Kendi Hapishanende ellerinde her gün biraz biraz kazdığın bir tünelden ışığa ulaşmak gibi...Yanıtlarını tek tek toplayacak, kendine ulaşacaksın...
"
...Zaman zaman artık hiç ejderha kalmadı diye düşünürüz. Ne bir ejderha ne de gizli ormanlarda uçuşup geyikleri ve kelebekleri gülümseyişleriyle büyüten tek bir prenses.
Zaman zaman da, yaşımızın yeni ufuklar, serüvenler için geçtiğini düşünürüz. Alın yazısının, ufkun ötesinde ,parlayan gölgeler olarak çok eskiden dörtnala geçip gittiğini düşünmek....
....Ancak yine de gerçeğin üstadları bizimle buluşup, ejderhalara karşı kalkanlarımızı hiç yitirmediğimizi, İÇİMİZDEKİ MAVİ RENKLİ VOLTAJ ARKLARININ var olduğunu söylüyorlar. SEZGİ GERÇEĞİ FISILDIYOR: BİZ TOZ TOPRAK DEĞİLİZ, BİZ BÜYÜYÜZ!
....
Hiç hata yok. Ne kadar tatsız olursa olsunlar, başımıza gelmesine neden olduğumuz olaylar, ne öğrenmemiz gerektiğini öğrenmemiz açısından gereklidirler....
....
Yalnızlığın zıttı birliktelik değildir Richard. Karşılıklı yakınlık ve anlayıştır.
.........
Her kim isek, onun diger yönlerinin aralarında çok iyi dost olduklarına eminim...bize diger bedenlerdeki kendimizden , ruhsal yapılardaki kendimizden daha yakın kim olabilir? Eğer biz, birbirimize altın bir iplikle örülmüş isek, acaba içimdeki hepsine uzananı hangisi?
...
Ancak Richard, sen bu uçağı tamamlanmış olarak almayacaksın, ne de yapması için birini tutacaksın. ONU KENDİN YAPACAKSIN. PARÇA PARÇA. Birinci basamak, İkinci basamak, Üçüncü Basamak. Tıpkı YANITLARIN gibi, hem de tıpatıp. ONları da tamamlanmış olarak satın alamazsın, sana bedava versem de alamazsın, tek tek, satır satır söylesem bile... SH.145
...........
Atlayışı düşündüm ve sonunda zaten onlara anlatmamam gerektiğine, hatta neler olduğunu hiç kimseye anlatmamam gerektiğine karar verdim. Ölümden dönüşü anlatan, gösterişçi ve kendini beğenmiş biri durumuna düşmez miydim? "Aman tanrım, bunlar çok tehlikeli işler! Daha dikkatli olmalısın!" Sh.48
Sonsuza Uzanan Köprü, Richard Bach, Arkadaş Yayınları
28 Haziran 2013 Cuma
14 Haziran 2013 Cuma
LONGINIVESS , YAŞAM AĞACININ SIRLARI
Longinivess (yaşam ağacının) sırları
Fizyolojik İnovasyon
BAĞIRSAK SİNİRİNİN ÖN PLANA ÇIKMASINDAN NASIL KURTULURUZ?
(YA DA BAĞIRSAKLARIN FİZYOLOJİK OLARAK TOKSİNLERDEN ARINDIRILMASI)
Hayvan ve bitki kökenli ürünleri aynı öğünde tüketmemek: Hayvan kökenli et, süt, yoğurt vb. türü ürünler ile bitki kökenli ürünleri sindiren enzimler farklıdır. O nedenle aynı öğünde ikisi bir arada yendiğinde (örneğin bizim çok sevdiğimiz peynir-ekmek bile!) ayrı enzimler tarafından sindirilmeye çalışıldığı için bağırsaklarımızda enzim karmaşasın yol açar, bu da toksinlerin oluşmasına sebep olur.
Ve çeşit gıdayı bir öğünde aldığınzda hazım işlemi 3.5 saatte tamamlanır,mide karaciger bağırsaklar ve safra kesesi ve de en önemlisi bilgisayar programı isyan eder. Bu faaliyet süresince de beyindeki kan önce mideye olmak üzere hazım sistemine kanalize olur, beyne yeterli kan taşınmadığı için uyku gelir, konsantrasyon bozulur. Gün boyu beyninizin tıkır tıkır çalışmanızı istiyorsak eğer,bir öğünde tek çeşit gıda almalıyız. Örneğin aç karnına sabah bir bardak süt-keçiboynuzu pekmezi iletatlandırıldığında kana karışır ve bizi saatlerce enerjik ve tok tutar.
İdeal olan gün boyu sıvı gıda ile (pekmezle tatlandırılmış süt. Taze meyve veya sebze suyu, iyice öğütülmüş tanesiz çorba….) akşam bir öğünde katı gıda almaktır.
Üç ayda bir de bir hafta boyunca SIVI DETOKSU yapmanız vücud sisteminin toksik etkilerden kurtulmasını, bağırsaklardaki toksik maddelerin temizlenmesi sağlayacaktır.
a) Sıvı ağırlıklı beslenmek: Günde bir öğünde katı besinler tüketin. Bağırsağın ve midenin peristaltik (sindirime yönelik) hareketlerini başlatmayacak gıdalar; yani sıvı besinler ya da ağzınıza aldığınızda eriyecek şeyler yiyin. Vücudunuza giren her katı besini sistem düşman kabul eder. Çünkü bu katı parçası vücuttaki dolaşım sistemine sokabilmek, kana karıştırabilmek için un ufak etmek, sıvı haline getirmek zorundadır. O yüzden her bir katı besin sistemde ‘Hay Allah! Bu adam yine bir şey yedi!” diyerek sistemin bu katı maddeyi düşman kabul edip onu kana karışıncaya kadar işlemesine sebep olur.
Bir adet fındığı,bisküviyi, meyveyi bile ağzınıza atarken bunu düşünün, sabah kahvaltısından itibaren akşama kadar sıvı veya ağzınızda eriyen, posa bırakmayan gıdalar alın. Çay, bitki çayı, yoğurt, taze sıkılmış meyve suları, blender’dan geçirilmiş tanesi olmayan çorbalar, çukulata…gibi…
b) Sıvı Yağları en küçük boyuttaki cam şişelerde satın alın
Çünkü yüksek ısıda rafine edildiği için bu yağlarda tad ve koku kalmaz. Kapağı açılır açılmaz da oksidasyon/bozulma başlar, içindeki kolestrolü de artıran serbest radikaller artmaya başlar. Kapağı açıldıktan bir hafta sonra da organizmaya toksik etki yapmaya başlar. Tadı ve kokusu da olmadığı için (rafine edilmiş olmasından dolayı) bozulduğunu anlayamaz ve kullanmaya devam ederiz!
Doğal olması anlamında tereyağ daha iyi bir seçimdir; çünkü bozulduğunu en azından renk değişimi, tad değişimi nedeniyle anlayabilir , böylece toksik etkisinden korunabiliriz.
c) Çay veya yemek yaparken asla musluk suyu kullanmayın.
Musluk suyunu kaynatmakla mikroplarını öldürebilirsiniz, ancak bunlardan geçen arsenik, nikel, çelik, civa mineralleri daha derişik (iyice çözünmüş) hale gelir, organizma üzerinde zehir etkisi yapar.
d) Yediğiniz ve içtiğiniz şeylerin kaynakları önemlidir. Balığı her zaman ete tercih edin.
“…Avcı toplumlar genellikle yabani hayvan eti ile beslenirdi. Bu yabani hayvanların çoğu etoburlardı. Avlanma süreci sırasında hayvanların yaşadığı saldırganlık onlarda aşırı noradrenalin deşarjına neden olmaktadır. Günümüzde bazı et elde etme usülleri sıf bu yüzden hayvanın gözleri bağlıyken yapılmaktadır. Gerek etobur olarak başka hayvanları avlayan insanlar gerekse insanlar tarafından avlanacakları süre içinde aşırı heyecanlanan bu hayvanların kanında noradrenalin aşırı ölçüde salgılanmaktaydı. Noradrenalin özellikle saldırganlık duygusu sırasında salgılanan bir biyokimyasal maddedir. Doğal olarak kanında bu av hayvanlarıyla beslenen göçebe ve avcı toplumlar daha saldırgan daha vahşi olacaklardır. Günümüzde bu nedenle çocuklara aşırı et verilmemesi önerilir. Gerçekten de daha çok etle beslenen çocuklar daha yaramaz ve daha saldırgan bir tutum sergilemekte. AYRICA YETİŞKİN ERKEKLERDE İÇE DÖNÜK SALDIRGANLIK DUYGULARININ AŞIRI NORADRENALİN SALGILANMASINA NEDEN OLDUĞU VE NORADRENALİNİN KORONER KALP DAMARLARI DARALTTIĞI KESİNLİK KAZANDIĞI İÇİN KALP HASTALIKLARINDAN SORUMLU OLDUĞU BELİRTİLMEKTEDİR.Bu nedenlerle de kalp hastalarına veya kalp hastası olma riski taşıyanlara özellikle et yememeleri önerilmekte. ”NUSRET KAYA,SEZGİLERİMİZ VE TAKINTILARIMIZ
Balığın hangi suda tutulduğu da çok önemlidir. Körfez balığı ise Petkim’ın yakında olması nedeniyle zehirli olacağı açıktır.
Tavuk yiyecekseniz ve bu –günümüzde büyük kentlerde zorunlu olarak- çiftlik tavuğu ise; ve henüz civcivliğini bilmeden detilsitil besteron (bir nevi ostrojen hormonu) ile büyütülerek tavuk olduğunu bildiğiniz için tercin etmeyin. Otla, doğal yollarla beslenmiş hayvanla hormonla şişirilmiş hayvanlar arasnda çok büyük fark vardır!
Genetikleriyle oynanmış, hormonla şişirilmiş hayvanlardan, bitkilerden , bu tür tüm besinlerden uzak durun.
e) Evinizde temizlikte , çamaşır, bulaşık her tür temizlik işinde arap sabunu kullanın. Kullandığınız her tür çamaşır suyunun, deterjanın, yumuşatıcının, parlatıcının, leke çıkarıcının kimyasal bir zehir olduğunu unutmayın.
f) Tüm perdelerinizi partikül atmaması için kolalı malzemelerle yıkayın.
g) Yatak odanızda bitki bulundurmayın. Malum, onlar geceleri CO2 verirler.
h) Pencereniz pimapen, duvarlarınız yağlıboyaysa pencereniz aralık uyuyun.
i) Yatağınız, çarşaflarınız, yorganınız, yastığınız, pijamanız, geceliğiniz doğal malzemelerden yapılı olsun.
j) Yatak odanızda açık cep telefonu, televizyon, bilgisayar hatta radyo gibi elektronik aletler bulundurmayın.
k) Uyurken odanızın ışığını açık bırakmayın, mutlaka söndürün.
l) Böcek kaçırtıcı ilaçlar zararlı olabilir.
m) Klima varsa mutlaka temiz hava kullanmalı, filtresi sık sık değiştirilmelidir.
n) Anne kalp sesini taklit eden tik-taklı duvar saatleri yatak odanızda bulunmamalı.
o) Kol saatiniz pilli ise uyurken çıkarmalısınız.
p) Elinizden geldiğince gündüz uykusu uyumayın. Hormonların orkestra şefi hipofiziniz, ışıkta uykuyu hiç sevmediği için bozulabilir.
Psikolojik Inovasyon
Global olarak baktığımızda kuyruğu incelerken ağızdan girenler, yani besinlerimiz, soluduğumuz hava gibi anüsten giren zararlılar da sağlığımızı bozar !
Anüsten giren zararlılar demek; bağırsağımızda enerji boyutunda negatif etki yapan, bağırsak sinirimizin ön plana geçmesine neden olan etkilerdir. Anüsten giren zararlılar (anal seks demek değildir) laf sokmalar, kötü bakışlar, dedikodu, kem gözler, kötü ses tınısı, bizi çocukluğumuza geri götüren, regrese eden dar halkadaki yakınlarımızın nevrotik ses tınıları gibi etkilerdir, bunlar negatif etkileriyle anüs/ bağırsak sinirimizin çalışmasına, bu da nevrotik, öfke kontrol güçlüğü çeken, bağışıklık sistemi zayıf, çok çabuk etki altında kalabilen bir halde kalmamıza neden olur. Üst beynimiz sislenir.
