve güç iletişiminin doğrudan hattıyla bizlerle bağlantı kurup
yaşamlarına devam ederler.
(AYNEN ALTBEYNİMİZ GİBİ..
AYNEN ZAMAN KAVRAMI GİBİ...
AYNEN MEKAN KAVRAMI GİBİ...
AYNEN ENERJİ KAVRAMI GİBİ...
AYNEN RADYO FREKANSI GİBİ..
AYNEN SES GİBİ...
.BİRÇOK KATMANI
VAr..HEPSİ BİRBİRİYLE VE HERŞEYLE BAĞLANTILI...)
Ben bu kent'in eski yüzüyle, Efrasiab denilen
zamanın en başından beri bağlantıdayım.
EFRASIAB, Düyanın uyuşmazlık nedir bilmediği
Altın Çağ dönemi kralı.
Tanrısı ULU ANA ANAKHİTA. Erkek ve kadının
eşit olduğu çağ. Sufa denilen ateş tapınakları inşa etmişti.İki rahip kardeşden ZARATASHTA kıskançlık
nedeniyle Anakhita'nın kutsal hazinesini çalmaya hazırlanırken, Tanrıça
kolyesini koparıp dağın dibine gizlenmiş göle atmış, gölü süt yağmurlarıyla
doldurup hazineyi saklamış. Zaratashta
güçsüz kalıp ofkelenmiş. Dünyaya kıskançlığın yerleştiğini bilen tanrıça, daha
önce de evi olan SIRIUS Yıldızına saklanıp hükümdarlığını ordan sürdürmüş.
EFRASIAB öyküyü öğrenip gidip gölü buldu. Gölün ortasında büyüyen bir HAOMA ağacının bulunduğu bir ada
vardı. Bu ağaçta Anakhita'nın yeryüzüne gelmeden önce yaşadığı yıldızlarla
yeryüzü arasında bağlantı kurmasına yardım eden bir sıvı vardı. Efrasiab, Haoma
ağacının yanında kamp kurdu ve göl hakkında bilgi sahibi oldu. Hazinenin gölün
altında, ağacın en derin köklerinde gizli olduğunu haber aldı. Ağaçta yaşayan
beyaz bir kuştan Haoma ağacından tohumların nasıl toplanacağını (? SONRA TOHUMLARI ATIYOR...) öğrendi. Bu tohumları ada üzerinde
yaptığı sufa'nın (ateş tapınağı) içindeki kutsal ateş çemberine,aynen beyaz
kuşun kendine gösterdiği gibi attı. Kutsal ateşten çıkan dumanı içine çekti ve
güç kazandı.
....İkibin yıl sonra en yüksek dağda
yaptırdığı tapınağa girdi. Bahçeside başka bir varlıkmiş gibi yürüyen kendi
gölgesini gördü...Zaratashta geri dönmüş, Efrasiab onda gölgesini görmüştü.
Altın çağ bitmiş, kıskançlık, düşmanlık başlamıştı. Ölümsüzlük hazinesi
Efrasiab'da loduğu için Ölülerin Canlı Kralı olarak onu seçmişti Anakhita..ki
gelecekten insanlara yaşamdan ölümün ötesine geçişlerinde yardım edebilsin...Tapınak
kalesiyle uçup ölen insanlara, ikinci ölümden korunmaları için yardım
ediyordu. Savaş başlamış, Bellek bölünmüş ve birçok gölge yaratılmıştı,
bireysel ve kollektif bellek etkilenmişti.
Zarahatsha'nın ofke ve korku belleği ..Zoroaster"in birliğin olduğu
yere ikiliği getirmesii sağladı.
Zoroaster öğretisiyle...farkında olma
duygusu, herşeyin siyah ve beyaza bölünmesi ve her iki tarafta da gölgelerin
yaratılmasıyla canlıların merkezinden uzaklaştı. Bu bölünmenin ve gölgelerin
üstesinden gelebilmek için birçok farklı yol vardır.
SWASTIKA, HAÇ, rüyalar kanalıyla şifa dağıtma
geleneğinde yaptığımız işler için çok büyük önem taşır. Yan kısımları,
altbeynimizle üstbeynimizi birleştirir,geçmişle bugün, hareketle algılamayı
özel bir yolla birbirine bağlarken merkezi de bütün bellek boşluklarına
doğrudan bağlıdır. bu sembolü faal hale getirmeyi öğrendiğinde, bu görüntünün
merkezi rüya boşluğuna açılan (BİRLİK çağı Altın Çağa açılan) bir kapı görevi
görecektir. Bu boşlukta o ana kadar kaydedilmiş tüm anılar birbiriyle
bağlantılıdır ve boşluk boyunca anılarnı arasında geçiş ve dönüşümler
yaşanabilir. Merkezin üzerinde herhangi bir gölge yoktur. Yaşanan her deneyimi
bellekle doğrudan birbirine bağlar.....günlük yaşamda gerçek rüyaların (berrak)
yaptığı biçimde hareket ve algılamayı, geçmişi ve bugünü birleştiren tek bir
deneyim vardır, o da orgazmdır. bu birleşim hali, bellek şeytanlarını da
iyileştirmede kullanılır .
Ben bellek şeytanlarını, insanların ölüm
sarsıntısı denilen nihali sarsıntılarına şifa bularak iyileştiren bir geleneğe
aitim. Ölüm ve rüya özleri arasındaki tek fark, insanın farkında olma
duygusundaki yoğunluktan kaynaklanır. Senin öznel deneyim dediğin şey, ölüm
olayında tamemen nesnel bir hale gelir. ...
gerçek rüyalar, daha çok gizli rüya
özü ile çalışma ortamı yaratarak buna hazırlanma ve bellek şeytanları katılaşıp
ölüm sıasında sana acı vermeden iyileşme yolunda değişiklikler yapma
yöntemidir. Gerçek rüyalar bellek şeytanlarının sana acı vermesini engeller ve
onları altedebilecek gücü elde etmeni sağlar.
Normal yaşamda bellek şeytanları endişe ve
depresyona neden olan bellek görüntülerini kullanarak dizginleri ele
geçirir.Gerçek rüyalarda kendini endişeli veya üzüntülü hissedemezsin, o
durumda deneyim hemen kaybolur. ...130
ÖYKÜLERİ KARŞILIKLI OLARAK DEĞİŞTİRMEK
GERÇEK RÜYALAR USTASI,
OLGA KHARIDITI
DHARMA YAYINLARI
OLGA KHARIDITI
DHARMA YAYINLARI
".....Burada bilgiyi edinmenin tek yolu karşılıklı
değişimden geçer. bu değişim kişisel olmalıdır. ..Bunu kendi öykünle karşılıklı
olarak değiştirmelisin. Ayrıca bu yerin ve burada yaşamış insanların öyküsünü
de öğrenmelisin. bu senin karşılıklı değişiminin bir parçası olacak.
Burada değişim geçirmiş insanların öyküsü
tekrar tekrar anlatılmalı ki, onların deneyimleri tekrar canlanabilsin ve
değişimleri tamamlansın, onların öykülerini dinleyecek diğer insanlar için
dönüştürülebilir bir deneyim birikimi sağlansın. ...Eski çağlarda yaşamış
insanların ruhu, şu anda yaşamakta olan insanlar için bellek değişimini faal
hale geçirmek üzere yaşama geri dönmelidir.
Geçmişte yaşamış insanların sarsıntıları...
günümüzde yaşayan torunlarında yaşamayı sürdürmektedir. Eskiden yaşamış
insanların öykülerini anlatmak, onların geçirmiş oldukları sarsıntıların
iyileşmesine yardımcı olacak ve günümüzde yaşayan insanların yaşamlarında çok
önemli birtakim şeyleri değiştirecektir. ....dinledikten sonra senin de bu
öyküleri beraberinde götürüp diğer insanlara anlatmak gerekir....123"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)