RÜYA ANALİZİ NASIL İYİLEŞTERİCİ OLUYOR?- II
"....Eski Ahit'te yeralan İlk Günah tasviri...her dinde olan "iyi ve kötü" yaklaşım biçimindeki yanlış anlamayı görebilmek için....oldukça uygundur.....
İlk Yaradılış hikayesinde, ilk - androjen- (çift cinsiyetli, hem erkek hem dişi çn) insan olan Adem....cennet bahçesinde ....iki tane özel ağaç bulur; biri yaşam ağacı ve iyi ile kötüyü ayrıştırma ağacı . Bundan sonrası için Adem"in bir erkek değil, bir androjen olduğunun bilinmesi önemlidir.
Adem, bütün bir insandır, henüz kutuplaşmaya bağımlı değildir ve zıt kutuplara bölünmemiştir. Hala, herşeyle "BİR" dir, bu kozmik bilinç durumu, cennet görüntüsü ile tasvir edilir. Adem, bilincin "BİR"liğinde yaşarken bile kutuplaşma konusu, iki ağaç olgusuyla ortaya konmuştur.
*
(Sümer Çivi Tabletleri: Bilgi Ağacının Bilgisini insana verdik, Yaşam Ağacının bilgisini vermedik " der.
*
Bölünme, Yaradılış hikayesini en başından itibaren yeralır. Yaradılışın zaten kendisi bir bölünme ve ikiye ayrılma ile gerçekleşir. İlk yaradılış hikayesinde de, hep kutuplaşmadan sözedilir: Işık-Karanlık, su-kara, güneş-ay...Sadece insan "hem erkek hem kadın" olarak bütün yaratılmıştır. ...Sonunda Adem ..varlığının bir bölümünü dışarı çıkarmak ve biçimsel olarak bağımsız olmasını sağlamayı diler...Böyle bir adım mecburen bir bilinçlilik kaybı anlamına gelir. Bu durum Adem'in uykuya dalması ile anlatılır. Tanrı, bütün ve iyi insan olan Adem'in bir tarafını alır ve bunu bağımsız kılar.
*
KUYRUKBİLİMİ,
RENK, DİL, DİN, CİNSİYET; IRK FARKI OLMADAN HERKESE AÇIK;
HER TÜR PARABİLİMSEL (PARAPSİKOLOJİK), GİZEMCİ,YORUMCU,TEFSİRCİ, TABİRCİ, MİSTİK ÖĞEYE KAPALIDIR.
HİÇ BİR KOŞULDA BİLİMSELLİKTEN ÖDÜN VERMEZ.
*
Luther"in Adem"in "kaburga"sı olarak tercüme ettiği kelime, orjinal İbranice metinde tselah: yan taraf olarak geçer ve bu kelime tsel: gölge kelimesi ile akrabadır. "Bütün ve iyi insan" parçalanır , erkek ve kadın olarak adlanırılan ,biçimde farklı iki görüntüye bürünür. .............
*
.........İnsanın günahı birlikten ayrılmasından ibarettir....
*
...Günah ve ayrılma kelimeleri dil bakımından akrabadır.Yunanca'da günah kelimesinin gerçek anlamı daha açık görülür: Hamartama "günah" demektir ve bunun karşılığı olan hamartanein "noktayı kaçırmak" , "hedefi vuramamak" "günah işlemek" anlamındadır. Yani günah "noktayı" bulmaktaki yeteneksizliktir. "Nokta" ise insan için ulaşılamaz ve hayal edilemez gibi gözüken "bir"liğin sembolüdür, çünkü noktanın alanı ve hacmi yoktur. Kutupsal bilinç, noktayı, yani "birliği" bulamaz. İşte günah budur. Günahkar, kutaplaşmış demektir. .........Bu kutuplaşma insanın (tıpkı Baba'nın Cennet"teki hali gibi) mükemmel olmak amacıyla, zıtlıklar arasında ilerlemesine yardım eder, ta ki herşeyi öğrenip kendisiyle bütünleşene kadar. Ama bu yol, suçlu olmayı da içerir. "Yaradılıştan günaha düşkünlük" kavramı, günahın, insanın somut davranışlarıyla bağlantılı birşey olmadığını söyler. ......kilise, günah kavramını deforme ederek, günahın kötü şeyler yapmak olduğunu, iyi ve doğru davranışla ondan kurtulabileceğimizi anlatmıştır. Ama günah, kutuplaşmanın içindeki zıt uçlardan biri değildir, günah, kutuplaşmanın kendisidir. Günahtan kaçamayız, çünkü insana ait her eylem, kutuplaşmış olduğundan günahkardır.
Bu mesajı , hiç saptırılmamış haliyle Yunan tragedyasında bulabiliriz. Eski Yunan tragedyaları , insanın sürekli iki seçenek arasında karar vermek zorunda kalmasını, ancak hangi kararı alırsa alsın yine de suçlu olmaktan kurtulamayışını anlatırlar.............İnananların, günah işlememek ve kötüden kaçınmak konusundaki sürekli çabaları, kötü olarak sınıflanan alanların bastırılmasına yol açmış ve böylece çok güçlü bir gölge yaratılmıştır. (Hristiyanlıktaki engisizyon, cadı avları, toplu katliamlar....hoşgörüsüzlük...) Yaşanmayan kutup kendini her zaman gerçekleştirir ve asil, seçkin ruhları hiç beklemedikleri bir anda ele geçirir. ......