Özellikle geçirdiğimiz ameliyat, sünnet, kürtaj, baygınlık veya seks sırasında anüsün açık düşmesi sonucunda aldığımız bakış etkileri son derece negatif etki yapar.Çünkü bakışın gücü kilometrelerce etki yapar; yayılır.
Birkaç örnek:
-Ne zaman annemle telefonda konuşsam; sonrasında tansiyonum çıkıyor!
-Kayınvalidem ne zaman bize gelse belim ağrıyor!
-…………….
………………….
………………
Bu zararlılardan korunmanın yolları:
Üst beynimiz, yani kullandığımız %28’lik kısım günlük hayatta para, malk mülk, mevkii, kariyer, iktidar, hırs gibi kavramların bölgesidir.(Taze yeşil cevizin üstündeki kahverengi kabuğa benzeyen kısım .Beynimiz aynen bir cevize benzer, üst beyin dediğimiz bu bölüm de o kahverengi zar gibidir.)
Alt ve üst beyin arasında da suuraltı dediğimiz 0-2 yaş bebekliğimizde oluşan özellikle seksüel içerikli takıntılarımızın bulunduğu bölüm yeralır.
Anne rahmine düştüğümüzün 30 .gününden itibaren BEBEĞİNİZİN HERŞEYİ DUYAN, GÖREN, KAYDEDEN BİR CANLI, BİR İNSAN OLDUĞUNU ASLA UNUTMADAN, annenin ve etrafındaki herkesin göstereceği özen; doğumdan sonra da şu noktalara dikkat edilerek sürdürülmelidir.
BEBEĞİ ‘ALT UÇ’ VİRÜSLERİNDEN KORUMAK İÇİN:
Bebeğin tuvalet temizliğini yalnızca annesi yapmalı, apışarasına yabancı eller dokunmamalı..Eğer bakıcı veya anneanne, babaanne gibi bir yakını olacaksa mutlaka eldiven kullanılmalı…
Tuvalet temizliği sırasında klitoris/anüs/penis ile fazlaca uğraşılmamalı, uyarılmamalarına dikkat edilmeli (örneğin temizlik mendili veya sabunlu bez ile bir kez yukardan aşağıya doğru güzelce silinmeli, oğuşturulmamalı, birçok kez silinerek uyarılmamalıdır.)
Bebeklerin ‘poposunu open, pipisini ısıran’ tüm yakınlar engellenmeli, böylece anüs etkisi uyarılmasını önüne geçilmeli
Anüsten fitil sokulmamalı , vücut ısısı derece sokularak ölçülmemeli, kulak temizleme çubuğu ile kaka temizliği yapılmamalı
Erkek bebeklerde uyarılan anal enerji, kız bebeklerde ise uyarılan hem anal, hem klitoral enerji çok sert alt uç virüslerine neden olur.
Erkeklerde 2-9 yaş arası yapılan sünnet kastrasyon kompleksine, (pipi kesimi korkusu ) bu da en yaygın problem olan ERKEN BOŞALMA’ya sebep olur. (Küçük kız çocuğun pipisi olmadığını gören erkek çocuk; ‘ONUNKİNİ KESMİŞLER, BENİMKİNİ DE KESECEKLER’ korkusu yaşar. Bu da ilerde girdği vaginadan bir an önce çıkma isteği olarak kendini gösterir.) Ayrıca alt uçtaki anal enerji, üst uçta oral enerji şekline dönüştüğü için maço, light, meteroseksüel tanımlarına uygun, çok konuşan, çok yiyen, küfürbaz, belden aşağı fıkra ve porno meraklısı, siddet eğilimli, öfkelendiğinde bağırıp çağıran, kırıp döken, her tanıştığı kadınla seks yapan ( az bir olasılıkla da eşinsel olabilen) erkekler haline gelmelerine yolaçar.
BEBEĞİ ‘ÜST UÇ’ VİRÜSLERİNDEN KORUMAK İÇİN:
1. Bebeklerin ağzına asla zorla yemek, emzik, biberon tıkıştırmayın…Bunlar da ağız ve tat kaynaklı virüslere neden olacaktır.
2. Yüksek ve tiz seslerle ‘yapma, etme, koşma, gitme, üşürsün,düşersin’ gibi sürekli müdahele edici sözlerle işitme, korku ve evham virüsleriyle büyümesine neden olmayın.
3. Asık suratlı, kızgın, öfkeli yüzlerden, çatık kaşlı gözlerden uzak tutularak görme kaynaklı virüslerden koruyun.
4. Çok dokunup öperek, sıkıştırarak, gıdıklayarak, mıncıklayarak sevilmelere izin vermeyin, dokunma kaynaklı virüslerden koruyun.’Ben seni yerim’ gibi cümleler kullanmayın.
5. Kucağınızda, ayağınızda ya da beşikte bebekleri sallayarak uyutmayın..Unutmayın, o küçücük ve yumuşacık beyinleri siz salladıkça kafatasına çarparak denge bozukluklarına ve birçok sağlık sorunlarına yol açılmasını önleyin.
6. ‘Ağlama, bağırma, ye , yeme, yapma, yürü , seni çingelere veririm, yaramazlık yapıp beni üzersen seni sokağa atarım, iğneci geliyor gibi korkutmalarla baskı, otorite kaynaklı virüslere yol açmayın.
7. Bebeğin altını kirlettiğinde hemen değiştirerek, kustuğunda hemen temizleyerek tüm koku ve titizlik kaynağı virüslerin oluşmasını önleyin.
8. Kundaklanma sıkışıklık, kapatılma, dar yerlerde duramama gibi virüslere yol açar, bebeğinizi kundaklamayın.
İşte üst uçta ağızla başlayan sindirim sistemi yemek borusu-mide- bağırsak ve alt uçta anüsle sonuçlandığı için hem alt, hem üst uçta sürekli uyarılır. Oral –anal enerji hakim bu sistemin sonucu; her köşebaşındaki kebapçıda, çorbacıda , meyhanede sürekli olarak yiyen, içen, okumak , öğrenmek , düşünmek yerine sürekli olarak cep telefonlarında, bilgisayarlarda, evde, sokakta bol bol konuşan, dedikodu yapan, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuş, araba kullanırken, kuyrukta beklerken her fırsatta kavga eden, bağırıp çağıran, bıçak çeken, yumruk atan, en ufak bir rahatsızlıkta hemen hastalanıp doktorlara koşan, avuç dolusu ilaç yutan , diyetisyenlere kucak dolusu paralar harcayan insanlar topluluğudur…
İnsanlar vardır tanıdığınız; kimi deniz ürünü, kimi lahana yemez, kimi soğan sarımsak, kimi limon kolonyası kokusuna dayanamaz, kimisi bağırarak konuşur, kimi konuyu ilk çağlardaki atalarının durumundan (!) başlayarak aktarır, kimi gözgöze gelmekten kaçınır, kimi durmadan panik atak yaşar,kimi yalnız kalamaz…Kimi de durmaksızın doktor doktor dolaşır, panik atak, reflü, spastik kolon , ülser, gibi bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu ortaya çıkmış birçok hastalıkla bitap düşer.
0-2 yaş arası dönemde kaptığımız bu alt ve üst uç virüsleri ve bozuklukları ancak rüyalarımızın simge dili ile bilincimize ulaşabilir.
Peki 2 yaşından sonra da virus kapmamız mümkün mü? Tabii ki..Üst beynimizin devre dışı kaldığı zamanlarda..
ÜST BEYNİMİZ NE ZAMAN SİSLİDİR?
Çocukların cinsel içerikli oyunları-doktorculuk, evcilik- ensest, tecavüz, mastürbasyon, kutsal kase ile bitmemiş seksüel deneyimler, porno filmler seyrederken, ilk seksüel ilişki denemelerinde, kadınların ilk regl kanaması, kızlık zarı yırtılması ve erkekler için sünnet sırasında
Askerlik, hapis, savaş,şiddet, trafik kazası, zorunlu evlilik, ekonomik kriz, iflas, işsizlik, aşırı zor iş ortamı, boşanma, mahkemeye düşme, açlık,gece vardiyası, karanlık bar ortamları, gürültü ve kalabalık
Alkol veya diğer uyuşturucularla sarhoşluk sırasında
Duygusal şoklar, ayrılıklar, matem reaksiyonlarında
Uzun süreli organik hastalıklarda
Uzun süreli psikolojik hastalıklarda
Aşı,iğne, kan verme, (lokal veya genel )anestezi ile yapılan operasyonlar sırasında
Kendini her şeyin üstünde gören otorite figürleri –patron, öğretmen, müdür, yönetici vb.- karşısında
Korku ve dehşet filmleri seyrederken
Bilgisayar karşısında 1 saatten fazla oturduğunuzda
Cep telefonuyla beş dakikadan uzun konuştuğunuzda
Anne kalp sesini taklit eden müzikleri dinlerken
Televizyon, bilgisayar karşısında uyukladığımızda
Yüksek ses tınılı tartışmalarda
Fiziksel şiddetle karşılaştığımızda
Fal, büyü, tarot, astroloji, muska, kurşun döktürme sırasında
Annemizle yüz yüze veya telefonda konuşurken
Bu durumlarda da üst beynimizin korunmasından mahrum kalan içimizdeki EVRENSEL KUYRUKLU CANLI; psikolojik virüsler kapar. Kaçınamayacağımız durumlarda (ilk cinsel tecrübe, aşırı çevre koşulları gibi) aşağıdaki önerileri dinler ve uygularsanız, KUYRUĞUNUZU DİK TUTMAYI ve yaşam enerjinizi canlı tutmayı başarabilirsiniz.
Kutsal kaseyi biliyorsanız ve yaşabileceğiniz bir seks ortamınız varsa sıklığını arttırın.
Yoksa günde bir saat bisiklet hariç (erkeklerde anal, kadınlarda da hem klitoral enerjiyi kamçıladığı için) terletici spor yapın.
Rüyalarınızı hatırlıyorsanız kahvaltıdan once yazın, kimseye anlatmayın.
Koşullarınızı ve bunlara bağlı negatif duygularınızı, özellikle öfkelerinizi abartılı olarak bir kağıda yazın, sonra o kağıdı yırtıp atın.
PVT’yi her gün uygulayın. (MANZUM BÖLÜM YA DA SESLİ BÖLÜM EKLENECEK)
NEDİR ÜST BEYNİMİZİN DEVRE DIŞI OLDUĞU ZAMANLAR?
Uyku zamanlarımız. Yaşamımızın 1/3’ünü geçirdiğimiz bu zamanlar özellikle önemlidir
Narkozla (genel anestezi) ile uyutulduğumuz zamanlar
Bayılma ve şok durumları
Hipnoz
Uyku zamanlarımız:
Uykuda üst beyin tamamen devredışı olduğu için, icimizdeki EVRENSEL KUYRUKLU CANLI korumasızdır. Bu nedenle psikolojik virüslerden korunmak için:
Hemcinslerinizle, ebeveynlerinizle, akrabalarınızla, çocuklarınızla,kardeşlerinizle, kedilerinizle,köpeklerinizle asla aynı yatakta uyumayın. Kısaca üst beyinde seksin yasak olduğu kişiler ya da canlılarla aynı yatakta uyursanız; virus kaparsınız. (Ayrıntıları kitabın manzum bölümünde bulabilirsiniz.)
Aynı yastığa baş koyduğunuz partneriniz nevrotikse, mutlaka ona da virus temizleme programı uygulayın. Kadınsa kutsal kaseyi öğretin, erkekse erken boşalma kontrolü sağlayın.
Rüyalarınızı hatırlamıyorsanız çalar saatinizi uykuya dalış saatinizden 65 dakika sonraya ayarlayınız. İlk R.E.M uykusu sağlıklı bir insanda 60 dakika sonra başlayıp 15 dakika devam ettiği için ve %80 oranında R.E.M uykusunda rüya görüldüğü için rüyanızı hatırlayabilirsiniz.Veya bir partneriniz varsa o gece loş bir ışıkta uyuyun ve R.E.M (Rapid Eyes Movement) uykusu başladığında gözbebeğinizin hızlı hareketleri gözkapağının ardından da görülebileceğinden 5 dakika sonra sizi uyandırmasını söyleyin.
Uykudan uyandığınızda çarşaflarınız kırış kırış oluyorsa ‘restless leg-rahatsız bacak sendromu’ denilen özel bir uyku hastalığınız olabilir. Bize veya bir uyku bozuklukları uzmanına danışın.
Geceleri diş gıcırdatıyorsanız,kabuslarınız, karabasanlarınız, gündüz uyku eğilimleriniz, uykuya dalma güçlükleriniz, gece uykuda yürümeleriniz, hatırlayamadığınız seks uygulamalarınız varsa, bize veya bir uyku bozuklukları uzmanına danışın.
Genel anestezi zamanlarımız: Narkoz genel anestezi uygulandığında üst beynimizi devredışı bıraktığından, içimizdeki evrensel canlı gene olumsuz etkilere karşı korumasız kalmaktadır.Bu zamanlarda psikolojik virüslerden korunmak için şu önerilerde bulunabiliriz.
1.Mümkünse genel anestezi almayın.
2.Operatörünüz ve ameliyat personeli ile önceden konuşun. Kanaması durmuyor, tansiyonu düştü gibi panikli ses tonları, nevrotik ve telaşlı ses tınıları, yüksek sesli espriler, anne kalp sesini taklit eden müzikler istemediğinizi belirtin.
3. Evinize taburcu olduğunuzda son bölümdeki PVT programını kendinize tatbik edin.
Baygınlık, şok zamanlarımız: Bu durumlarda bir ön hazırlık mümkün olmadığı için önerilerimiz onlara yardım etmeye çalışan kişiler hakkında olacak.
1.Asla telaş yapmayın.
2.Bağırarak konuşmayın.
3.Durumu abartmayın.
4.Soğukkanlı kalarak tıbbi yardım bekleyin.
5.Kanaması varsa, kol ve bacaklarda kanamanın üst tarafından bir kemerle sıkarak, diğer durumlarda kanayan yaranın üstüne elinizde bastırarak kanamayı durdurmanız veya yavaºlatmanız hayat kurtarıcı olabilir.
6,Boğulma tehlikesiyle şoka girdiyse suni teneffüs yapabilirsiniz.
7.Diğer durumlarda dokunmayın ve kımıldatmayın.
Hipnoz durumları:
Nevrotik olduğundan şüphelendiğiniz bir uygulayıcıya asla kendinizi emanet etmeyin. Onun alt beyinsel virüsleri size de sirayet edecektir. B uyüzden çağdaş psikoterapik yaklaşımlarda hipnoz uygulanmamaktadır.
Bu durum yalnızca hipnoz seansları için değil, hipnoza benzer, birlikte yapılan meditatif çalışmaların –enerji çalışmalarının üst beyni (korteksi) devre dışı bırakan her türlü eğitim, kişisel gelişim, spritüel gelişim adı altında yapılan öğretilere ilişkin toplantı ve çalışmalar için de geçerli olmaktadır.
Tam tersine eğiticilerin, öğreticilerin, terapistlerin………………. karşısındaki Evrensel Eşit Kuyruklu Canlıları uyanık tutma, dikkatli tutma , söylenilenleri muhakeme etme gibi özelliklerini açık tutma sorumluluğu vardır, onların zihinlerini bulandırmaya, üst beyinlerini dağıtmaya, kontrol altında tutmaya, hükmetmeye ve de uyutmaya hiçbir şekilde hakları yoktur. Her insan ne kadar yetişmiş olursa olsun psişik virüslerle donanmış vaziyettedir. Arınmış insan,evrende mevcut değildir.
Hepimiz EVRENSEL EŞİT KUYRUKLU CANLIYIZ.
İsimlerimizin başlarına yerleştirilen unvanlar , guru- muru, ustad-müstad, Prof-Mrof, master-muster arınmış kişi yapmaz. Arındığını zanneden insanın genetik geçişli yüzlerce psikolojik virüsü vardır. Bilincin karardığı, korteksin devre dışı kaldığı sıralarda bu virüsler kişiden isteği dışı ve bilinmeksizin, farkına varmaksızın karşısındakinin alt beynine nakledlir.
Bu virüslerle ancak bilimsel rüya analizi ile tanışılıp etkileri yumuşatılabilir. Bu çalışmalar dahi kişi arınmış kişi yapmaz. Kişi ak-pak yapan, tamamen arındıran hiçbir yöntem ve teknik yoktur.
Fizyolojik İnovasyon
BAĞIRSAK SİNİRİNİN ÖN PLANA ÇIKMASINDAN NASIL KURTULURUZ?
(YA DA BAĞIRSAKLARIN FİZYOLOJİK OLARAK TOKSİNLERDEN ARINDIRILMASI)
Hayvan ve bitki kökenli ürünleri aynı öğünde tüketmemek: Hayvan kökenli et, süt, yoğurt vb. türü ürünler ile bitki kökenli ürünleri sindiren enzimler farklıdır. O nedenle aynı öğünde ikisi bir arada yendiğinde (örneğin bizim çok sevdiğimiz peynir-ekmek bile!) ayrı enzimler tarafından sindirilmeye çalışıldığı için bağırsaklarımızda enzim karmaşasın yol açar, bu da toksinlerin oluşmasına sebep olur.
Ve çeşit gıdayı bir öğünde aldığınzda hazım işlemi 3.5 saatte tamamlanır,mide karaciger bağırsaklar ve safra kesesi ve de en önemlisi bilgisayar programı isyan eder. Bu faaliyet süresince de beyindeki kan önce mideye olmak üzere hazım sistemine kanalize olur, beyne yeterli kan taşınmadığı için uyku gelir, konsantrasyon bozulur. Gün boyu beyninizin tıkır tıkır çalışmanızı istiyorsak eğer,bir öğünde tek çeşit gıda almalıyız. Örneğin aç karnına sabah bir bardak süt-keçiboynuzu pekmezi iletatlandırıldığında kana karışır ve bizi saatlerce enerjik ve tok tutar.
İdeal olan gün boyu sıvı gıda ile (pekmezle tatlandırılmış süt. Taze meyve veya sebze suyu, iyice öğütülmüş tanesiz çorba….) akşam bir öğünde katı gıda almaktır.
Üç ayda bir de bir hafta boyunca SIVI DETOKSU yapmanız vücud sisteminin toksik etkilerden kurtulmasını, bağırsaklardaki toksik maddelerin temizlenmesi sağlayacaktır.
a) Sıvı ağırlıklı beslenmek: Günde bir öğünde katı besinler tüketin. Bağırsağın ve midenin peristaltik (sindirime yönelik) hareketlerini başlatmayacak gıdalar; yani sıvı besinler ya da ağzınıza aldığınızda eriyecek şeyler yiyin. Vücudunuza giren her katı besini sistem düşman kabul eder. Çünkü bu katı parçası vücuttaki dolaşım sistemine sokabilmek, kana karıştırabilmek için un ufak etmek, sıvı haline getirmek zorundadır. O yüzden her bir katı besin sistemde ‘Hay Allah! Bu adam yine bir şey yedi!” diyerek sistemin bu katı maddeyi düşman kabul edip onu kana karışıncaya kadar işlemesine sebep olur.
Bir adet fındığı,bisküviyi, meyveyi bile ağzınıza atarken bunu düşünün, sabah kahvaltısından itibaren akşama kadar sıvı veya ağzınızda eriyen, posa bırakmayan gıdalar alın. Çay, bitki çayı, yoğurt, taze sıkılmış meyve suları, blender’dan geçirilmiş tanesi olmayan çorbalar, çukulata…gibi…
b) Sıvı Yağları en küçük boyuttaki cam şişelerde satın alın
Çünkü yüksek ısıda rafine edildiği için bu yağlarda tad ve koku kalmaz. Kapağı açılır açılmaz da oksidasyon/bozulma başlar, içindeki kolestrolü de artıran serbest radikaller artmaya başlar. Kapağı açıldıktan bir hafta sonra da organizmaya toksik etki yapmaya başlar. Tadı ve kokusu da olmadığı için (rafine edilmiş olmasından dolayı) bozulduğunu anlayamaz ve kullanmaya devam ederiz!
Doğal olması anlamında tereyağ daha iyi bir seçimdir; çünkü bozulduğunu en azından renk değişimi, tad değişimi nedeniyle anlayabilir , böylece toksik etkisinden korunabiliriz.
c) Çay veya yemek yaparken asla musluk suyu kullanmayın.
Musluk suyunu kaynatmakla mikroplarını öldürebilirsiniz, ancak bunlardan geçen arsenik, nikel, çelik, civa mineralleri daha derişik (iyice çözünmüş) hale gelir, organizma üzerinde zehir etkisi yapar.
d) Yediğiniz ve içtiğiniz şeylerin kaynakları önemlidir. Balığı her zaman ete tercih edin.
“…Avcı toplumlar genellikle yabani hayvan eti ile beslenirdi. Bu yabani hayvanların çoğu etoburlardı. Avlanma süreci sırasında hayvanların yaşadığı saldırganlık onlarda aşırı noradrenalin deşarjına neden olmaktadır. Günümüzde bazı et elde etme usülleri sıf bu yüzden hayvanın gözleri bağlıyken yapılmaktadır. Gerek etobur olarak başka hayvanları avlayan insanlar gerekse insanlar tarafından avlanacakları süre içinde aşırı heyecanlanan bu hayvanların kanında noradrenalin aşırı ölçüde salgılanmaktaydı. Noradrenalin özellikle saldırganlık duygusu sırasında salgılanan bir biyokimyasal maddedir. Doğal olarak kanında bu av hayvanlarıyla beslenen göçebe ve avcı toplumlar daha saldırgan daha vahşi olacaklardır. Günümüzde bu nedenle çocuklara aşırı et verilmemesi önerilir. Gerçekten de daha çok etle beslenen çocuklar daha yaramaz ve daha saldırgan bir tutum sergilemekte. AYRICA YETİŞKİN ERKEKLERDE İÇE DÖNÜK SALDIRGANLIK DUYGULARININ AŞIRI NORADRENALİN SALGILANMASINA NEDEN OLDUĞU VE NORADRENALİNİN KORONER KALP DAMARLARI DARALTTIĞI KESİNLİK KAZANDIĞI İÇİN KALP HASTALIKLARINDAN SORUMLU OLDUĞU BELİRTİLMEKTEDİR.Bu nedenlerle de kalp hastalarına veya kalp hastası olma riski taşıyanlara özellikle et yememeleri önerilmekte. ”NUSRET KAYA,SEZGİLERİMİZ VE TAKINTILARIMIZ
Balığın hangi suda tutulduğu da çok önemlidir. Körfez balığı ise Petkim’ın yakında olması nedeniyle zehirli olacağı açıktır.
Tavuk yiyecekseniz ve bu –günümüzde büyük kentlerde zorunlu olarak- çiftlik tavuğu ise; ve henüz civcivliğini bilmeden detilsitil besteron (bir nevi ostrojen hormonu) ile büyütülerek tavuk olduğunu bildiğiniz için tercin etmeyin. Otla, doğal yollarla beslenmiş hayvanla hormonla şişirilmiş hayvanlar arasnda çok büyük fark vardır!
Genetikleriyle oynanmış, hormonla şişirilmiş hayvanlardan, bitkilerden , bu tür tüm besinlerden uzak durun.
e) Evinizde temizlikte , çamaşır, bulaşık her tür temizlik işinde arap sabunu kullanın. Kullandığınız her tür çamaşır suyunun, deterjanın, yumuşatıcının, parlatıcının, leke çıkarıcının kimyasal bir zehir olduğunu unutmayın.
f) Tüm perdelerinizi partikül atmaması için kolalı malzemelerle yıkayın.
g) Yatak odanızda bitki bulundurmayın. Malum, onlar geceleri CO2 verirler.
h) Pencereniz pimapen, duvarlarınız yağlıboyaysa pencereniz aralık uyuyun.
i) Yatağınız, çarşaflarınız, yorganınız, yastığınız, pijamanız, geceliğiniz doğal malzemelerden yapılı olsun.
j) Yatak odanızda açık cep telefonu, televizyon, bilgisayar hatta radyo gibi elektronik aletler bulundurmayın.
k) Uyurken odanızın ışığını açık bırakmayın, mutlaka söndürün.
l) Böcek kaçırtıcı ilaçlar zararlı olabilir.
m) Klima varsa mutlaka temiz hava kullanmalı, filtresi sık sık değiştirilmelidir.
n) Anne kalp sesini taklit eden tik-taklı duvar saatleri yatak odanızda bulunmamalı.
o) Kol saatiniz pilli ise uyurken çıkarmalısınız.
p) Elinizden geldiğince gündüz uykusu uyumayın. Hormonların orkestra şefi hipofiziniz, ışıkta uykuyu hiç sevmediği için bozulabilir.
Psikolojik Inovasyon
Global olarak baktığımızda kuyruğu incelerken ağızdan girenler, yani besinlerimiz, soluduğumuz hava gibi anüsten giren zararlılar da sağlığımızı bozar !
Anüsten giren zararlılar demek; bağırsağımızda enerji boyutunda negatif etki yapan, bağırsak sinirimizin ön plana geçmesine neden olan etkilerdir. Anüsten giren zararlılar (anal seks demek değildir) laf sokmalar, kötü bakışlar, dedikodu, kem gözler, kötü ses tınısı, bizi çocukluğumuza geri götüren, regrese eden dar halkadaki yakınlarımızın nevrotik ses tınıları gibi etkilerdir, bunlar negatif etkileriyle anüs/ bağırsak sinirimizin çalışmasına, bu da nevrotik, öfke kontrol güçlüğü çeken, bağışıklık sistemi zayıf, çok çabuk etki altında kalabilen bir halde kalmamıza neden olur. Üst beynimiz sislenir.
Özellikle geçirdiğimiz ameliyat, sünnet, kürtaj, baygınlık veya seks sırasında anüsün açık düşmesi sonucunda aldığımız bakış etkileri son derece negatif etki yapar.Çünkü bakışın gücü kilometrelerce etki yapar; yayılır.
Birkaç örnek:
-Ne zaman annemle telefonda konuşsam; sonrasında tansiyonum çıkıyor!
-Kayınvalidem ne zaman bize gelse belim ağrıyor!
-…………….
………………….
………………
Bu zararlılardan korunmanın yolları:
Üst beynimiz, yani kullandığımız %28’lik kısım günlük hayatta para, malk mülk, mevkii, kariyer, iktidar, hırs gibi kavramların bölgesidir.(Taze yeşil cevizin üstündeki kahverengi kabuğa benzeyen kısım .Beynimiz aynen bir cevize benzer, üst beyin dediğimiz bu bölüm de o kahverengi zar gibidir.)
Alt ve üst beyin arasında da suuraltı dediğimiz 0-2 yaş bebekliğimizde oluşan özellikle seksüel içerikli takıntılarımızın bulunduğu bölüm yeralır.
Anne rahmine düştüğümüzün 30 .gününden itibaren BEBEĞİNİZİN HERŞEYİ DUYAN, GÖREN, KAYDEDEN BİR CANLI, BİR İNSAN OLDUĞUNU ASLA UNUTMADAN, annenin ve etrafındaki herkesin göstereceği özen; doğumdan sonra da şu noktalara dikkat edilerek sürdürülmelidir.
BEBEĞİ ‘ALT UÇ’ VİRÜSLERİNDEN KORUMAK İÇİN:
Bebeğin tuvalet temizliğini yalnızca annesi yapmalı, apışarasına yabancı eller dokunmamalı..Eğer bakıcı veya anneanne, babaanne gibi bir yakını olacaksa mutlaka eldiven kullanılmalı…
Tuvalet temizliği sırasında klitoris/anüs/penis ile fazlaca uğraşılmamalı, uyarılmamalarına dikkat edilmeli (örneğin temizlik mendili veya sabunlu bez ile bir kez yukardan aşağıya doğru güzelce silinmeli, oğuşturulmamalı, birçok kez silinerek uyarılmamalıdır.)
Bebeklerin ‘poposunu open, pipisini ısıran’ tüm yakınlar engellenmeli, böylece anüs etkisi uyarılmasını önüne geçilmeli
Anüsten fitil sokulmamalı , vücut ısısı derece sokularak ölçülmemeli, kulak temizleme çubuğu ile kaka temizliği yapılmamalı
Erkek bebeklerde uyarılan anal enerji, kız bebeklerde ise uyarılan hem anal, hem klitoral enerji çok sert alt uç virüslerine neden olur.
Erkeklerde 2-9 yaş arası yapılan sünnet kastrasyon kompleksine, (pipi kesimi korkusu ) bu da en yaygın problem olan ERKEN BOŞALMA’ya sebep olur. (Küçük kız çocuğun pipisi olmadığını gören erkek çocuk; ‘ONUNKİNİ KESMİŞLER, BENİMKİNİ DE KESECEKLER’ korkusu yaşar. Bu da ilerde girdği vaginadan bir an önce çıkma isteği olarak kendini gösterir.) Ayrıca alt uçtaki anal enerji, üst uçta oral enerji şekline dönüştüğü için maço, light, meteroseksüel tanımlarına uygun, çok konuşan, çok yiyen, küfürbaz, belden aşağı fıkra ve porno meraklısı, siddet eğilimli, öfkelendiğinde bağırıp çağıran, kırıp döken, her tanıştığı kadınla seks yapan ( az bir olasılıkla da eşinsel olabilen) erkekler haline gelmelerine yolaçar.
BEBEĞİ ‘ÜST UÇ’ VİRÜSLERİNDEN KORUMAK İÇİN:
1. Bebeklerin ağzına asla zorla yemek, emzik, biberon tıkıştırmayın…Bunlar da ağız ve tat kaynaklı virüslere neden olacaktır.
2. Yüksek ve tiz seslerle ‘yapma, etme, koşma, gitme, üşürsün,düşersin’ gibi sürekli müdahele edici sözlerle işitme, korku ve evham virüsleriyle büyümesine neden olmayın.
3. Asık suratlı, kızgın, öfkeli yüzlerden, çatık kaşlı gözlerden uzak tutularak görme kaynaklı virüslerden koruyun.
4. Çok dokunup öperek, sıkıştırarak, gıdıklayarak, mıncıklayarak sevilmelere izin vermeyin, dokunma kaynaklı virüslerden koruyun.’Ben seni yerim’ gibi cümleler kullanmayın.
5. Kucağınızda, ayağınızda ya da beşikte bebekleri sallayarak uyutmayın..Unutmayın, o küçücük ve yumuşacık beyinleri siz salladıkça kafatasına çarparak denge bozukluklarına ve birçok sağlık sorunlarına yol açılmasını önleyin.
6. ‘Ağlama, bağırma, ye , yeme, yapma, yürü , seni çingelere veririm, yaramazlık yapıp beni üzersen seni sokağa atarım, iğneci geliyor gibi korkutmalarla baskı, otorite kaynaklı virüslere yol açmayın.
7. Bebeğin altını kirlettiğinde hemen değiştirerek, kustuğunda hemen temizleyerek tüm koku ve titizlik kaynağı virüslerin oluşmasını önleyin.
8. Kundaklanma sıkışıklık, kapatılma, dar yerlerde duramama gibi virüslere yol açar, bebeğinizi kundaklamayın.
İşte üst uçta ağızla başlayan sindirim sistemi yemek borusu-mide- bağırsak ve alt uçta anüsle sonuçlandığı için hem alt, hem üst uçta sürekli uyarılır. Oral –anal enerji hakim bu sistemin sonucu; her köşebaşındaki kebapçıda, çorbacıda , meyhanede sürekli olarak yiyen, içen, okumak , öğrenmek , düşünmek yerine sürekli olarak cep telefonlarında, bilgisayarlarda, evde, sokakta bol bol konuşan, dedikodu yapan, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuş, araba kullanırken, kuyrukta beklerken her fırsatta kavga eden, bağırıp çağıran, bıçak çeken, yumruk atan, en ufak bir rahatsızlıkta hemen hastalanıp doktorlara koşan, avuç dolusu ilaç yutan , diyetisyenlere kucak dolusu paralar harcayan insanlar topluluğudur…
İnsanlar vardır tanıdığınız; kimi deniz ürünü, kimi lahana yemez, kimi soğan sarımsak, kimi limon kolonyası kokusuna dayanamaz, kimisi bağırarak konuşur, kimi konuyu ilk çağlardaki atalarının durumundan (!) başlayarak aktarır, kimi gözgöze gelmekten kaçınır, kimi durmadan panik atak yaşar,kimi yalnız kalamaz…Kimi de durmaksızın doktor doktor dolaşır, panik atak, reflü, spastik kolon , ülser, gibi bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu ortaya çıkmış birçok hastalıkla bitap düşer.
0-2 yaş arası dönemde kaptığımız bu alt ve üst uç virüsleri ve bozuklukları ancak rüyalarımızın simge dili ile bilincimize ulaşabilir.
Peki 2 yaşından sonra da virus kapmamız mümkün mü? Tabii ki..Üst beynimizin devre dışı kaldığı zamanlarda..
ÜST BEYNİMİZ NE ZAMAN SİSLİDİR?
Çocukların cinsel içerikli oyunları-doktorculuk, evcilik- ensest, tecavüz, mastürbasyon, kutsal kase ile bitmemiş seksüel deneyimler, porno filmler seyrederken, ilk seksüel ilişki denemelerinde, kadınların ilk regl kanaması, kızlık zarı yırtılması ve erkekler için sünnet sırasında
Askerlik, hapis, savaş,şiddet, trafik kazası, zorunlu evlilik, ekonomik kriz, iflas, işsizlik, aşırı zor iş ortamı, boşanma, mahkemeye düşme, açlık,gece vardiyası, karanlık bar ortamları, gürültü ve kalabalık
Alkol veya diğer uyuşturucularla sarhoşluk sırasında
Duygusal şoklar, ayrılıklar, matem reaksiyonlarında
Uzun süreli organik hastalıklarda
Uzun süreli psikolojik hastalıklarda
Aşı,iğne, kan verme, (lokal veya genel )anestezi ile yapılan operasyonlar sırasında
Kendini her şeyin üstünde gören otorite figürleri –patron, öğretmen, müdür, yönetici vb.- karşısında
Korku ve dehşet filmleri seyrederken
Bilgisayar karşısında 1 saatten fazla oturduğunuzda
Cep telefonuyla beş dakikadan uzun konuştuğunuzda
Anne kalp sesini taklit eden müzikleri dinlerken
Televizyon, bilgisayar karşısında uyukladığımızda
Yüksek ses tınılı tartışmalarda
Fiziksel şiddetle karşılaştığımızda
Fal, büyü, tarot, astroloji, muska, kurşun döktürme sırasında
Annemizle yüz yüze veya telefonda konuşurken
Bu durumlarda da üst beynimizin korunmasından mahrum kalan içimizdeki EVRENSEL KUYRUKLU CANLI; psikolojik virüsler kapar. Kaçınamayacağımız durumlarda (ilk cinsel tecrübe, aşırı çevre koşulları gibi) aşağıdaki önerileri dinler ve uygularsanız, KUYRUĞUNUZU DİK TUTMAYI ve yaşam enerjinizi canlı tutmayı başarabilirsiniz.
Kutsal kaseyi biliyorsanız ve yaşabileceğiniz bir seks ortamınız varsa sıklığını arttırın.
Yoksa günde bir saat bisiklet hariç (erkeklerde anal, kadınlarda da hem klitoral enerjiyi kamçıladığı için) terletici spor yapın.
Rüyalarınızı hatırlıyorsanız kahvaltıdan once yazın, kimseye anlatmayın.
Koşullarınızı ve bunlara bağlı negatif duygularınızı, özellikle öfkelerinizi abartılı olarak bir kağıda yazın, sonra o kağıdı yırtıp atın.
PVT’yi her gün uygulayın. (MANZUM BÖLÜM YA DA SESLİ BÖLÜM EKLENECEK)
NEDİR ÜST BEYNİMİZİN DEVRE DIŞI OLDUĞU ZAMANLAR?
Uyku zamanlarımız. Yaşamımızın 1/3’ünü geçirdiğimiz bu zamanlar özellikle önemlidir
Narkozla (genel anestezi) ile uyutulduğumuz zamanlar
Bayılma ve şok durumları
Hipnoz
Uyku zamanlarımız:
Uykuda üst beyin tamamen devredışı olduğu için, icimizdeki EVRENSEL KUYRUKLU CANLI korumasızdır. Bu nedenle psikolojik virüslerden korunmak için:
Hemcinslerinizle, ebeveynlerinizle, akrabalarınızla, çocuklarınızla,kardeşlerinizle, kedilerinizle,köpeklerinizle asla aynı yatakta uyumayın. Kısaca üst beyinde seksin yasak olduğu kişiler ya da canlılarla aynı yatakta uyursanız; virus kaparsınız. (Ayrıntıları kitabın manzum bölümünde bulabilirsiniz.)
Aynı yastığa baş koyduğunuz partneriniz nevrotikse, mutlaka ona da virus temizleme programı uygulayın. Kadınsa kutsal kaseyi öğretin, erkekse erken boşalma kontrolü sağlayın.
Rüyalarınızı hatırlamıyorsanız çalar saatinizi uykuya dalış saatinizden 65 dakika sonraya ayarlayınız. İlk R.E.M uykusu sağlıklı bir insanda 60 dakika sonra başlayıp 15 dakika devam ettiği için ve %80 oranında R.E.M uykusunda rüya görüldüğü için rüyanızı hatırlayabilirsiniz.Veya bir partneriniz varsa o gece loş bir ışıkta uyuyun ve R.E.M (Rapid Eyes Movement) uykusu başladığında gözbebeğinizin hızlı hareketleri gözkapağının ardından da görülebileceğinden 5 dakika sonra sizi uyandırmasını söyleyin.
Uykudan uyandığınızda çarşaflarınız kırış kırış oluyorsa ‘restless leg-rahatsız bacak sendromu’ denilen özel bir uyku hastalığınız olabilir. Bize veya bir uyku bozuklukları uzmanına danışın.
Geceleri diş gıcırdatıyorsanız,kabuslarınız, karabasanlarınız, gündüz uyku eğilimleriniz, uykuya dalma güçlükleriniz, gece uykuda yürümeleriniz, hatırlayamadığınız seks uygulamalarınız varsa, bize veya bir uyku bozuklukları uzmanına danışın.
Genel anestezi zamanlarımız: Narkoz genel anestezi uygulandığında üst beynimizi devredışı bıraktığından, içimizdeki evrensel canlı gene olumsuz etkilere karşı korumasız kalmaktadır.Bu zamanlarda psikolojik virüslerden korunmak için şu önerilerde bulunabiliriz.
1.Mümkünse genel anestezi almayın.
2.Operatörünüz ve ameliyat personeli ile önceden konuşun. Kanaması durmuyor, tansiyonu düştü gibi panikli ses tonları, nevrotik ve telaşlı ses tınıları, yüksek sesli espriler, anne kalp sesini taklit eden müzikler istemediğinizi belirtin.
3. Evinize taburcu olduğunuzda son bölümdeki PVT programını kendinize tatbik edin.
Baygınlık, şok zamanlarımız: Bu durumlarda bir ön hazırlık mümkün olmadığı için önerilerimiz onlara yardım etmeye çalışan kişiler hakkında olacak.
1.Asla telaş yapmayın.
2.Bağırarak konuşmayın.
3.Durumu abartmayın.
4.Soğukkanlı kalarak tıbbi yardım bekleyin.
5.Kanaması varsa, kol ve bacaklarda kanamanın üst tarafından bir kemerle sıkarak, diğer durumlarda kanayan yaranın üstüne elinizde bastırarak kanamayı durdurmanız veya yavaºlatmanız hayat kurtarıcı olabilir.
6,Boğulma tehlikesiyle şoka girdiyse suni teneffüs yapabilirsiniz.
7.Diğer durumlarda dokunmayın ve kımıldatmayın.
Hipnoz durumları:
Nevrotik olduğundan şüphelendiğiniz bir uygulayıcıya asla kendinizi emanet etmeyin. Onun alt beyinsel virüsleri size de sirayet edecektir. B uyüzden çağdaş psikoterapik yaklaşımlarda hipnoz uygulanmamaktadır.
Bu durum yalnızca hipnoz seansları için değil, hipnoza benzer, birlikte yapılan meditatif çalışmaların –enerji çalışmalarının üst beyni (korteksi) devre dışı bırakan her türlü eğitim, kişisel gelişim, spritüel gelişim adı altında yapılan öğretilere ilişkin toplantı ve çalışmalar için de geçerli olmaktadır.
Tam tersine eğiticilerin, öğreticilerin, terapistlerin………………. karşısındaki Evrensel Eşit Kuyruklu Canlıları uyanık tutma, dikkatli tutma , söylenilenleri muhakeme etme gibi özelliklerini açık tutma sorumluluğu vardır, onların zihinlerini bulandırmaya, üst beyinlerini dağıtmaya, kontrol altında tutmaya, hükmetmeye ve de uyutmaya hiçbir şekilde hakları yoktur. Her insan ne kadar yetişmiş olursa olsun psişik virüslerle donanmış vaziyettedir. Arınmış insan,evrende mevcut değildir.
Hepimiz EVRENSEL EŞİT KUYRUKLU CANLIYIZ.
İsimlerimizin başlarına yerleştirilen unvanlar , guru- muru, ustad-müstad, Prof-Mrof, master-muster arınmış kişi yapmaz. Arındığını zanneden insanın genetik geçişli yüzlerce psikolojik virüsü vardır. Bilincin karardığı, korteksin devre dışı kaldığı sıralarda bu virüsler kişiden isteği dışı ve bilinmeksizin, farkına varmaksızın karşısındakinin alt beynine nakledlir.
Bu virüslerle ancak bilimsel rüya analizi ile tanışılıp etkileri yumuşatılabilir. Bu çalışmalar dahi kişi arınmış kişi yapmaz. Kişi ak-pak yapan, tamamen arındıran hiçbir yöntem ve teknik yoktur.
UNVANLAR, BİZİ ARINMIŞ KİŞİ YAPMAZ..ARINMIŞ KİŞİ EVRENDE MEVCUT DİİLDİR
Hipnoz durumları:
Nevrotik olduğundan şüphelendiğiniz bir uygulayıcıya asla kendinizi emanet etmeyin. Onun alt beyinsel virüsleri size de sirayet edecektir. B uyüzden çağdaş psikoterapik yaklaşımlarda hipnoz uygulanmamaktadır.
Bu durum yalnızca hipnoz seansları için değil, hipnoza benzer, birlikte yapılan meditatif çalışmaların –enerji çalışmalarının üst beyni (korteksi) devre dışı bırakan her türlü eğitim, kişisel gelişim, spritüel gelişim adı altında yapılan öğretilere ilişkin toplantı ve çalışmalar için de geçerli olmaktadır.
Tam tersine eğiticilerin, öğreticilerin, terapistlerin………………. karşısındaki Evrensel Eşit Kuyruklu Canlıları uyanık tutma, dikkatli tutma , söylenilenleri muhakeme etme gibi özelliklerini açık tutma sorumluluğu vardır, onların zihinlerini bulandırmaya, üst beyinlerini dağıtmaya, kontrol altında tutmaya, hükmetmeye ve de uyutmaya hiçbir şekilde hakları yoktur. Her insan ne kadar yetişmiş olursa olsun psişik virüslerle donanmış vaziyettedir. Arınmış insan,evrende mevcut değildir.
Hepimiz EVRENSEL EŞİT KUYRUKLU CANLIYIZ.
İsimlerimizin başlarına yerleştirilen unvanlar , guru- muru, ustad-müstad, Prof-Mrof, master-muster arınmış kişi yapmaz. Arındığını zanneden insanın genetik geçişli yüzlerce psikolojik virüsü vardır. Bilincin karardığı, korteksin devre dışı kaldığı sıralarda bu virüsler kişiden isteği dışı ve bilinmeksizin, farkına varmaksızın karşısındakinin alt beynine nakledlir.
Bu virüslerle ancak bilimsel rüya analizi ile tanışılıp etkileri yumuşatılabilir. Bu çalışmalar dahi kişi arınmış kişi yapmaz. Kişi ak-pak yapan, tamamen arındıran hiçbir yöntem ve teknik yoktur.
Nevrotik olduğundan şüphelendiğiniz bir uygulayıcıya asla kendinizi emanet etmeyin. Onun alt beyinsel virüsleri size de sirayet edecektir. B uyüzden çağdaş psikoterapik yaklaşımlarda hipnoz uygulanmamaktadır.
Bu durum yalnızca hipnoz seansları için değil, hipnoza benzer, birlikte yapılan meditatif çalışmaların –enerji çalışmalarının üst beyni (korteksi) devre dışı bırakan her türlü eğitim, kişisel gelişim, spritüel gelişim adı altında yapılan öğretilere ilişkin toplantı ve çalışmalar için de geçerli olmaktadır.
Tam tersine eğiticilerin, öğreticilerin, terapistlerin………………. karşısındaki Evrensel Eşit Kuyruklu Canlıları uyanık tutma, dikkatli tutma , söylenilenleri muhakeme etme gibi özelliklerini açık tutma sorumluluğu vardır, onların zihinlerini bulandırmaya, üst beyinlerini dağıtmaya, kontrol altında tutmaya, hükmetmeye ve de uyutmaya hiçbir şekilde hakları yoktur. Her insan ne kadar yetişmiş olursa olsun psişik virüslerle donanmış vaziyettedir. Arınmış insan,evrende mevcut değildir.
Hepimiz EVRENSEL EŞİT KUYRUKLU CANLIYIZ.
İsimlerimizin başlarına yerleştirilen unvanlar , guru- muru, ustad-müstad, Prof-Mrof, master-muster arınmış kişi yapmaz. Arındığını zanneden insanın genetik geçişli yüzlerce psikolojik virüsü vardır. Bilincin karardığı, korteksin devre dışı kaldığı sıralarda bu virüsler kişiden isteği dışı ve bilinmeksizin, farkına varmaksızın karşısındakinin alt beynine nakledlir.
Bu virüslerle ancak bilimsel rüya analizi ile tanışılıp etkileri yumuşatılabilir. Bu çalışmalar dahi kişi arınmış kişi yapmaz. Kişi ak-pak yapan, tamamen arındıran hiçbir yöntem ve teknik yoktur.
"BAŞI ANLAMAK İÇİN KUYRUĞU İYİ İNCELEYİN" Çin Uygarlığının Atası Huang Ti, Sarı imparator
KUYRUKBİLİM
YAŞAM AĞACININ BİLGİSİNİ ARAŞTIRIYOR.
VE KUYRUK BİLİMİ ANCAK RÜYA DİLİYLE ANLAŞILABİLİR ve ANLATILABİLİR.
YAŞAM AĞACI ;KUYRUKTUR; BEYNİN UZANTISI OLAN OMURİLİKTİR.
BEYİN VE KUYRUĞU; YANİ BEYİN VE ONUN UZANTISI OLAN MEDULLA SPINALIS
HEPİMİZDE EŞİT OLAN İÇİMİZDEKİ EVRENSEL EŞİT KUYRUKLU CANLI
(ANATOMİK RESİM)
Geleceğin ilmi KUYRUK BİLİMİ ise yaşam ağacı bilgisinin peşinde, teşhis ve tanımların ötesinde, bilimsel rüya analizi medotuyla alt beyindeki Messenger RNA’larla atalarımızdan bugüne kadar taşınmış bilgileri bilimsel rüya analizleri ile inceleyen bilim dalıdır.
Kuyrukbilim alanında; Nusret Kaya metodolojisi ile global rüya analizleri yapılarak beynimizin kuyruğuyla ilgili ve anne rahminden itibaren kaptığımız psikolojik virüslerden temizlenme ve farkındalığı arttırma çalışmaları sürdürülüyor.
KUYRUKBİLİM’İN AMACI;
KUYRUKTA
*KADIN ERKEK FARKI OLMAKSIZIN
*HERHANGİ BİR AKTARIM ŞARTI OLMAKSIZIN;
*SEKS VE HAZ ŞARTI OLMAKSIZIN
ENERJİLERİMİZİN DÜZELTİLMESİDİR.
KUYRUKBİLİM; YAŞAM ENERJİSİNİN DOĞRU KÖK SİNİRİNDEN ALINARAK BEYİNE İLETİLMESİ YOLUYLA NEVROTİK ENERJİLERDEN KURTULMAMIZI, FARKINDALIĞIMIZIN ARTMASINI; PSİKOLOJİK VİRÜSLERDEN BİLİMSEL RÜYA ANALİZLERİYLE KURTULARAK KENDİMİZLE BARIŞMAMIZI ………………..
BUNUN İÇİN ;
BAĞIRSAK (RAHİM) SİNİRİNİZİN, ANÜS VEYA KLİTORİS SİNİRİNİZİN ÖNPLANA GEÇTİĞİNİ HİSSETTİĞİNİZ HER ANDA;
*YEMEK YEDİKTEN SONRA,
*SİNİRLENDİĞİNİZDE.
*RAHİM KAMÇISI YEDİĞİNİZDE,
‘BEN VAGİNAL (ERKEKTE PİNEAL) ENERJİMİ BEYNİME ÇIKARTIYORUM, UCU AÇIK HELEZONLARI BEYNİMDE DOLAŞTIRIYORUM, UCUNUN KOSMOSA AÇILMASINI İSTİYORUM’ DİYEBİLİRSİNİZ.
BUNU TEKRARLADIKÇA OMURİLİĞİNİZİN, YANİ KUYRUĞUNUZUN KENDİLİĞİNDEN DİKLEŞTİĞİNİ FARKEDECEKSİNİZ.BU DA YAŞAM ENERJİNİZİ DOĞRU KÖK SİNİRİNDEN KULLANMANIZI SAĞLAYACAK; NEVROTİK ENERJİLER DÜZELECEKTİR.
DOĞRU KÖK SİNİRİNİ, OMURİLİKTEKİ VAGINAL (ERKEKTE PİNEAL) ENERJİYİ
SEK S VE HAZ ŞARTI OLMAKSIZIN KULLANMAK,
TEMİZ SU KAYNAĞINDAN YAŞAM ENERJİSİ ALMAK (KADINLARDA VAGİNA, ERKEKTE PENİS ) NEF’ STE İRADEYİ DE GÜÇLENDİRİR.
Bugün hala omurilik ve beyin nakli yapılamıyor! Omurilik; beynin kuyruğu, yani uzantısı olmasaydı; kırıldığında ölüm olmazdı!
ÇİN uygarlığın atası Sarı imparator Huang Ti (MÖ 2697-2598) geleneksel uygulama ve inançları ilk defa yazıya döken ve başlatan kimse olarak bilinir. Onu bambu kamışıyla kaplumbağa kabuğuna yazılı Nİ Ching Sü Wen adlı yapıtı bu konuda günümüze kadar ulaşan en eski inceleme sayılır. Sarı İmparator bu konudaki uğraşını şöyle özetlemektedir:
‘BAŞI ANLAMAK İÇİN KUYRUĞU İYİCE İNCELEYİN ’ der.
İNSANI İNSAN YAPAN; KUYRUĞU DİK TUTMASIDIR.
YAŞAM AĞACININ BİLGİSİNİ ARAŞTIRIYOR.
VE KUYRUK BİLİMİ ANCAK RÜYA DİLİYLE ANLAŞILABİLİR ve ANLATILABİLİR.
YAŞAM AĞACI ;KUYRUKTUR; BEYNİN UZANTISI OLAN OMURİLİKTİR.
BEYİN VE KUYRUĞU; YANİ BEYİN VE ONUN UZANTISI OLAN MEDULLA SPINALIS
HEPİMİZDE EŞİT OLAN İÇİMİZDEKİ EVRENSEL EŞİT KUYRUKLU CANLI
(ANATOMİK RESİM)
Geleceğin ilmi KUYRUK BİLİMİ ise yaşam ağacı bilgisinin peşinde, teşhis ve tanımların ötesinde, bilimsel rüya analizi medotuyla alt beyindeki Messenger RNA’larla atalarımızdan bugüne kadar taşınmış bilgileri bilimsel rüya analizleri ile inceleyen bilim dalıdır.
Kuyrukbilim alanında; Nusret Kaya metodolojisi ile global rüya analizleri yapılarak beynimizin kuyruğuyla ilgili ve anne rahminden itibaren kaptığımız psikolojik virüslerden temizlenme ve farkındalığı arttırma çalışmaları sürdürülüyor.
KUYRUKBİLİM’İN AMACI;
KUYRUKTA
*KADIN ERKEK FARKI OLMAKSIZIN
*HERHANGİ BİR AKTARIM ŞARTI OLMAKSIZIN;
*SEKS VE HAZ ŞARTI OLMAKSIZIN
ENERJİLERİMİZİN DÜZELTİLMESİDİR.
KUYRUKBİLİM; YAŞAM ENERJİSİNİN DOĞRU KÖK SİNİRİNDEN ALINARAK BEYİNE İLETİLMESİ YOLUYLA NEVROTİK ENERJİLERDEN KURTULMAMIZI, FARKINDALIĞIMIZIN ARTMASINI; PSİKOLOJİK VİRÜSLERDEN BİLİMSEL RÜYA ANALİZLERİYLE KURTULARAK KENDİMİZLE BARIŞMAMIZI ………………..
BUNUN İÇİN ;
BAĞIRSAK (RAHİM) SİNİRİNİZİN, ANÜS VEYA KLİTORİS SİNİRİNİZİN ÖNPLANA GEÇTİĞİNİ HİSSETTİĞİNİZ HER ANDA;
*YEMEK YEDİKTEN SONRA,
*SİNİRLENDİĞİNİZDE.
*RAHİM KAMÇISI YEDİĞİNİZDE,
‘BEN VAGİNAL (ERKEKTE PİNEAL) ENERJİMİ BEYNİME ÇIKARTIYORUM, UCU AÇIK HELEZONLARI BEYNİMDE DOLAŞTIRIYORUM, UCUNUN KOSMOSA AÇILMASINI İSTİYORUM’ DİYEBİLİRSİNİZ.
BUNU TEKRARLADIKÇA OMURİLİĞİNİZİN, YANİ KUYRUĞUNUZUN KENDİLİĞİNDEN DİKLEŞTİĞİNİ FARKEDECEKSİNİZ.BU DA YAŞAM ENERJİNİZİ DOĞRU KÖK SİNİRİNDEN KULLANMANIZI SAĞLAYACAK; NEVROTİK ENERJİLER DÜZELECEKTİR.
DOĞRU KÖK SİNİRİNİ, OMURİLİKTEKİ VAGINAL (ERKEKTE PİNEAL) ENERJİYİ
SEK S VE HAZ ŞARTI OLMAKSIZIN KULLANMAK,
TEMİZ SU KAYNAĞINDAN YAŞAM ENERJİSİ ALMAK (KADINLARDA VAGİNA, ERKEKTE PENİS ) NEF’ STE İRADEYİ DE GÜÇLENDİRİR.
Bugün hala omurilik ve beyin nakli yapılamıyor! Omurilik; beynin kuyruğu, yani uzantısı olmasaydı; kırıldığında ölüm olmazdı!
ÇİN uygarlığın atası Sarı imparator Huang Ti (MÖ 2697-2598) geleneksel uygulama ve inançları ilk defa yazıya döken ve başlatan kimse olarak bilinir. Onu bambu kamışıyla kaplumbağa kabuğuna yazılı Nİ Ching Sü Wen adlı yapıtı bu konuda günümüze kadar ulaşan en eski inceleme sayılır. Sarı İmparator bu konudaki uğraşını şöyle özetlemektedir:
‘BAŞI ANLAMAK İÇİN KUYRUĞU İYİCE İNCELEYİN ’ der.
İNSANI İNSAN YAPAN; KUYRUĞU DİK TUTMASIDIR.
YAŞAM AĞACI ŞİİRİ
BİLGİLERİMİZ HAZIR ÜST BEYİNDE BİRİKMİŞKEN
İLMİMİZ ALT BEYNİMİZDE KUYRUĞU MERAK EDER
LEVH-İ MAHFUZ’DA YAZILI OLANI
GİZEMLERLE DOLU OLAN
İÇİMİZDEKİ İYİLEŞTİRİCİ YILANI
SEVGİMİZDEKİ YALAN DOLANI
İBN-I SİNA’DA TAKILANI
“V” HARFİNDEKİ İNTİKAMCI ZAFERİ
ESKİLERDEKİ BİNLERCE SEFERİ
“RA” DAKİ GİZEMLERİ
İLERİYİ GÖRENLERİ
LİYAKATİ SEVENLERİ
“MİM” HARFİNİN SİMGELERİNİ
EŞSİZ YARATICIDAKİ QUANTUMU
YENİLENEN YAŞAMLARI
ENERJİLERDEKİ MELAİK’İ
NA-MEVCUTLARI MERAK EDER
YENİDEN CANLANDIRMADAKİ DÖRT KUŞU
AŞKTAKİ AK İPLİK, KARA İPLİĞİ
ŞANSTAKİ ‘KAHPE FELEĞİ’
ANLAMAYA ÇALIŞIRIZ BİTEVİYE
MEVCUDİYETİMİZDEKİ KARA DELİĞİ
AKIBETİNİ ÖLÜM SANCISININ
GUFRANİKE’NİN MANASININ
ANLAMINI ÖN TÜRK YAZITLARININ
CELAL-CEMAL’DEKİ ZITLIĞIN
IŞIĞINI MERAK EDERİZ
HEPİMİZ MERAK EDERİZ
EZİLMİŞLİĞİMİZİN NEDENLERİNİ
Pİ SAYISI VEYA PLANK SAYISINI
İÇİMİZDEKİ BENİN MUTLAK EŞİTLİĞİNİ
MERAK EDER, SORGULARIZ
İLELEBET KALFA (HALİFE) OLUŞUMUZU UNUTUP
ZENGİNLİĞİN TUZAĞINA DALARIZ
BİZLER
İLMİMİZ ALT BEYNİMİZDE KUYRUĞU MERAK EDER
LEVH-İ MAHFUZ’DA YAZILI OLANI
GİZEMLERLE DOLU OLAN
İÇİMİZDEKİ İYİLEŞTİRİCİ YILANI
SEVGİMİZDEKİ YALAN DOLANI
İBN-I SİNA’DA TAKILANI
“V” HARFİNDEKİ İNTİKAMCI ZAFERİ
ESKİLERDEKİ BİNLERCE SEFERİ
“RA” DAKİ GİZEMLERİ
İLERİYİ GÖRENLERİ
LİYAKATİ SEVENLERİ
“MİM” HARFİNİN SİMGELERİNİ
EŞSİZ YARATICIDAKİ QUANTUMU
YENİLENEN YAŞAMLARI
ENERJİLERDEKİ MELAİK’İ
NA-MEVCUTLARI MERAK EDER
YENİDEN CANLANDIRMADAKİ DÖRT KUŞU
AŞKTAKİ AK İPLİK, KARA İPLİĞİ
ŞANSTAKİ ‘KAHPE FELEĞİ’
ANLAMAYA ÇALIŞIRIZ BİTEVİYE
MEVCUDİYETİMİZDEKİ KARA DELİĞİ
AKIBETİNİ ÖLÜM SANCISININ
GUFRANİKE’NİN MANASININ
ANLAMINI ÖN TÜRK YAZITLARININ
CELAL-CEMAL’DEKİ ZITLIĞIN
IŞIĞINI MERAK EDERİZ
HEPİMİZ MERAK EDERİZ
EZİLMİŞLİĞİMİZİN NEDENLERİNİ
Pİ SAYISI VEYA PLANK SAYISINI
İÇİMİZDEKİ BENİN MUTLAK EŞİTLİĞİNİ
MERAK EDER, SORGULARIZ
İLELEBET KALFA (HALİFE) OLUŞUMUZU UNUTUP
ZENGİNLİĞİN TUZAĞINA DALARIZ
BİZLER
BİR , ADEM, ADAM, KADIN , KABURGA KEMİĞİ TSELAH VE GÜNAH
RÜYA ANALİZİ NASIL İYİLEŞTERİCİ OLUYOR?- II
"....Eski Ahit'te yeralan İlk Günah tasviri...her dinde olan "iyi ve kötü" yaklaşım biçimindeki yanlış anlamayı görebilmek için....oldukça uygundur.....
İlk Yaradılış hikayesinde, ilk - androjen- (çift cinsiyetli, hem erkek hem dişi çn) insan olan Adem....cennet bahçesinde ....iki tane özel ağaç bulur; biri yaşam ağacı ve iyi ile kötüyü ayrıştırma ağacı . Bundan sonrası için Adem"in bir erkek değil, bir androjen olduğunun bilinmesi önemlidir.
Adem, bütün bir insandır, henüz kutuplaşmaya bağımlı değildir ve zıt kutuplara bölünmemiştir. Hala, herşeyle "BİR" dir, bu kozmik bilinç durumu, cennet görüntüsü ile tasvir edilir. Adem, bilincin "BİR"liğinde yaşarken bile kutuplaşma konusu, iki ağaç olgusuyla ortaya konmuştur.
*
(Sümer Çivi Tabletleri: Bilgi Ağacının Bilgisini insana verdik, Yaşam Ağacının bilgisini vermedik " der.
*
Bölünme, Yaradılış hikayesini en başından itibaren yeralır. Yaradılışın zaten kendisi bir bölünme ve ikiye ayrılma ile gerçekleşir. İlk yaradılış hikayesinde de, hep kutuplaşmadan sözedilir: Işık-Karanlık, su-kara, güneş-ay...Sadece insan "hem erkek hem kadın" olarak bütün yaratılmıştır. ...Sonunda Adem ..varlığının bir bölümünü dışarı çıkarmak ve biçimsel olarak bağımsız olmasını sağlamayı diler...Böyle bir adım mecburen bir bilinçlilik kaybı anlamına gelir. Bu durum Adem'in uykuya dalması ile anlatılır. Tanrı, bütün ve iyi insan olan Adem'in bir tarafını alır ve bunu bağımsız kılar.
*
KUYRUKBİLİMİ,
RENK, DİL, DİN, CİNSİYET; IRK FARKI OLMADAN HERKESE AÇIK;
HER TÜR PARABİLİMSEL (PARAPSİKOLOJİK), GİZEMCİ,YORUMCU,TEFSİRCİ, TABİRCİ, MİSTİK ÖĞEYE KAPALIDIR.
HİÇ BİR KOŞULDA BİLİMSELLİKTEN ÖDÜN VERMEZ.
*
Luther"in Adem"in "kaburga"sı olarak tercüme ettiği kelime, orjinal İbranice metinde tselah: yan taraf olarak geçer ve bu kelime tsel: gölge kelimesi ile akrabadır. "Bütün ve iyi insan" parçalanır , erkek ve kadın olarak adlanırılan ,biçimde farklı iki görüntüye bürünür. .............
*
.........İnsanın günahı birlikten ayrılmasından ibarettir....
*
...Günah ve ayrılma kelimeleri dil bakımından akrabadır.Yunanca'da günah kelimesinin gerçek anlamı daha açık görülür: Hamartama "günah" demektir ve bunun karşılığı olan hamartanein "noktayı kaçırmak" , "hedefi vuramamak" "günah işlemek" anlamındadır. Yani günah "noktayı" bulmaktaki yeteneksizliktir. "Nokta" ise insan için ulaşılamaz ve hayal edilemez gibi gözüken "bir"liğin sembolüdür, çünkü noktanın alanı ve hacmi yoktur. Kutupsal bilinç, noktayı, yani "birliği" bulamaz. İşte günah budur. Günahkar, kutaplaşmış demektir. .........Bu kutuplaşma insanın (tıpkı Baba'nın Cennet"teki hali gibi) mükemmel olmak amacıyla, zıtlıklar arasında ilerlemesine yardım eder, ta ki herşeyi öğrenip kendisiyle bütünleşene kadar. Ama bu yol, suçlu olmayı da içerir. "Yaradılıştan günaha düşkünlük" kavramı, günahın, insanın somut davranışlarıyla bağlantılı birşey olmadığını söyler. ......kilise, günah kavramını deforme ederek, günahın kötü şeyler yapmak olduğunu, iyi ve doğru davranışla ondan kurtulabileceğimizi anlatmıştır. Ama günah, kutuplaşmanın içindeki zıt uçlardan biri değildir, günah, kutuplaşmanın kendisidir. Günahtan kaçamayız, çünkü insana ait her eylem, kutuplaşmış olduğundan günahkardır.
Bu mesajı , hiç saptırılmamış haliyle Yunan tragedyasında bulabiliriz. Eski Yunan tragedyaları , insanın sürekli iki seçenek arasında karar vermek zorunda kalmasını, ancak hangi kararı alırsa alsın yine de suçlu olmaktan kurtulamayışını anlatırlar.............İnananların, günah işlememek ve kötüden kaçınmak konusundaki sürekli çabaları, kötü olarak sınıflanan alanların bastırılmasına yol açmış ve böylece çok güçlü bir gölge yaratılmıştır. (Hristiyanlıktaki engisizyon, cadı avları, toplu katliamlar....hoşgörüsüzlük...) Yaşanmayan kutup kendini her zaman gerçekleştirir ve asil, seçkin ruhları hiç beklemedikleri bir anda ele geçirir. ......
...İnsan günahkardır, suçludur ve bu suçluluk onun ödülüdür, çünkü suçluluk insanın özgürlüğünün garantisidir.
İnsan kendini suça ezdirmeden suçunu kabul etmeyi öğrenmesi, bizler için çok önemlidir. Suçun metafizik bir doğası vardır...suç, daha çok yaptığımız hareketle ilgili tavır alma ihtiyacımızdan doğar. Suçu kabul etmek bizi, suçun getirdiği korkulardan kurtarır. Korku bir darboğazdır, gerekli açılım ve genişlemeyi engeller. Hep iyi olanı yapmaya çabalamak, zıt kutbu olan kötünün bastırılması demektir, oysa insan günahlarından bu şekilde kaçıp kurtulamaz. .....
Birliğe giden yol...zıtlıkları içimizde birleştinmek için herşeyin içindeki kutuplaşmayı görmeyi, bu tecrübeyle bilinçlenmeyi gerektirir. Bizden istenen kaçmak değil, yaşayarak çözmektir. .....
*
Bilinç, bir insanın bilincinin ışığında kalan ve bu nedenle görebildiği özelliklerin ve görüntülerin tümüdür. Gölge ise bilincin ışığının aydınlatmadığı, bu nedenle karanlıkta kalan ve bilinçdışı denen alanın tümüdür. ...Gölgemize yönelteceğimiz bir bakış, karanlığa ışık getirir .
Bakmak, karanlığa ışık, yani bilinç getirir...İnsanın bilgelik ya da aydınlanma dediğimiz, en yüksek amacı, her şeye bakabilme ve herşeyin olduğu gibi , doğal haliyle iyi olduğunu anlayabilme yeteneğine ulaşmaktır. Bu gerçek "kendini tanımadır".
İnsan hala birşeylerden rahatsızlık duyuyorsa ve hala birşeyleri değiştirme gereği duyuyorsa kendini tanıma aşamasına ulaşmamış demektir.
*
...Herşeyde kendimizi tanımayı öğrenmeli.... sonra dengeli olmak...görüntülere, onlara ateşli bir evet ya da hayır demeden, kimliksiz olarak bakmamızı sağlayan tek davranış biçimidir. DENGE'yi hissizlik ve ilgisizliğin bir karışımı olan "kayıtsızlık"la karıştırmamalıyız; Hz İsa'nın bahsettiği "ılık"lar gibi. ..bu tür insanlar asla sürtüşmeye girmezler, bastırarak, kaçarak sağlıklı dünyaya kavuşacaklarına inanırlar.
Oysa gerçeği arayanlar....varoluşlarının çelişkilerini farkederler ve kutuplaşmanın hakkından gelmek için onu bilinçleriyle, öğrenerek aşmaktan kaçınmazlar...ben'lerinin yarattığı zıtlıkları bir şekilde BİRleştirmek zorunda olduklarını bilirler.
Bir karar verdiklerinde suçlu duruma düşeceklerini bildikleri halde, bu suçluluğa takılıp kalmadan, gerekli kararları verirler. Dünyadan kaçış ve manastır hayatı da kutuplaşmayı aşmak için uygun bir yol değildir. Bize gerekli olan, daha çok bilinçli bir biçimde, yaşamın istedikleriyle yüzleşme cesaretidir. Bunu yaparken bilincimiz, her eylemimizde kendimizi gözlememizi sağlar ..Ne yaptığımız değil, nasıl yaptığımız önemlidir. ...Bilinçli miyiz yoksa egomuz mu gizli ? ...
Emir, kanun, ahlak kişiyi mükemmellik hedefine götrümez. İtaat de ....
Kişi içinde kendi kanununu bulmuşsa, tüm diğer kanunlarla bağını kopartır. Her insanın en içte yer alan kanunu, kendi gerçek merkezini, kendini bulmak ve onu gerçekleştirmektir, yani "olan" herşeyle BİR olmaktır.
Zıtlıkları birleştirmede kullanmamız gereken araç sevgidir, sevgi prensibi kendini açmak ve o ana kadar dışarıda olan birşeyleri içeri almaktır. Sevgi BİR"lik için çabalar. ..seçim yapıyorsa, haset duyuyorsa, sahip olmak istiyorsa sevgi değildir.
Hastalık İyileşmeye Giden Yoldur, Bölüm 4., Mozaik Yayınları
Thorwald Dethlefsen-Ruediger Rahlke
Çeviren: Berrin Bilgin Haznedar,
*
İŞte tüm bu nedenlerle içinizdeki ben"e, BİR"liğe, eşitliğe ulaşabileceğimiz tek yol, RÜYA ANALİZİdir. Global ve bilimsel.....Böylece içinizdeki BEN ile tanışır, onunla barışır, hepimizin EVRENSEL EŞİT KUYRUKLU CANLI olduğunu, hepimizin BİR olduğunu içselleştirirsiniz, önce kendinizle, sonra dışınızdakilerle SAVAŞLAR BİTER!
"....Eski Ahit'te yeralan İlk Günah tasviri...her dinde olan "iyi ve kötü" yaklaşım biçimindeki yanlış anlamayı görebilmek için....oldukça uygundur.....
İlk Yaradılış hikayesinde, ilk - androjen- (çift cinsiyetli, hem erkek hem dişi çn) insan olan Adem....cennet bahçesinde ....iki tane özel ağaç bulur; biri yaşam ağacı ve iyi ile kötüyü ayrıştırma ağacı . Bundan sonrası için Adem"in bir erkek değil, bir androjen olduğunun bilinmesi önemlidir.
Adem, bütün bir insandır, henüz kutuplaşmaya bağımlı değildir ve zıt kutuplara bölünmemiştir. Hala, herşeyle "BİR" dir, bu kozmik bilinç durumu, cennet görüntüsü ile tasvir edilir. Adem, bilincin "BİR"liğinde yaşarken bile kutuplaşma konusu, iki ağaç olgusuyla ortaya konmuştur.
*
(Sümer Çivi Tabletleri: Bilgi Ağacının Bilgisini insana verdik, Yaşam Ağacının bilgisini vermedik " der.
*
Bölünme, Yaradılış hikayesini en başından itibaren yeralır. Yaradılışın zaten kendisi bir bölünme ve ikiye ayrılma ile gerçekleşir. İlk yaradılış hikayesinde de, hep kutuplaşmadan sözedilir: Işık-Karanlık, su-kara, güneş-ay...Sadece insan "hem erkek hem kadın" olarak bütün yaratılmıştır. ...Sonunda Adem ..varlığının bir bölümünü dışarı çıkarmak ve biçimsel olarak bağımsız olmasını sağlamayı diler...Böyle bir adım mecburen bir bilinçlilik kaybı anlamına gelir. Bu durum Adem'in uykuya dalması ile anlatılır. Tanrı, bütün ve iyi insan olan Adem'in bir tarafını alır ve bunu bağımsız kılar.
*
KUYRUKBİLİMİ,
RENK, DİL, DİN, CİNSİYET; IRK FARKI OLMADAN HERKESE AÇIK;
HER TÜR PARABİLİMSEL (PARAPSİKOLOJİK), GİZEMCİ,YORUMCU,TEFSİRCİ, TABİRCİ, MİSTİK ÖĞEYE KAPALIDIR.
HİÇ BİR KOŞULDA BİLİMSELLİKTEN ÖDÜN VERMEZ.
*
Luther"in Adem"in "kaburga"sı olarak tercüme ettiği kelime, orjinal İbranice metinde tselah: yan taraf olarak geçer ve bu kelime tsel: gölge kelimesi ile akrabadır. "Bütün ve iyi insan" parçalanır , erkek ve kadın olarak adlanırılan ,biçimde farklı iki görüntüye bürünür. .............
*
.........İnsanın günahı birlikten ayrılmasından ibarettir....
*
...Günah ve ayrılma kelimeleri dil bakımından akrabadır.Yunanca'da günah kelimesinin gerçek anlamı daha açık görülür: Hamartama "günah" demektir ve bunun karşılığı olan hamartanein "noktayı kaçırmak" , "hedefi vuramamak" "günah işlemek" anlamındadır. Yani günah "noktayı" bulmaktaki yeteneksizliktir. "Nokta" ise insan için ulaşılamaz ve hayal edilemez gibi gözüken "bir"liğin sembolüdür, çünkü noktanın alanı ve hacmi yoktur. Kutupsal bilinç, noktayı, yani "birliği" bulamaz. İşte günah budur. Günahkar, kutaplaşmış demektir. .........Bu kutuplaşma insanın (tıpkı Baba'nın Cennet"teki hali gibi) mükemmel olmak amacıyla, zıtlıklar arasında ilerlemesine yardım eder, ta ki herşeyi öğrenip kendisiyle bütünleşene kadar. Ama bu yol, suçlu olmayı da içerir. "Yaradılıştan günaha düşkünlük" kavramı, günahın, insanın somut davranışlarıyla bağlantılı birşey olmadığını söyler. ......kilise, günah kavramını deforme ederek, günahın kötü şeyler yapmak olduğunu, iyi ve doğru davranışla ondan kurtulabileceğimizi anlatmıştır. Ama günah, kutuplaşmanın içindeki zıt uçlardan biri değildir, günah, kutuplaşmanın kendisidir. Günahtan kaçamayız, çünkü insana ait her eylem, kutuplaşmış olduğundan günahkardır.
Bu mesajı , hiç saptırılmamış haliyle Yunan tragedyasında bulabiliriz. Eski Yunan tragedyaları , insanın sürekli iki seçenek arasında karar vermek zorunda kalmasını, ancak hangi kararı alırsa alsın yine de suçlu olmaktan kurtulamayışını anlatırlar.............İnananların, günah işlememek ve kötüden kaçınmak konusundaki sürekli çabaları, kötü olarak sınıflanan alanların bastırılmasına yol açmış ve böylece çok güçlü bir gölge yaratılmıştır. (Hristiyanlıktaki engisizyon, cadı avları, toplu katliamlar....hoşgörüsüzlük...) Yaşanmayan kutup kendini her zaman gerçekleştirir ve asil, seçkin ruhları hiç beklemedikleri bir anda ele geçirir. ......
...İnsan günahkardır, suçludur ve bu suçluluk onun ödülüdür, çünkü suçluluk insanın özgürlüğünün garantisidir.
İnsan kendini suça ezdirmeden suçunu kabul etmeyi öğrenmesi, bizler için çok önemlidir. Suçun metafizik bir doğası vardır...suç, daha çok yaptığımız hareketle ilgili tavır alma ihtiyacımızdan doğar. Suçu kabul etmek bizi, suçun getirdiği korkulardan kurtarır. Korku bir darboğazdır, gerekli açılım ve genişlemeyi engeller. Hep iyi olanı yapmaya çabalamak, zıt kutbu olan kötünün bastırılması demektir, oysa insan günahlarından bu şekilde kaçıp kurtulamaz. .....
Birliğe giden yol...zıtlıkları içimizde birleştinmek için herşeyin içindeki kutuplaşmayı görmeyi, bu tecrübeyle bilinçlenmeyi gerektirir. Bizden istenen kaçmak değil, yaşayarak çözmektir. .....
*
Bilinç, bir insanın bilincinin ışığında kalan ve bu nedenle görebildiği özelliklerin ve görüntülerin tümüdür. Gölge ise bilincin ışığının aydınlatmadığı, bu nedenle karanlıkta kalan ve bilinçdışı denen alanın tümüdür. ...Gölgemize yönelteceğimiz bir bakış, karanlığa ışık getirir .
Bakmak, karanlığa ışık, yani bilinç getirir...İnsanın bilgelik ya da aydınlanma dediğimiz, en yüksek amacı, her şeye bakabilme ve herşeyin olduğu gibi , doğal haliyle iyi olduğunu anlayabilme yeteneğine ulaşmaktır. Bu gerçek "kendini tanımadır".
İnsan hala birşeylerden rahatsızlık duyuyorsa ve hala birşeyleri değiştirme gereği duyuyorsa kendini tanıma aşamasına ulaşmamış demektir.
*
...Herşeyde kendimizi tanımayı öğrenmeli.... sonra dengeli olmak...görüntülere, onlara ateşli bir evet ya da hayır demeden, kimliksiz olarak bakmamızı sağlayan tek davranış biçimidir. DENGE'yi hissizlik ve ilgisizliğin bir karışımı olan "kayıtsızlık"la karıştırmamalıyız; Hz İsa'nın bahsettiği "ılık"lar gibi. ..bu tür insanlar asla sürtüşmeye girmezler, bastırarak, kaçarak sağlıklı dünyaya kavuşacaklarına inanırlar.
Oysa gerçeği arayanlar....varoluşlarının çelişkilerini farkederler ve kutuplaşmanın hakkından gelmek için onu bilinçleriyle, öğrenerek aşmaktan kaçınmazlar...ben'lerinin yarattığı zıtlıkları bir şekilde BİRleştirmek zorunda olduklarını bilirler.
Bir karar verdiklerinde suçlu duruma düşeceklerini bildikleri halde, bu suçluluğa takılıp kalmadan, gerekli kararları verirler. Dünyadan kaçış ve manastır hayatı da kutuplaşmayı aşmak için uygun bir yol değildir. Bize gerekli olan, daha çok bilinçli bir biçimde, yaşamın istedikleriyle yüzleşme cesaretidir. Bunu yaparken bilincimiz, her eylemimizde kendimizi gözlememizi sağlar ..Ne yaptığımız değil, nasıl yaptığımız önemlidir. ...Bilinçli miyiz yoksa egomuz mu gizli ? ...
Emir, kanun, ahlak kişiyi mükemmellik hedefine götrümez. İtaat de ....
Kişi içinde kendi kanununu bulmuşsa, tüm diğer kanunlarla bağını kopartır. Her insanın en içte yer alan kanunu, kendi gerçek merkezini, kendini bulmak ve onu gerçekleştirmektir, yani "olan" herşeyle BİR olmaktır.
Zıtlıkları birleştirmede kullanmamız gereken araç sevgidir, sevgi prensibi kendini açmak ve o ana kadar dışarıda olan birşeyleri içeri almaktır. Sevgi BİR"lik için çabalar. ..seçim yapıyorsa, haset duyuyorsa, sahip olmak istiyorsa sevgi değildir.
Hastalık İyileşmeye Giden Yoldur, Bölüm 4., Mozaik Yayınları
Thorwald Dethlefsen-Ruediger Rahlke
Çeviren: Berrin Bilgin Haznedar,
*
İŞte tüm bu nedenlerle içinizdeki ben"e, BİR"liğe, eşitliğe ulaşabileceğimiz tek yol, RÜYA ANALİZİdir. Global ve bilimsel.....Böylece içinizdeki BEN ile tanışır, onunla barışır, hepimizin EVRENSEL EŞİT KUYRUKLU CANLI olduğunu, hepimizin BİR olduğunu içselleştirirsiniz, önce kendinizle, sonra dışınızdakilerle SAVAŞLAR BİTER!
HASTALIK BÜTÜNLÜĞE GİDEN YOLDUR
MUCİZE ESER:
HASTALIK İYİLEŞMEYE GİDEN YOLDUR
Thorwald Dethlefsen/ Ruediger Dahlke
Mozaik Yayınları,
Çeviren: Berrin Bilgin Haznedar
".....
Bu kitap,
hastalığı,insanın çözülmemiş problemlerinin bir kanıtı
olarak gözler önüne serdiği için rahatsız edici olabilir.
Göstermek istediğimiz, hastanın, doğanın herhangi bir eksikliğinin masum bir kurbanı olmadığını,
aksine suçlunun kendisi olduğudur.
Çevreye atılan zararlı maddeler, medeniyet, sağlıksız yaşam vb. tanıdık suçluları kastetmiyoruz, sadece hasta olmanın metafizik yönünü ortaya çıkartmak istiyoruz.
Böylece,
hastalık belirtileri,
ruhsal çatışmaların bedensel ifade biçimleridir ve
semboller yardımıyla her seferinde hastanın gerçek problemlerini su yüzüne çıkarırlar.
HASTALIK BÜTÜNLÜĞE GİDEN BİR YOLDUR
HASTALIK İYİLEŞMEYE GİDEN YOLDUR
Thorwald Dethlefsen/ Ruediger Dahlke
Mozaik Yayınları,
Çeviren: Berrin Bilgin Haznedar
".....
Bu kitap,
hastalığı,insanın çözülmemiş problemlerinin bir kanıtı
olarak gözler önüne serdiği için rahatsız edici olabilir.
Göstermek istediğimiz, hastanın, doğanın herhangi bir eksikliğinin masum bir kurbanı olmadığını,
aksine suçlunun kendisi olduğudur.
Çevreye atılan zararlı maddeler, medeniyet, sağlıksız yaşam vb. tanıdık suçluları kastetmiyoruz, sadece hasta olmanın metafizik yönünü ortaya çıkartmak istiyoruz.
Böylece,
hastalık belirtileri,
ruhsal çatışmaların bedensel ifade biçimleridir ve
semboller yardımıyla her seferinde hastanın gerçek problemlerini su yüzüne çıkarırlar.
HASTALIK BÜTÜNLÜĞE GİDEN BİR YOLDUR
12 Haziran 2013 Çarşamba
RÜYA ANALİZİ NASIL İYİLEŞTİRİCİ OLUYOR?
Yaşam boyu hissettiğimiz her duygu, ruhumuzda (omurilikte, kuyrukta) depolanır. Ruhumuz (omurilikte, kuyrukta) tüm duyguların deposudur.
TANRI İLE SOHBET
İşte herşeyi 'kendi hatırlamak istediğimiz şekilde' hatırlayıp anlatan,
'öyleymiş gibi yapan" üst beynimizin aksine, içimizdeki ben/ruh/kuyruk, yani beynimizin %72lik buzulun altı olan alt beyin kısmı, GERÇEK DUYGULARIMIZIN kayıtlandığı yerdir.
Bu yaşamımızın gerisinde, spermle yumurtanın döllenmesinin önünden gelen kayıtları da RNA ribonukleik asit molekülleri ile bize iletir. ANne, baba, atalardan gelen kayıtlar..Özellikle de negatif olanları hastalık yaptığı için, bunları ele geçirmenin tek yolu, rüyalardır.
Hem anne karnında(korteks, yani cevize benzer beynin üst zarının oluşmadığı)
0-2 yaş bebeklikte (korteksin, üst beynin henüz kurulmadığı)
üst beynin devre dışı kaldığı narkoz, uyku, hipnoz
üst beynin sislendiği alkol, duygusal şok, matem, travma, sünnet, tecavüz, depresyon.....gibi durumlarda ALT BEYİN herşeyi kaydeder.
Biz bu kayıtları üst beynimizle hatırlayamayız.
Ancak altbeyin ve suuraltı rüyaları ile bunları ele geçirir,
farkına varır ve böylece içimizdeki ben ile barışırız.
Korkularımızdan, endişelerimizden, gelecek ve geçmişle ilgili suçluluk duygularımızdan, pişmanlıklarımızdan....tüm negatif duygularımızdan farkına vararak kurtulur, üzerimizdeki etkilerinin hafiflemesini sağlarız...
Böylece ŞİMDİ VE BURADA yaşamayı öğrenir, geçmişe ya da geleceğe takıntılı olmaktan kurtuluruz.
İnsanın varolduğundan ve sosyalleştiğinden beri BASTIRILAN İKİ ÖNEMLİ İÇGÜDÜSÜ, CİNSELLİK VE SALDIRGANLIKTIR.
O nedenle de bu negatif kayıtlar, genellikle bu iki alanla ilgilidir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)