...İnsan günahkardır, suçludur ve bu suçluluk onun ödülüdür, çünkü suçluluk insanın özgürlüğünün garantisidir.
İnsan kendini suça ezdirmeden suçunu kabul etmeyi öğrenmesi, bizler için çok önemlidir. Suçun metafizik bir doğası vardır...suç, daha çok yaptığımız hareketle ilgili tavır alma ihtiyacımızdan doğar. Suçu kabul etmek bizi, suçun getirdiği korkulardan kurtarır. Korku bir darboğazdır, gerekli açılım ve genişlemeyi engeller. Hep iyi olanı yapmaya çabalamak, zıt kutbu olan kötünün bastırılması demektir, oysa insan günahlarından bu şekilde kaçıp kurtulamaz. .....
Birliğe giden yol...zıtlıkları içimizde birleştinmek için herşeyin içindeki kutuplaşmayı görmeyi, bu tecrübeyle bilinçlenmeyi gerektirir. Bizden istenen kaçmak değil, yaşayarak çözmektir. .....
*
Bilinç, bir insanın bilincinin ışığında kalan ve bu nedenle görebildiği özelliklerin ve görüntülerin tümüdür. Gölge ise bilincin ışığının aydınlatmadığı, bu nedenle karanlıkta kalan ve bilinçdışı denen alanın tümüdür. ...Gölgemize yönelteceğimiz bir bakış, karanlığa ışık getirir .
Bakmak, karanlığa ışık, yani bilinç getirir...İnsanın bilgelik ya da aydınlanma dediğimiz, en yüksek amacı, her şeye bakabilme ve herşeyin olduğu gibi , doğal haliyle iyi olduğunu anlayabilme yeteneğine ulaşmaktır. Bu gerçek "kendini tanımadır".
İnsan hala birşeylerden rahatsızlık duyuyorsa ve hala birşeyleri değiştirme gereği duyuyorsa kendini tanıma aşamasına ulaşmamış demektir.
*
...Herşeyde kendimizi tanımayı öğrenmeli.... sonra dengeli olmak...görüntülere, onlara ateşli bir evet ya da hayır demeden, kimliksiz olarak bakmamızı sağlayan tek davranış biçimidir. DENGE'yi hissizlik ve ilgisizliğin bir karışımı olan "kayıtsızlık"la karıştırmamalıyız; Hz İsa'nın bahsettiği "ılık"lar gibi. ..bu tür insanlar asla sürtüşmeye girmezler, bastırarak, kaçarak sağlıklı dünyaya kavuşacaklarına inanırlar.
Oysa gerçeği arayanlar....varoluşlarının çelişkilerini farkederler ve kutuplaşmanın hakkından gelmek için onu bilinçleriyle, öğrenerek aşmaktan kaçınmazlar...ben'lerinin yarattığı zıtlıkları bir şekilde BİRleştirmek zorunda olduklarını bilirler.
Bir karar verdiklerinde suçlu duruma düşeceklerini bildikleri halde, bu suçluluğa takılıp kalmadan, gerekli kararları verirler. Dünyadan kaçış ve manastır hayatı da kutuplaşmayı aşmak için uygun bir yol değildir. Bize gerekli olan, daha çok bilinçli bir biçimde, yaşamın istedikleriyle yüzleşme cesaretidir. Bunu yaparken bilincimiz, her eylemimizde kendimizi gözlememizi sağlar ..Ne yaptığımız değil, nasıl yaptığımız önemlidir. ...Bilinçli miyiz yoksa egomuz mu gizli ? ...
Emir, kanun, ahlak kişiyi mükemmellik hedefine götrümez. İtaat de ....
Kişi içinde kendi kanununu bulmuşsa, tüm diğer kanunlarla bağını kopartır. Her insanın en içte yer alan kanunu, kendi gerçek merkezini, kendini bulmak ve onu gerçekleştirmektir, yani "olan" herşeyle BİR olmaktır.
Zıtlıkları birleştirmede kullanmamız gereken araç sevgidir, sevgi prensibi kendini açmak ve o ana kadar dışarıda olan birşeyleri içeri almaktır. Sevgi BİR"lik için çabalar. ..seçim yapıyorsa, haset duyuyorsa, sahip olmak istiyorsa sevgi değildir.
Hastalık İyileşmeye Giden Yoldur, Bölüm 4., Mozaik Yayınları
Thorwald Dethlefsen-Ruediger Rahlke
Çeviren: Berrin Bilgin Haznedar,
*
İŞte tüm bu nedenlerle içinizdeki ben"e, BİR"liğe, eşitliğe ulaşabileceğimiz tek yol, RÜYA ANALİZİdir. Global ve bilimsel.....Böylece içinizdeki BEN ile tanışır, onunla barışır, hepimizin EVRENSEL EŞİT KUYRUKLU CANLI olduğunu, hepimizin BİR olduğunu içselleştirirsiniz, önce kendinizle, sonra dışınızdakilerle SAVAŞLAR BİTER!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder